Korkusuz
Ümit Zileli

Gemi ile fareler!..

Sedat Peker’in video serisinin 9 numarası pazar günü vizyona girdi!

Hem de öyle bir girdi ki, ortalık fena dalgalandı... Etrafta konuşulan yegane konu bu günlerdir! Ortak yargı ise şöyle:

-Muhalefetin 20 yıldır yapamadığını, mafyanın tam göbeğinden gelen bir suç örgütü lideri 20 günde başardı; üstelik bir kamera, bir tripod ile!..             

Saray çevreleri, iktidar partisi cenahı öyle bir dağıldı ki, toparlayabilene aşk olsun! O kameradan anlatılan her kepazelik, AKP içinde de ayrışmalara çanak tuttu...

9 numaralı videoda anlatılanları milyonlarca kişi ağzı açık dinledi... Neler yoktu ki içinde:

-Mesela, SBK diye bilinen Sezgin Baran Korkmaz’ın İçişleri Bakanlığı’ndan telefonla çağrılıp Bakan Süleyman Soylu ile görüştüğü, “hakkında soruşturma başlatıldığının kulağına fısıldandığı, ayrıca 45 milyon dolarlık alacağından da bi zahmet vazgeçmesi gerektiği!

Bomba, değil mi? Gerçektende SBK’nın İçişlerine gittiği, ertesi gün de yurt dışına kapağı attığı ortaya çıktı, iyi mi!

Örneğin, SBK’nın Bodrum Torba’da bulunan “Paramount” isimli oteline bazı hakim ve savcılarla “haysiyeti anca maaşı kadar” eder diyen “gazeteci” kılıklı tiplerin çöktüğünü, beş para ödemeden tatil yaptıklarını üstelik bazı “gazetecilerin”  isimlerini de vererek anlattı Peker...

-Bu da doğru çıktı sayın izleyiciler!

Mesela parmağını sallayarak, Habertürk TV’nin sunucusu Veyis Ateş’in ismini verdi. Şak Veyis’in o otelde gayet mutlu, mütebessim fotoğrafları düşüverdi sosyal medyaya... Ayrıca aynı Veyis’in SBK’ya aracı olmak, komisyonunu da almak istediğini anlattı Peker!

Rasim Ozan Kütahyalı’nın ismini de verdi; jet gibi şu yanıt geldi Rasim’den:

-Bir arkadaşımın misafiri olarak gittim!

Peker’de Twitter üzerinden aynı hızla yanıt verdi:

-O arkadaşına söyle de faturayı çıkarsın ortaya!..

Ayrıca, bu ve benzeri gazetecilerin SBK’nın İstanbul’daki yalısını da neredeyse “su yolu” haline getirdikleri de konuşuldu hemen her yerde! Daha başka “gazeteci” isimleri de var, hakim ve savcı isimleri olduğunu da iddia etti Peker...

-Bugün olmasa da “azzz sonra” onlar da dökülecektir ortaya!

Çanta çanta paralar!


İddialar öyle ki, “kepazelik” lafı bile çok az kalıyor!..

Peker, “10 bin dolar aylık alan milletvekili” için de konuştu... Aynen şöyle dedi:

-Benim 10 bin dolar gönderdiğim milletvekili yok ama daha çok yolladıklarım var! Bana 10 bin doları nasıl yakıştırdınız. Daha büyük paralar yolladım, çanta çanta!

Utanç verici değil mi! Peker, ardından adı kulislerde dile getirilen Metin Külünk’ten bahsedeceğini söyleyerek “ Metin Abi beni telefonla aradı, Biden beni Erdoğan’a karşı...

Sonrası yok! Onun yerine “hepten delirdik, vallahi delirdiler, Biden işi gücü bırakmış Sedat Peker’i mi bekliyor” sözleriyle devam edip Metin Külünk’ün yeğeninin tefecilere olan 1.5 milyon TL borcunu cebinden ödediğini söyledi ve şu iddiayı seslendirdi:

-Biz para verdik mi böyle veririz. Öyle her ay giden 10 bin yok. Seçim zamanı geldiğinde arabasına çantayla para bırakırdım!

Nasıl ama, Mario Puzo’nun meşhur “mafya romanları” bile solda sıfır kalır vallahi! Peki, Peker’in AKP’nin seçim zamanı dağıttığı onlarca milyonluk kahvenin kendisine ait olduğunu açıklaması, pes doğrusu!

-Bana pislik mafya diyorlar ya, AKP’nin seçim zamanı dağıttığı kahveler var ya, hepiniz içtiniz, Tarihi Beyoğlu Kahvecisi benimdi, hani ben pislik mafyaydım. Ulan on milyonlarca liralık kahveyi benden alıp dağıtmadınız mı her yerde... Lan bir lira mı verdiniz, verdiyseniz hani fatura. Lan size yazıklar olsun!

İpin ucu kaçtı dostlar!..


Peker’in 9 numaralı videosunun özeti böyle sayın seyirciler!

İşin, sosyolog ve psikologları ilgilendiren kısmı ise çok ilginç; 9 videonun izlenme rakamları dünya rekoru skalasının bile üzerinde! Yüz milyonlardan söz ediyoruz!.. Daha da ilginci ise izleyenlerin büyük bölümü anlatılanlara inanıyor! Kamuoyu araştırma şirketlerinin bu konudaki araştırmaları tam da bunu söylüyor!

Hal böyle olunca da, benim çok sevdiğim o ünlü özdeyişimiz devreye giriyor:

-Batan gemiyi önce fareler terk eder!..

Gerçekten de, yalnızca parti içinde değil bürokraside de bir sarsılma, çözülme, kendini “garantiye alma” konusu, korkusu ön planda artık görüntüsü ortaya çıkmış vaziyette! Hatta “gazeteci” kılıklı televizyon gülleri bile canlı yayınlarda açık açık “Reis giderse işimiz zor, alırlar içeri hepimizi” tadında konuşmalar yapıyorlar! O halde başka bir özdeyiş ile bitirelim:

-Keser döner sap döner, birgün gelir hesap döner!..