Korkusuz
Memduh Bayraktaroğlu

Erdoğan'ın yapması gereken şey çok basit ama...

ABD’nin 32. ve 1929 büyük krizini fırsata çeviren Başkanı Franklin Roosevelt, liberal ekonomiyi savunurken şöyle demişti:

“İlk denemesiydi, yeterince uygulanma imkanı olmamış, sistemi doğru uygulayacak doğru adam bulunamamıştı...”.

[caption id="attachment_274425" align="alignnone" width="600"] Franklin Roosevelt[/caption]



1929 büyük ekonomik krizini fırsata dönüştürürken...

Ve ABD’yi kendi başkanlık döneminde...

Dünyanın:

En büyük siyasi...

En büyük askeri...

Ve...

En büyük iktisadî gücü haline getirirken...

Bunu, liberal ekonomi politikalarıyla başardığını anlatmak istiyordu...



Franklin Roosevelt’in liberal felsefesinde “Devlet” dışlanmıyor...

Planlamacı...

Denetimci...

Ve yol gösterici rol oynuyordu...



“Yani” diyordu Roosevelt:

“Bir otobanda sürücülerin hangi kurallara uymaları gerektiğini tabii ki devlet belirler...

Ama...

Aynı Devlet...

Sürücülere ‘şu yoldan, şu şehre git’ diyemez...”.



Liberal demokrat devlet; Franklin Roosevelt’in tarif ettiği devlettir...

Ona bunu öğreten ise...

Davetini kabul edip ABD’ye gelen...

Ve...

[caption id="attachment_274426" align="alignnone" width="600"] John Maynard Keynes[/caption]

Hazırlayıp uyguladığı “New Deal/Yeni Düzenprogramıyla...

Ekonomiyi düzlüğe çıkartan büyük iktisatçı:

John Maynard Keynes’tir...

ERDOĞAN VE AKP NEDEN BAŞARAMADI?..


Canlarım...

John Maynard Keynes’in “New Deal/Yeni Düzen” programı 3 R’yi temel alıyordu:

Relief (rahatlama...).

Recovery (iyileşme...).

Ve...

Reform (Yenileşme...).

[caption id="attachment_274427" align="alignnone" width="600"] Erdoğan[/caption]



Erdoğan ve ekibi başaramadı...

Başaramadı çünkü...

Yeni Düzen programını sondan başlattı...



Önce “yenileşme” dedi...

Ama...

Bunu çok “rahatsız” bir süreçte denemeye kalkışınca olmadı...

Olmayınca hukuku önemsemedi...

Hukuku önemsemeyince, yargı (Adalet) çöktü...



Yenileşmeyi başaramayınca:

Bütün kesimlerin rahatsızlığı, huzursuzluğu daha da arttı...



Bu sefer...

Erdoğan’ın da itiraf ettiği gibi:

“Allah’ın bir lütfu...” olarak...

Aptalca bir askeri darbe girişimi yetişti imdadına...



O darbe girişimini bahane ederek...

Devleti yeniden dizayn etmeye kalkıştı...

Ama...

Diğer yandan da:

Halkı unuttu....



Şimdi...

Yeni bir seçim dönemi başladı...



Yeni seçim döneminde neler olacak peki?..

“HEM SEÇİMİ KAZANAMAYACAK AMA HEM DE...” başlığı altında yayımlanan yazımı okuyun lütfen...

HEM SEÇİMİ KAZANAMAYACAK AMA HEM DE...


Erdoğan, bu yeni seçim döneminde:

Ekonomi yönetimine sondan başladığı...

Ve...

Yenileşmeyle iyileşmeyi başaramadığı halde...

Rahatlamayı sağlamaya çalışacak...



Bunun için ne yapacak?..

Bundan önceki seçimlerden önce yaptıklarını...

Yani...

Kamunun enerjisini...

Siyasi hırsı için kullanacak...



Medyayı baskılayacak...

OHAL ilan etmek için bahaneler arayacak...

Ama...



Bu defa...

Hem seçimi kazanamayacak...

Hem de arkasında:

Çözülmesi imkansız bir sorunlar yumağı bırakacak...

DOĞRU YOL’DAN VE ADALET’TEN SAPINCA OLANLAR OLDU...


Erdoğan “ben ekonomistim” diyor ama hiç ilgisi yok...

Çünkü ekonomiyi bilse...

Hem liberal olduğunu...

Ama hem de:

Kadere inandığını haykırmaz...



Çünkü...

Çağdaş liberal demokrat bir düşünce:

Otobanda giden otomobil sürücülerinin gaz ve fren pedallarını kendi kontrolü altına almaz...

Hangi yoldan, hangi şehre gitmeleri gerektiğini de göstermez...



Çağdaş liberal demokrat Devlet:

Otobanlarda, sürücülerin hangi kurallara uymaları gerektiğini belirler...

Onlara...

“Şu yoldan, şu şehre git” diye talimat vermez....



Erdoğan liberal demokrat devlet yönetimini bilmediği için:

Talimat verdiği ama kural koymadığı otomobil de sürücü de yolcular da dolanıp duruyor...

Ama...

Bir türlü...

Doğru Yol’u bulamıyorlar...



Oysa yapmaları gereken şey çok basit:

Doğru Yol’dan...

Ve...

Adalet’ten sapmadan yürümek...

ADALET NEYİN TEMELİ?..


Neymiş efendim?...

“Adalet mülkün temeli” imiş...



Peki...

Gerçekten öyle mi?..



Bu sözü söyleyen Hz. Ömer’in halifeliği döneminde tabii ki öyleydi...

Çünkü...

İnsanın değeri neredeyse sıfırdı...



Değerli ve önemli olan:

Önce Allah...

Sonra Halife/İktidar...

Daha sonra da Devlet idi...



Günümüz dünyasında ise adalet öncelikle “insan” için...

Eğer adaleti:

Devlet için...

Ülke için...

İktidar/Saltanat için...

Düzen için “temel” olarak kabul ederseniz...

İnsanı da bu kurumların kölesi olarak görürsünüz...



Hasılı canlarım...

İnsan olmadan devlet, mülk, iktidar olamayacağına göre...

Adalet; insanlığın ve hakkın temeli olmalı...



Adaleti mülkün temeli kabul ettiğinizde ortaya çıkan şey:

Kutsal, dokunulmaz, eleştirilemez devlettir, saltanattır, iktidardır, düzendir...

ATATÜRK GİBİ BİR DEHAYI YERELE HAPSETMEK...


Atatürk neden “muasır/çağdaş medeniyetleri/uygarlıkları” hedefledi de...

“Muasır/Çağdaş Kültür” demedi?...





Çünkü...

Kültür ulusaldır...

Kültür yereldir...

Gelenekseldir...



Medeniyet/uygarlık ise:

Küreseldir...

Gelenek dışıdır...



Atatürk’ün küreselleşme karşıtı olduğunu iddia edenler...

Ya bunu bilmiyorlar...

Ya da Atatürk gibi bir dehayı...

Yerele sıkıştırıp orada hapsediyorlar...



Oysa...

Atatürk’ün küresel hedefini fark edebilseydiler...

Siyasal İslam’ı, ülkenin ve ulusun başına bela etmezlerdi...

HAYEK’İ BİLE KABRİNDE TERS DÖNDÜRDÜLER...


Liberal ekonominin en
etkin düşünürlerinden biridir Hayek...

Planlı ekonominin
sonunda mutlaka totaliter bir rejime dönüşeceğini iddia ediyor ve...

Çok da taraftar topluyordu...



Yaşasaydı ve...

Erdoğan’ın Devlet Planlama Teşkilatı yok edilmiş...

Planlamadan uzak bir ülkeyi...

Nasıl da kolaylıkla Totaliter bir rejime götürebildiğini görseydi...

Acaba ne düşünürdü?..



Ya da...

Bir mucize olsa da öbür taraftan duysaydı...

Kabrinde ters döner miydi?..