Canlarım...

Cesaret ve fazilet, insan ruhunun derinliklerinde kök salmış:

İki temel erdemdir...

Tarih boyunca...

Filozoflar ve liderler...

Bu iki erdemin değerini vurgulamış ve...

Toplumsal hayatın şekillendirilmesinde oynadıkları kritik rolü dile getirmişlerdir...

Cesaret:

Korku ve tehlike karşısında gösterilen dayanıklılık ve kararlılıktır...

Bu erdem:

Bireylerin zor durumlar karşısında ayakta kalabilmelerini...

Doğru bildikleri yoldan sapmamalarını ve...

Adalet için mücadele etmelerini sağlar...

Sadece fiziksel tehlikelere karşı değil...

Aynı zamanda...

Manevi ve ahlâkî zorluklara karşı da cesaret gösterilir...

Fazilet ise:

Ahlâkî mükemmeliyet ve erdem anlamına gelir...

Bu kavram, bireylerin:

Doğru ve iyi olanı yapma eğilimlerini ifade eder...

Faziletli bir yaşam:

Adalet...

Dürüstlük...

Sadakat...

Merhamet ve...

Özdenetim gibi değerleri içerir...

Fazilet, bireylerin:

Hem kendileri...

Hem de...

Toplum için iyi olanı yapma çabalarını yansıtır...

Sözümün özü canlarım...

Cesaret ve fazilet:

Birbirlerini tamamlayan ve güçlendiren iki erdemdir...

Cesaret, faziletli davranışların hayata geçirilmesini sağlar...

Fazilet ise:

Cesaretin doğru yönde kullanılmasını temin eder...

Bu nedenle...

Cesaret ve fazilet, birbiriyle iç içe geçmiş ve birbirini tamamlayan değerler olarak...

İnsanlık tarihinde her zaman özel bir yere sahip olmuştur.

Yani:

Adaletin sağlanması için cesaret gerekli şarttır...

Haksızlıklara karşı durmak...

Toplumsal baskılara rağmen doğruyu savunmak ise:

Cesaret ister...

Bu tür cesaret, faziletli bir yaşamın temel taşlarından biridir...

Bir birey, doğruları söylemek ve etik prensiplerine bağlı kalmak için cesaret göstermelidir.

GÜNÜN SÖZÜ

“Cesaret ve fazilet kardeştir ancak; mafya babalarını, uyuşturucu baronlarını, kadın ve yasa dışı silah tüccarlarını büyük servet sahibi yapan şey cesaretleri değil, gözü karalıklarıdır...”.

Lütfi Akdoğan

SİYASAL İSLÂMCILAR HEPİMİZİ KULLANDI

Ekonomiden Sorumlu Kurucu Genel Başkan Yardımcılığını (Besim Tibuk’un) yapmaktan onur duyduğum Liberal Demokrat Parti’nin, Genel Başkanlığını yapanlardan biri olan Cem Toker’in görüşlerini hem ilgi ve hem de saygı duyarak izliyorum...

Bugün izninizle onun kısa ve fakat çok değerli bir makalesini sizlerle paylaşacağım...

Lütfen okur musunuz?..

20 YIL SONRA KARŞI DEVRİM!.. GERÇEK BİR ÖYKÜMDÜR...

Sene 2003-2004 yılları...

Bir AKP milletvekili ile Ankara’da kahvaltı yapıyoruz.

Gazete manşeti: yanılmıyorsam Erzurum Üniversitesinde:

“BİR ANNEYİ BAŞÖRTÜLÜ DİYE KIZININ MEZUNİYET TÖRENİNE ALMIYORLAR”.

İkimiz de bu çağdışı, insanlık düşmanı kepazeliğe tepki verirken, kendisine önerdim:

“Erzurum’un en büyük salonunu kapatın, doldurun. Bu anneyi onur konuğu yapın. Kızına da alternatif bir mezuniyet töreni düzenleyin”.

AKP milletvekili:

“Çok iyi fikir” dedi, telefonunda bir yeri çevirdi ama aniden vazgeçti.

“Ne oldu?” dedim.

“Abi” dedi, “Biz şimdi bunu yapsak yok yobazlık, yok şeriat konuyu başka yerlere çekerler dünyayı başımıza yıkarlar. Ama siz Liberal Demokrat Parti olarak yapsanız, herkes bilir anlar neden yaptığınızı”.

İktidar olmuşlardı ama muktedir olamamışlardı.

Şimdi 20 yıl sonra:

“Yasama bizde, yürütme bizde, yargı bizde” diyen kindar siyasal İslamcılar, yıllarca uğradıkları mağduriyetleri başkalarına yaşatacak kadar duyarsızlar.

Toplumsal huzursuzluğun kaynağı oldular...

Millette karşılığımız olmasa da “herkes için bireysel hak ve özgürlük” deyişimizin 30. yıldönümü...

Cem Toker

LDP Eski Genel Başkanlarından

Fotoğrafta gördüğünüz genç kız; kıyafeti okul yönetimi tarafından uygun(!) bulunmadığı için törene alınmadı...

BAHÇELİ’NİN YENİ OYUNU

Bahçeli, AKP-CHP ortak hükümetine dışarıdan destek vereceğini açıkladığında endişemi takipçilerimle paylaşmıştım...

Dün öğrendim ki:

CHP’li iktisatçılarla AKP’li iktisatçılar, krizi çözmek için birlikte çalışacaklarmış...

Arşive girsin diye yazıyorum:

Bu asla yapılmamalı...

Tabii ki tek başına AKP Hükümeti bitmeli ama...

Kurulacak Milli Mutabakat Hükümeti’nde:

Meclis’te grubu bulunan bütün partilerden bakan olmalı...

Aksi halde:

Bahçeli’nin oyununa gelinir...

CHP, AKP’nin ekonomide yaktığı yangına ortak edilir...

Hükümete girmeyen (Alınmayan değil) ırkçı ve her türlü ve demokratik gelişme ile evrensel hukuk kurallarına kapalı partiler...

Tek çatı altında:

Popülist ve genç bir genel başkan (Meselâ Sinan Oğan) liderliğinde birleştirilir...

Ve...

Ülkeyi tamamen teslim alırlar...

Vehim olabilir ama unutmayalım:

Şüphe:

Her türlü tehlikenin koruyucu kalkanıdır...

ASKERÎ DARBE GETİRİR

Arjantin’de sağcı Milei hükümetinin kemer sıkma politikalarına karşı düzenlenen ve on binlerce kişinin katıldığı şiddetli protestolarda, aralarında muhalif milletvekillerinin de olduğu en az 40 kişi yaralandı.

Friedman’ın sıkı para politikaları:

ABD, AB kurucu ülkeleri, Japonya, Kanada, Yeni Zelanda, Güney Kore hariç tüm liberal ekonomilerde:

Ya askeri darbe hükümetleri döneminde uygulanabilir...

Ya da...

Askerî darbe getirir...

UZATIN AYAKLARINIZI

Orta yaşlı bir adam, parktaki iri gövdeli ağaçlardan birinin altında ayaklarını uzatmış oturuyordu...

Kendisinden daha yaşlı biri gelip sordu:

“Ne yapıyorsun?..”.

“Dinleniyorum...”.

“Böyle boş boş oturacağına gidip çalışsana...”.

“Çalışırsam ne olacak?..”

“Para kazanacaksın...”.

“Sonra?..”.

“Evini geçindirecek, çocuklarına iyi bir eğitim imkânı sağlayacaksın...”.

“Sonra?..”

“Emekliliğe hak kazanacaksın?..”.

“Sonra?..”.

“Ayaklarını uzatıp dinleneceksin?..”.

“Ben de işte onu yapıyorum ya...”.

Bizim ekonomi politikalarımız da işte böyle...

Az üretip çok tatil yapıyoruz...

Genç yaşta emekli olup, kenara çekiliyoruz...

Ama...

Sayımız çok, devletin kaynakları ise az olduğu için:

Sürünüyoruz...

Ve bir türlü...

Ayaklarımızı uzatıp dinlenemiyoruz...

DÜNÜN X’İ

“Durmuş Yılmaz

@DurmusYillmaz

Rahmetli Sinan Ateş, Gezi tutsakları ve bazı davalar için Beştepe’den adalet ister hale geldiğimiz bir gerçek.

Hak, hukuk, adalet nerede aranır?

Bağımsız yargıda.

Diyemiyor ki “biz icra makamıyız, gidin hakkınızı bağımsız yargıda arayın”.

Biliyor ki yargıyı kontrol ediyor.

Garabet...