Korkusuz
Memduh Bayraktaroğlu

Erdoğan o açıklamayı yaparsa inanan olur mu?...

Şair, yazar, hukukçu ve devlet adamı; Milli Eğitim ve Çalışma eski bakanlardan Ali Naili Erdem Beyefendi anlattı dün telefonda...



Türkiye, 14 Mayıs 1950 genel seçimlerine gidiyor...

Görülen o ki...

İlk defa yapılacak özgür seçimlerden sonra...

[caption id="attachment_360183" align="alignnone" width="600"] Ali Naili Erdem[/caption]

Ve yine ilk defa:

Halkın seçtiği siyasi parti hükümet olacak...

Ama...

Aynen bugünlerde olduğu gibi medyada ve halk arasında:

“DP seçimleri kazansa da İsmet Paşa iktidarı vermez...” endişesi yayılıyor...

[caption id="attachment_360179" align="alignnone" width="600"] Adnan Menderes[/caption]



O günlerde DP Genel Başkanı olan Celal Bayar, yardımcılarından Adnan Menderes’le konuyu görüşürken:

“Adnan Bey, bu rivayetlerle ilgili Paşa acaba ne düşünüyor, bunu nasıl öğrenebiliriz?” diye soruyor...

[caption id="attachment_360180" align="alignnone" width="600"] Celal Bayar[/caption]



Menderes bu konuda en doğru bilginin...

İnönü’nün Cumhurbaşkanlığı döneminde bakanlık ve Meclis Başkanlığı yapan...

Ancak...

Siyasi tarafsızlığı konusunda herkesin hemfikir olduğu:

Ali Fuat Cebesoy’dan alınacağını belirtiyor...

[caption id="attachment_360181" align="alignnone" width="600"] İsmet İnönü[/caption]



Ve...

Konuyu Ali Fuat Cebesoy’a açıyor...

Cebesoy, Cumhurbaşkanı İnönü ile görüşüp kendilerini bilgilendireceğini söylüyor...



Hemen birkaç gün içinde Cebesoy, Menderes’e, İnönü’nün sözlerini aktarıyor:

“Bunların hepsi tevatür, seçimi kazanırlarsa hükümeti onlara bizzat teslim edeceğim...”.

[caption id="attachment_360182" align="alignnone" width="600"] Ali Fuat Cebesoy[/caption]



Ve sonra canlarım...

İnönü’nün bu açıklamasına kendi yorumunu ilâve ediyor:

“İsmet Paşa meşruiyetçidir...”.

Yani:

Anayasaya saygılıdır...

Yani:

Yasalardan yanadır...



Sonrası bildiğiniz gibi...

DP seçimi kazanıyor...

İnönü görevi Celal Bayar’a teslim ediyor...



Celal Bayar DP Genel Başkanlığından istifa ediyor...

Cumhurbaşkanı olarak Adnan Menderes’i hükümeti kurmakla görevlendiriyor...

Ve...

9 Haziran 1950’de yapılan DP kongresinde...

Başbakan olarak:

DP genel başkanlığına seçiliyor...



Şimdi soru şu:

Günümüzde...

Muhalefet ve iktidar partili milletvekilleri ile...

Ve tabii ki kamuoyu...

Erdoğan için:

“Meşruiyetçidir, seçimi kaybederse çekilir” diyebilir mi?..

Ya da Erdoğan bir canlı yayında:

“Seçimi kaybedersem görevi bırakmayacağım iddialarını gayri samimi buluyorum. Sandıkla geldik, sandıkla gideriz, kimsenin endişesi olmasın” diyebilir mi?..

Derse inandırıcı olur mu?..



Başkalarını bilmem...

Ama...

Böyle bir açıklamaya inanan (Ya da inanmak için kendini zorlayacak) ilk kişilerden biri olacağımı biliniz...

ENSEYİ KARARTMAYIN...


“Erdoğan seçimi kaybederse iktidarı vermez” saçmalığını anlayamıyorum...

Daha doğrusu:

Tartışılmasını bile kabul edemiyorum...

[caption id="attachment_360186" align="alignnone" width="600"] Tayyip Erdoğan[/caption]



Nasıl vermez ya?..

“İktidar” dediğiniz şey babadan oğula geçen bir:

Aile serveti değil ki...



“İktidar” dediğiniz kurum:

Milletin Devletini:

Anayasaya ve yürürlükteki yasalara uyarak yönetme yetkisidir...



Bu yetkiyi millet verir...

Millet alır...



“Millet” de tek oy değil...

Seçme hakkı olan tüm yurttaşların toplam oyudur...

Bu oyların (yeni sisteme göre) yarısından bir fazlasını alan:

Yetkinin sahibi olur...



Lütfen enseyi karartmayın...

Seçimler:

Erken ya da zamanında mutlaka yapılacak...

Kazanan:

Ülkeyi yönetecektir...

EVREN’İ GÜLDÜREN FIKRA...


12 Eylül 1980 askeri darbe dönemi...

Ünlü gazeteci Ali Baransel sadece TRT`den değil...

Tüm basın yayından sorumlu olarak atanır...

Bir gün, gazetelerden birinde bir fıkra yayınlanır...

Baransel görevi gereği fıkrayı, Cumhurbaşkanı Kenan Evren’e okur...





Güney Amerika`da bir uzmana:

“Darbe yapmak mı daha kolaydır, yoksa hıyar turşusu yapmak mı?..” diye sorarlar...

Uzman:

“Darbe yapmak daha kolaydır” der ve gerekçesini açıklar: “Çünkü hıyar turşusu yapmak için aynı boy taze hıyarları seçeceksin, onları uygun kıvamda tuz, limon, sirkeli suyun içinde uygun süre bekleteceksin, vs, vs, oldukça uzun iş. Ama darbe yapmak için üç hıyarı yan yana getirmek yeterlidir...”.

Evren bu fıkrayı okuyunca küplere biner...

“Bu ne rezalet, böyle bir saçmalığın yayınlanmasına nasıl izin verirsin, neden kontrol etmiyorsun?..” diye bağırır, çağırır, masasını yumruklar...

Ali Baransel her zamanki sükûnetiyle:

“Sayın cumhurbaşkanım” der... “Bu fıkrada zat-ı âlinizi ilzam eden bir şey olmadığı ve sizin de hoşunuza gider diye düşündüm...”.

Evren biraz sakinleşir gibi olur?..

“Nasıl yani?..” der; meraklı bakışlarla...

“Buyurun bir kez daha okuyun” diyerek fıkranın öfke çeken bölümünü okur Baransel... “Boşuna üzülüyorsunuz, burada beş hıyar demiyor ki, üç hıyar diyor...”.

Evren, Baransel’in elinden gazeteyi alıp fıkraya tekrar bakar...

Ve gülümser:

“Evet ya, doğru diyorsun, bir an o inceliği fark edememişim...”.



Tabii ki bu bir fıkra...

Ama...

Evren’i bile güldüren bir fıkra...

Darısı yeni kuşakların başına...

ESKİ CUMHURBAŞKANLARI...


Allah uzun ömürler versin Ali Baransel sırasıyla:

Fahri Korutürk, Kenan Evren’in cumhurbaşkanlığı dönemlerinde:

Basın ve Halkla İlişkiler Müşavirliği...

Ve...

Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterliği yaptı...

[caption id="attachment_360185" align="alignnone" width="600"] Ali Baransel[/caption]



1990 yılında emekliye ayrıldı...

Yani canlarım...

Erdoğan’dan önceki cumhurbaşkanları...

Çalışacakları kişilerin sadakatlerine değil:

Liyakatlerine değer verirlerdi...



Demirel rahmetlinin cumhurbaşkanlığı döneminde...

Basın ve halkla ilişkiler başdanışmanı...

Meslek hayatı Demirel’i eleştirmekle geçmiş olan:

Cüneyt Arcayürek’ti...

YARATICI BARIŞ...


“İşgalci” ve “fatih” olmayan...

Atalardan emanet toprakları işgalden kurtaran...

Ve...

Dünyanın gelmiş geçmiş en büyük komutanı olan Mustafa Kemal Atatürk...

Savaş için şöyle demiştir:

“Haklı olmayan savaşlar cinayettir...”.

Ve şu vecizeyle tamamlamıştır:

“Yurtta sulh cihanda sulh...”.

 



“Haklı savaş”; uluslararası savaş hukukunda da var...

Michael Walzer’in “Haklı Savaş Haksız Savaş” isimli kitabını okuyanlar hangi savaşın haklı...

Hangi savaşın haksız olduğunu bilirler...



Şu anda Yunanistan’ı yönetenler de...

Türkiye’yi yönetenler de:

“Haklı savaş” peşinde değil...

Karşılıklı olarak birbirlerini kışkırtıp...

“Saldırının karşıdan gelmesi” için tahrik ediyorlar...

Ve bunu da:

İç politikaya malzeme toplamak için yapıyorlar...



Ve ne yazık ki...

İki tarafın da azgın azınlıkları...

Böylesine aptalca bir savaşı tahrik ediyorlar...



Ey siviller!..

Lütfen:

Birbirinizle iletişim kurunuz...

Lütfen:

Birbirinizle yardımlaşınız...

Lütfen:

Birbirinizle uzlaşınız...

Lütfen.

Birbirinizle:

Ortak olduğunuz maddi değerleri paylaşınız...

Ve bunun için lütfen:

Savaşçı değil...

“Yaratıcı barıştan yana” olunuz...

SAVAŞI POLİTİKACI İSTER...


“Yunanistan yüz yıl sonra aynı gemiye binmeyi tercih etti! Kendisi için de bizim için de kötü! Bunlar savaşın ne demek olduğunu bilmekten aciz adamlar!”.



Az önce okuduklarınızı emekli Tümgeneral Ahmet Yavuz’un twitter hesabından alıntıladım...

Bence en gerçekçi bölümü şu kısa cümle:

“..... Kendisi için de bizim için de kötü!”.

[caption id="attachment_360187" align="alignnone" width="600"] Ahmet Yavuz[/caption]



Evet...

Savaş...

Hele günümüz savaşı...

Savaşan (Çok güçlü ya da az güçlü) tüm ülkeler için:

Felâkettir...

Ve...

Bunu da en iyi:

Askerler bilir...



Ve o nedenle:

Bencil hesap peşinde koşmayan samimi askerler savaş istemez...