Erdoğan’a ne yapmaya çalışıyorsunuz kardeşim
Bir dakika bile yerinde durmuyor.
Hindistan’dan gelip ABD’ye gidiyor.
Dönüyor, bir-iki gece kalıyor Azerbaycan’a uçuyor.
Arada parti toplantılarına katılıyor, ateşli konuşmalar yapıyor.
Yetmiyor açılışlara, video konferansla katılıyor.
Kimden söz ettiğimi herhalde hemen anlıyorsunuz.
AKP Genel Başkanı Erdoğan, kamuoyuna yansıyan biçimiyle gerçekten “atom karınca” gibi.
En son yine Mustafa Varank’ın paylaşımı geldi gündeme.
Erdoğan, maiyetiyle basketbol oynuyor.
Oyun kuruyor, şut atıyor, pas veriyor.
Gerektiğinde kendi takımından birini azarlıyor ya da rakip takıma alkış tutuyor.
Doğru mu?
Bence değil.
Çünkü bu maçın ne zaman olduğunu belirtmemiş Mustafa Varank.
Daha önce de yayınlamıştı benzer bir video.
Erdoğan top sürmeye gündüz vakti başlıyor ama her nasılsa potaya topu gece karanlığında atıyordu.
Başından bu yana yazdıklarımı başka ülkelerde görebilirsiniz.
Onların yöneticileri de hemen her gün oradan oraya koşuşturuyor, arada spor da yapıyorlar.
Ancak Erdoğan’ın bu koşuşturması bana pek normal gelmiyor.
Sanki kendisine çok ciddi bir doping uygulanıyor gibi.
Evet doğrudur, Erdoğan’ın sağlık durumuyla ilgili kamuoyuna ciddi bir bilgi aktarılmıyor.
Hatta sık sık “Sayın Cumhurbaşkanımızın sağlık durumu fevkalade iyidir” açıklamalarına bile rastlıyoruz.
Oysa en azından bilinen bir rahatsızlığı var.
Bağırsaklarından ciddi bir ameliyat geçirdi, tamamen iyileştiği belirtilse bile dedikodu koridorlarında durumun böyle olmadığı söyleniyor.
Benim aldığım bazı bilgilere göre de 70 yaşındaki Erdoğan’ın bazı ciddi sağlık sorunları olduğu belirtiliyor.
Ancak sarayın adamları sürekli olarak Erdoğan’ın basketbol bile oynayacak kadar sağlıklı olduğunu duyurmaya çalışıyorlar.
Bu basketbol olayı kafamı kurcalıyor.
Eğer bu görüntüler yeniyse, aslında çevresi Erdoğan’a zarar veriyor demektir.
Çünkü Erdoğan üst üste dünyanın bir ucundan bir ucuna uçtu.
Hindistan bizden 3 saat ileri.
Sonra ABD.
Bu ülkede saat Türkiye’den 7 saat ileri. Bu saat farkları jet lag denilen ve vücudu etkileyen bir sorun yaratır.
Aşırı yorgunluk ve uyku düzensizliğidir bu sorun.
Muhtemelen dönüş yolunda, uçakta bu sorunu gidermek için ilaçlarla bir önlem alınmış olabilir ama yine de böyle uzun bir yolculuğun ardından ağır bir spor olan basketbol oynamak o yaştaki biri için risklidir.
Öyle sanıyorum ki çevresi Erdoğan’ı çok iyi göstermek için yapıyor bu şovları.
Asıl amaç kendi yerlerini sağlama almak.
Yine de söylüyorum, görmediğimiz anlarda Erdoğan’a çok ciddi takviyeler yapılıyor olsa bile bir insanı bu kadar zora sokmak iyi bir şey değildir.
İnsan ister istemez şu soruyu sorabilir:
“Yahu kardeşim Erdoğan’a ne yapmak istiyorsunuz?”
İRONİ
Gabar’dan fışkıran petrol küresel dengeleri bozuyor
Emekli General Nejat Eslen üyesi olduğu sosyal medya gruplarında hemen her gün Türkiye ve dünya siyaseti ve özellikle askeri konularında kısa yorumlar yazıyor.
Son mesajında bir ironi yapmış.
Gabar’da fışkırdığı söylenen petrolle ilgili çok ilginç bir yazı kaleme almış.
Ben de size sunmak istedim.
Şöyle yazmış Nejat Eslen Paşa:
Güvenilir kaynaklardan alınan bilgilere göre Gabar Dağı’ndan fışkıran petrol küresel enerji dengelerini sarsmaya başlamış.
Gabar Dağı’ndan fışkıran petrol küresel enerji dengelerini sarsarken küresel jeopolitik dengeleri de değiştiriyormuş.
Gabar petrolü o kadar kaliteli imiş ki rafine edilmeden otomobillerde ve hatta benzinli çakmaklarda bile kullanabiliyormuş.
Arap ülkelerinden gelen bir heyet ‘Aman Gabar petrolünün tamamını piyasaya sürmeyin ekmeğimizle oynamayın’ diye yalvarmış.
Enerjiyi silah olarak kullanan Putin ‘Güney Kafkasya’yı size bırakayım Gabar petrolünün tamamını piyasaya sürmeyin’ demiş.
AB’den yakında gelecek olan bir heyet ‘Gabar’dan Paris’e boru hattı döşeyelim’ diyecekmiş.
Bu projeyi duyan Çin yaptığı teklif ile Kuşak Yol Girişimi içinde denizi Gabar Dağı’na kadar getirmeyi Gabar eteklerinde liman yapmayı ve tankerlerle petrolü Çin’e taşımayı teklif etmiş.
Önümüzdeki seçimlerden önce AKP patates soğan yerine her eve iki varil Gabar petrolü dağıtacakmış.
Karadeniz doğal gazından da müthiş haberler geliyormuş...
YENİ ÖĞRENDİM
Suriyelilere gösterilen özen Türk vatandaşına niye yok?
Bu köşede dün çıkan yazımda, bir okurumdan gelen mesaja yer vermiştim.
Bu okurum Suriyelilerin bir sorun yaşamaları halinde cep telefonlarına yüklenmiş olan bir programı tıkladıklarını ve çok kısa süre içinde olay yerine bir tercüman ile polislerin geldiğini anlatıyordu
Bu yazıyı okuyan Bursa’da otel sahibi olan bir dostum aradı.
“Aynısını ben de yaşadım” dedikten sonra şunu anlattı.
“Yılbaşında biri garson diğeri mutfak görevlisi iki kişiyi işe aldım. Gaziantep’ten geliyorlardı. Bir gün ‘Çocuklar, Gaziantep’ten kalkıp buralara gelmişsiniz, neden yerinizi yurdunuzu terk ettiniz?’ diye sordum. Garson olan ‘Patron Gaziantep Suriyeli işgali altında, iş bulmamız olanaksız. Ayrıca Suriyelilerle çıkan en küçük bir tartışma bile olduğunda anında polis geliyor ve haklı olsak bile bizi alıp götürüyor. Önce nasıl olduğunu anlamamıştık, meğer bu Suriyelilerin telefonuna bir program yüklemişler, oraya bastıkları anda polis geliyormuş, biz de artık burada yaşanmaz diyerek ekmeğimizi başka yerlerde arıyoruz’ dedi. Yani senin yazdığım aynen gerçek, ne hale getirdiler bu ülkeyi?” dedi.”
Bİ SORALIM BAKALIM
İzmir Teknofest’e getirilecek izleyiciyi ne ile taşıyacaksınız?
Kamuoyuna “yerli ve milli gurur” olarak sunulan Teknofest, İstanbul ve Ankara’dan sonra şimdi İzmir’e gidiyormuş.
İzmir Valisi’nin (nedense) açıklandığına göre bu festivale 1 milyon kişi katılacakmış.
Nereden biliyorlar acaba?
İzmirli bir dostum “Her zaman olduğu gibi yine Türkiye’nin her yerinden adam toplayacaklardır, Teknofest İzmir’de yapılsın, niye karşı çıkalım, ama o kadar insanı Çiğli Havaalanı’na nasıl taşıyacaklar?” diye sordu.
Ben de “Ne var canım, insanlar İstanbul’daki yeni havaalanına ya da Ankara’da Esenboğa’ya nasıl gidiyorsa öyle giderler” dedim gülerek.
Dostum “Kastettiğim o değil” dedikten sonra devam etti;
“Valimiz Teknofest’e gelirken toplu ulaşımı kullanın nasihatini vermiş halka ama, AKP İzmir’de belediyenin toplu taşıma atılımlarına/çalışmalarına hep çomak sokuyor. Mesela şu an da yapılmakta olan Buca metrosuna tek Allah kuruşu katkı sağlamıyor AKP. Projeyi de bizzat Tayyip Erdoğan imzalamayarak oldukça geciktirdi, Buca halkını trafik zulmüne teslim etti. Teknofest bölgesine giden Çiğli tramvayına da hiç katkı sağlamadı AKP, hatta bazı ufak sebeplerden dolayı belediyenin işi yapan şirkete ödemesi biraz gecikince AKP medyası ile birlikte İzmir Büyükşehir Belediyesi’ne saldırmayı biliyorlar.”
İzmirli dostum sözlerini şöyle tamamladı;
“Demem o ki; AKP şov partisidir, hayal satar. Vali de Adana’dan yeni geldiği için şehri pek bilmiyor. Nasihat vermeden önce şehrin ulaşımını/yapısını biraz araştırsa iyi olur.”
BUNU YAZMAK GEREK
Bakalım bizim yandaş medyamız bu seviyeye ne zaman gelecek?
Yandaş medya Erdoğan ve iktidarını ayakta tutmak, kamuoyunda “Her şey çok iyi, zorlukları kısa sürede aşacağız” algısı yaratmak için çırpındıkça çırpınıyor.
Bu uğurda akla gelen her şeyi yapıyorlar.
Bunu yaparken ulusal kimliklerini bile bir kenara bırakıp Arap dünyasına çağrılarda bulunarak, bu ülkede yaşayan insanların çoğuna “ırkçı” damgası bile yapıştırmaktan çekinmiyorlar.
Sosyal medyada bazı gazeteci süsü verilmiş kişilerin Arapça yaptıkları çağrıyı belki izlemişsinizdir.
Neyse ki yandaş medya henüz Kurtuluş Savaşı’nın verildiği yıllardaki ihanet boyutuna henüz varamadı.
Ancak insanın aklına “eli kulağında” demek de gelmiyor değil hani.
Bugün size Atatürk’ün Türk milletini arkasına alarak verdiği büyük mücadele sırasında İstanbul’daki “mütareke basınının” attığı bazı başlıkları sunmak istiyorum.
Gerçi “Keşke Yunan kazansaydı” zihniyetinde olanlar var ve bunu açıkça dile getiriyorlar ama dediğim gibi henüz bu aşamaya topluca geçemediler.
Buyurun o dönemin bazı başlıklarını birlikte okuyalım;
Alemdar: “İstiklal diye bağıranlar, kötü niyetlidir.”
Peyam-ı Sabah: “Düşmanlar, Teşkilat-i Milliye’den bin kere daha iyidir.”
Alemdar: “Yunanistan kısa zamanda Mustafa Kemal kuvvetleri denen çapulcuları tamamen tepeleyecektir.”
Peyam-ı Sabah: “Ciddi bir hükümet, Kuva-yi Milliye denen o serserilerin hakkından gelir!”
Alemdar: “Türkler kendi güçleri ile adam olamaz. İngilizler elimizden tutup bizi kurtaracak.”
Renin: “Mustafa Kemal Paşa, Anadolu’da bir hareket-i milliye vücuda getiremeye çalışıyor. Bu ne çocukça hayaldir!”
Alemdar: “Tek çarenin galiplerle uyuşmak ve anlaşmak olacağı bu kafasızlarca ne zaman anlaşılacak?”
Peyam-ı Sabah: “Mustafa Kemal ve Rauf Bey ikbal hırsı içindedirler. Siyasetten habersizdirler. Milli kuvvetler, ateş olsalar, cirimleri kadar yer yakarlar”
Alemdar: “Milliyetçi hareketi yok etmek, millet için var olma meselesidir... O alçaklara karşı çıkanlar, dine, halifeye, milliyete unutulmaz hizmette bulunmuş olacaklardır.”