Korkusuz

Erdoğan’a kolaylık önerisi!..

Erdoğan’a kolaylık önerisi!..
Bundan yaklaşık 8 ay kadar önceydi... Deneyimli siyaset insanı, AKP eski İstanbul Milletvekili Emin Şirin, fırsat bulduğu her mecradan muhalefet partilerine, erken seçim çağrısını kuvvetli bir şekilde Türkiye’nin gündemine oturtmaları için çağrıda bulunuyordu. Muhalefet, biraz kıpırdar gibi oldu!.. Nihayetinde, Tayyip Erdoğan “helallik” isteyince, erken seçim çağrıları daha güçlü gelmeye başladı.

AKP Genel Başkanı Tayyip Erdoğan, önceki gün pansuman paketini açıkladı!.. Pansuman tedbirler, terör örgütü PKK’nın eli kanlı katillerinden Sofi Nurettin’in etkisiz hale getirilmesi ile birlikte açıklanınca aklıma erken seçim sorusu düştü. Emin Şirin’e, “Erken seçim kokusu aldınız mı?” diye sordum, yanıtı;

“Daha oraya gelindiği kanaatinde değilim ama muhalefetin erken seçim taleplerine karşı iktidarında güven tazelemek için bu hamleyi yapma zamanı geldiği kanaatindeyim. Hatta, muhalefet, erken seçim ihtimalini kuvvetlendirmek için inisiyatifi ele alıp Cumhurbaşkanının 2 dönemden daha fazla seçilebileceğini anayasaya koydurmalı ve bu 2 dönem mazeretini de ortadan kaldırmalı: helalleşme ve demokratik hesaplaşma sandıkta olmalı.”

Emin Şirin’in 2 dönem şartının anayasadan kaldırılması önerisi oldukça ilginç. Bakalım, muhalefet cephesinde nasıl yankı bulacak...

★★★

Emin Şirin, Erdoğan’ın açıkladığı ekonomik destek paketini de değerlendirdi;

Pakete baktığımızda toplam değerini, Katar’dan hediye edildiği söylenen uçağın bedeli kadar görüyorum. 500-600 milyon dolarlık bir paket, esnafın derdine deva olmaktan çok uzak. Sayın Erdoğan’ı dikkatle dinlerken ciddi endişeye kapılıyorum: zira söylediklerini siyaseten söylüyorsa belki anlayışla karşılayabiliriz ama eğer söylediklerine hakikaten inanıyor veya inandırılıyorsa durum vahim. Sarayın görmek istediği Türkiye ile hakikatler çok farklı. Helallik istemesi, herhalde, iç dünyasının bir tezahürü. Demokraside helalleşme sandıkta olur. Kendisine hakikaten güveniyorsa, idare tarzının doğru olduğuna inanıyorsa, sandığı milletin önüne getirsin ve milletten güvenoyu istesin. Kazanırsa daha kuvvetlenerek yoluna devam eder. Kaybederse demokrasi içinde iktidarı devreder. Erdoğan için zaman milletten güvenoyu isteme  zamanıdır.”

★★★

Tayyip Erdoğan’ın Gazze tepkisini değerlendirirken, Emin Şirin, -kendi deyimiyle sürgündeyken- 2014 yılında Başbakan Tayyip Erdoğan ve Başbakan Ahmet Davutoğlu’na e-posta yoluyla gönderdiği (19 Temmuz ve 28 Aralık) 2 mesajı anlattı. Bugüne kadar kamuoyuna duyurulmayan mesaj şöyle;

“Takdir edersiniz, ‘paralel’in içine attığı Ergenekon çuvalı içinde bulunduğum durum rahat konuşmama uygun değil.

Buna rağmen zat-ı alinize bir fikrimi iletmek isterim:

Gazze halkına, Hammas’a ve Muhammed Abbas’a bir çağrı yapın: ‘Halkların kendi geleceklerini tayin hakkı çerçevesinde Gazze, özerk bir bölge olarak Türkiye’ye bağlanmak üzere bir referandum yapsın.’

Referandum fikrine yabancı değilsiniz. Annan planını hatırlayınız. Daha yeni Kırım referandumla Rusya’ya bağlandı. Gazze eski Osmanlı toprağı. Gazze halkı eski Osmanlı tebaası.

Türkiye için Gazze’yi terörden arındırmak, güvenliğini sağlamak, dolayısıyla hem İsrail’e karşı korumak, (dolaylı olarak İsrail’in güvenliğini sağlamak) ve kalkındırmak çok zor bir mesele değil. Gazze geçerli bir hukuki statüye kavuşursa Doğu Akdeniz Doğal Gaz yataklarında söz sahibi olacak.

İsrail iyi hazırlanmış ve anlatılmış böyle bir projeye karşı çıkarsa daha da köşeye sıkışır.

Herkes bağırıp çağırıyor, ağlayıp duruyor. Ortada ‘çare’ olacak fikir yok.

Niyet, ’Neo Osmanlı’ genişlemeciliği değildir. Niyet bir ‘kangren’i bitirmektir. Eğer bir süre Gazze Türkiye’ye bağlı kalır ve toparlanırsa ilerde isterse Batı Şeria ile birlikte bağımsızlığı alır. Tabii fikir daha ham bir fikir ama düşünülüp detaylandırılabilir.

Hürmetlerime arz ederim.

Emin Şirin”

Bu mesaja ne Davutoğlu’ndan ne de Erdoğan’dan bir yanıt gelmiş... Şirin, diyor ki; “Biden’a  ‘eli kanlı’  denileceğine böyle somut bir teklifle gidilsin. Eğer yanaşmazlarsa o zaman somut tenkit hakkı doğar.”

★★★

ATATÜRK NEDEN HELALLİK İSTEDİ

Prof. Hikmet Özdemir’in kaleme aldığı ve muhteşem bir ATATÜRK biyografisi olan “Savaşta ve Barışta KEMAL ATATÜRK” adlı kitabından;

-Anneye ve kız kardeşe veda

15 Mayıs günü akşamı olmuştur ve Şişli’deki evin üst katında caddeye bakan odada anne hasta yatağındadır, oğul yer minderinde gümüş tepsi üzerinde konulmuş tabaktan patates püreli rosto ve ıspanaklı yumurta yemektedir. Bir ara güçlükle çiğnediği lokmaları kesmiş ve elinden çatalını bırakmıştır. Heyecanla söze başlamıştır: “Anne, ben yarın Anadolu’ya gidiyorum. (...)Hesapta ölmek, gidip gelmemek vardır. Bana hakkını helal et...” Oğlunun bu sözlerini işiten ana yüreği nasıl dayansın? Şiddetli bir kalp krizi başlamış, kız kardeşiyle pencereyi açmışlar ve annelerini kucaklarında sofaya çıkarmışlardır. Mustafa Kemal bir yandan, “Anne, merak etme, bu kadar üzülme...” diye avutmaya çalışmaktadır. Doktor Rasim Ferit Talay yetişmese kadıncağız muhtemelen o gece ölecektir, sabaha kadar uğraşmışlar, anne biraz sakinleşmiştir ve zaten ayrılık saati de gelmiştir. Mustafa Kemal annesinin yanına oturarak kollarıyla sarmış, ellerini yüzünü öperken, “Anne, hakkını helal et!” diye mırıldanmaktadır. Annenin gözlerinden sicim gibi yaşlar hayır duaları okuyan dudaklarından dökülmektedir. Oğul, ciddi bir yüz ifadesiyle odadan çıkmış, merdiven başından kız kardeş ağabeyini selametlemiştir... Onun gözlerinde de yaşlar birikmiştir. Ağabey birdenbire sormuştur: “Bana niçin öyle bakıyorsun Makbuş?” “Nasıl bakayım? Bu ne gidiş ağabey? Harbe değil, göreve değil, terfi ederek değil...” Ağabey cevap vermeden basamakları koşarak inmiştir. Mustafa Kemal ve yaveri otomobille hızla ayrılmışlardır.

Aynı saatlerde Yunanlıların İzmir’i askeri işgali gerçekleşmiş, geceden limana gelmiş olan Averof ve Lemnos zırhlılarından çılgınca alkışlar ve “Zito!” (Yaşasın!) haykırışları arasında Yunan deniz piyadeleri karaya çıkmışlardır. Askerlerin çiçekler ve yapraklarla süslü mavnalardan sıçrayarak ve sıraya girerek Konak Meydanı’na ve Büyük Kışla’ya doğru yürüdükleri rıhtımda Rumlar toplanmıştır. Küçük bir Türk müfrezesinden ateş açılmış ve birkaç saat boyuna şiddetli yağmur altında sokak çatışmaları olmuştur.

★★★

O mübarek ana, Zübeyde hanımdan helallik alan Mustafa Kemal, İzmir’in işgalinden 4 gün sonra Samsun’daydı...

19 Mayıs bayramımız kutlu olsun...

Ulu Tanrı, tüm şehitlerimizle birlikte Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal ATATÜRK ve onun kahraman silah arkadaşlarına rahmet etsin. Nur içinde yatsınlar. Mekanları cennet olsun.