Korkusuz
Memduh Bayraktaroğlu

Erdoğan’la Muharrem İnce’nin kavgası(!)

Osmanlı döneminde Üsküdar’dan Sirkeci’ye; Sirkeci’den-Üsküdar’a çift kürekçili kayıklar çalışırmış...

Bu kayıkçılar kayıklarına binenleri isim olarak tanırlarmış...

Bazen ilk kez binenlerle dolarmış kayık...

Ve...

Tam denizin orta yoluna gelindiğinde...

Biri önde diğeri kıçta kürek çeken iki kürekçiden biri diğerine:

Ağır bir söz söylermiş...

Diğeri lâfın altında kalır mı?..

O daha ağırını edermiş küfrün...

Ve...



Birbirlerine küreklerle saldırırlarmış...

Yolcular ise yalvar yakar kavgayı kesmelerini...

Eğer kavgayı keserlerse...

Normalden daha fazla para ödeyeceklerini söylerlermiş...



Kayıkçılar her yolcudan 5 kuruş yerine 25 kuruş alınca:

Kavgayı keserlermiş...

Karşı sahile çıkıldığında...

Yolcular gözden kaybolunca...

Kişi başına aldıkları 20 kuruş fazlaları da aralarında:

Paylaşırlarmış...



Bu tarihî bilgiden sonra sorayım:

İnce’nin ikinci tura kalma şansı var mı?..

“Yok...”.





Erdoğan’ın birinci turda kazanma ihtimali var mı?..

“Yok...”.



Peki...

Bunu İnce kendisi de bilmez mi?..

Biliyor tabii...



İyi ama...

Kemal Bey’i uğurlarken:

“İkimiz de halkımızın Erdoğan’dan kurtulmasını istiyoruz” dediği halde...

Neden, adaylıktan çekilmiyor?..



Cevap veriyorum:

Çünkü...

Erdoğan’la kayıkçı kavgası yapıyor...

Amacı ise: Kılıçdaroğlu’ndan alacağı oylarla Erdoğan’a ikinci tur şansı vermek...



Bu oyun tutar mı?..

Kayıkçının oğlu Erdoğan...

Kürekçi kavgasının tuttuğundan emin...

Muharrem’le yaptığı kayıkçı kavgasının da tutacağına inanmış olabilir...

Ama tutmaz...

Neden öldü?


Hüsmen’e sordular:

“Papağanın neden öldü?..”.

“Evlendim ya be yaa...”.

“Ne alâka?.. Seni Hasibe’den mi kıskandı?..”.

“Yok be ya ne kıskanması?..”.

“Eee başka neden olabilir ki?..”

“Te be Asibe bi başladı konuşmaa; ayvana konuşma fırsatı kalmadı; kaarınden üldü zavallıcık...”

Herkesin derdi


Diyanet İşleri Başkanlığı’nın düzenlediği bir kongre...

Başkan kürsüde konuşuyor:

“Camiler, birkaç yaşlı başlı amca dışında bom boş” dedikten sonra devam ediyor: “Daha kalabalık olmalı ve her vakit namazını kılmak için camiye gelinmelidir...”.



Konuşmasının bir yerinde bir Çiftçi ayağa kalkıyor...

Bir şeyler söyleyeceğini tahmin eden Başkan:

“Buyurun aziz kardeşim, bir şey mi söylemek istiyorsunuz?” diye soruyor...



“Evet” diyor Çiftçi: “Ben de bugüne kadar pek çok çiftçiler kongresine gittim ama hiçbirisinde ineklerimizi ahıra nasıl götürmemiz gerektiğine ilişkin bir konuşma dinlemedim. Biz çiftçiler bir araya geldiğimizde; hayvanlar için en iyi yemin hangisi olduğunu, nasıl hazırlanması gerektiği konusunu müzakere ederiz...”.



Sözümün özü: Herkesin derdi dert...

Değirmencinin derdi su imiş...

Kafaları karıştırıyor




Turgut Özal’ın kurduğu Sosyal Yardımlaşma Kurumu (FAKFUKFON); zerre partizanlık yapmadan...

Hangi siyasi partiye gönül ve oy vermiş olursa olsun:

Tüm yurttaşlara eşit davranıyordu...



2004 yılından itibaren:

AKP’nin “kadrolu seçmen” kasasına dönüştü...

Erdoğan her girdiği seçimi:

“Oy çalarak” değil...

Seçmenlere:

FAKFUKFON’dan “seçim rüşveti” vererek kazandı...



Kemal Bey cumhurbaşkanı olduğunda...

Bu fondan yardım alanların maaşlarına en az:

%100 zam yapılacağını...

Ayrıca...

İhtiyaç sahibi olan herkesin bu fondan:

Destekleneceğini açıklamalı...



Çünkü...

AKP teşkilâtları...

Bu fondan aylık yardım alan 13 milyon yurttaşa:

“BU CHP iktidar olursa sizin maaşlarınızı kesecek” diye yalan söyleyerek...

O gariban insanların:

Kafalarını karıştırıyor...

Göreceksiniz


Ancak...

Başaracaklarına inanan insanlar:

Başarırlar...

Korkan...

Korkuyu yenemeyen insanlar ise...

Hayattan ders alamamış olanlardır...

Yani:

Kaybedenlerdir...

Yani:

Ezik olanlardır...



Kimden ve neden korkuyorsunuz be canlarım?..

Korkmayın...

Endişe etmeyin...

Kaygı hastalığına yakalanmayın...

Göreceksiniz ki:

Her şey çok güzel olacak...

Lütfen susun


Erdoğan, nobranlıktan vazgeçmiyor...

Bakın dün ne dedi:

“Bunlar (Millet İttifakı) teröristlerle el ele kol kola yol yürürler. 14 Mayıs’ta bunları Cudi’ye, Gabar’a, Bestler Deresi’ne gömmeye var mıyız?..”.



Umarım ve tavsiye ederim ki...

Kemal Bey bu üslûpla konuşan birini muhatap almaz...

Çünkü...

“Kem söz sahibine aittir...”.

Seni hergele seni




Ahmet Hakan’a göre...

TİP Genel Başkanı Erkan Baş için...

“Beyaz gömlek/kaytan bıyık/Tarık Akan bakışı” denilmesi:

Goygoyculukmuş...



Ahmet bunu hatırlattıktan sonra diyor ki:

“Bu Erkan Baş güzellemesinin binde birinin, yandaş bir gazeteci tarafından iktidardaki herhangi bir siyasetçi için yapıldığını düşünsenize...”.



Yahu Ahmet...

Yönettiğin gazete henüz Aydın Doğan’ın elinden kamu parasıyla satın alınmamışken...

Erdoğan için “peygamber” diye goygoyculuk yapanı nasıl da takaza ettiğini unuttuk mu?..



Kaldı ki...

Sen hemen her gün...

İnce güzellemesi yaparken:

“Goygoycu” olmuyorsun da...

Senin İnce’ye olan sevdan kadar Erkan Baş’a da hayranlık duyan birisi neden:

“Goygoycu” oluyor?..



Seni gidi hergele seni...

Farkında mı?




CHP’nin seçim şarkısı bir Levent Yüksel bestesi...

Müzik kalitesi çok yüksek...



Hele şarkıdan sonra Kılıçdaroğlu’nun:

“Bay Kemal sözünden dönmeyecek” derken kendisinden:

“Bay Kemal” diye söz etmesi harika...



Kılıçdaroğlu’nu aşağılamak için ona:

“Bay Kemal” diye hitap eden halk düşmanları aslında...

CHP lideri için ne kadar hoş bir lakap bulduklarının:

Farkında mı acaba?..

İnandınız mı?


Bu nasıl tesadüf ki...

İYİ Parti İstanbul İl Başkanlığı’na yakın bir inşaatta:

“Gece bekçiliği” yapan bir yurttaş...

Erdoğan’ın, Akşener’i tehdit etmesinden bir gece sonra:

“Hırsız kovalıyor...”.

Ve... Yanlışlıkla(!)...

İYİ Parti il binasını vuruyor?



Bu habere:

Kaç kişi inandı acaba?..

Ne dersiniz?


KORKUSUZ okurlarından F. Öz:

İYİ Parti il binasının kurşunlanmasıyla ilgili soruyor:

“Hırsızı kovalarken atılan kurşunun AKP binasına isabet etmesi gerekmez miydi?..”

Ne yiyecekler?


Ayda 7-8 kamu kurumundan maaş alanlar:

Yerli ve millî otomobil TOGG’a binecekmiş...

Peki...

Yerli ve milli:

Et...

Buğday...

Pirinç...

Mercimek...

Şeker...

Mısır...

Ve...

Sebze bulamayan fukara:

Ne yiyecek?..