Samimi olduğunu düşünmek istiyorum ama...
“En az dört çocuk” deyişini de unutamıyorum...
[caption id="attachment_6043167" align="alignnone" width="500"]

Türkiye’de karar alıcılar ve medya, tehlikeyi Erdoğan ilk kez “en az üç çocuk (Daha sonra rakamı dörde çıkardı)” dediği gün hissetmeliydiler...
O söyleme sarılan bir siyasi iktidar sahibinin ülkeden önce kendi geleceğini düşüneceği belliydi...
★
Erdoğan’ın “en az üç çocuk” dediği günün ertesi yayımlanan yazımda Türkiye’yi çok kötü günlerin beklediğini...
Üretimin robotlaşacağının görmezden gelinerek dalalete düşüldüğünü yazmıştım...
★
Aynı günlerde...
Seküler görünümlü pek çok akademisyen, kanal kanal gezip “en az üç çocuk” isteyen Başbakan’ın neden haklı olduğunu anlatmaya çabalıyorlardı...
Çünkü akılları değil, çıkarları tarafından yönetiliyor, yönlendiriliyorlardı...
Onlardan biri, Erdoğan’ın üç çocuk talimatına “yanlış bu” deyişime şöyle itiraz etti:
“Yine rüzgara karşı tükürüyorsun...”.
★
O arkadaşım rüzgara karşı tükürmek yerine “Erdoğan Rüzgarı”nı arkasına aldı, önüne gelene (En çok da TSK’ya) tükürüp durdu...
Son 3 yıldır...
AB üyesi ülkelerden birinde sanırım kendi yüzüne tükürüyordur...
ALATURKA ZİHNİYETLİ SİYASET...
Süleyman Soylu, AYM Başkanı Zühtü Arslan’a kafa tuttu geçen gün...
Cevap AYM üyesi Engin Yıldırım’dan geldi.
Yıldırım, bisiklete binerken çekilmiş fotoğrafıyla birlikte şöyle dedi:
“Hiçbir organ, makam, merci veya kişi, yargı yetkisinin kullanılmasında mahkemelere ve hakimlere emir ve talimat veremez (Anayasa Madde 138)...”.
[caption id="attachment_6043168" align="alignnone" width="500"]

Geçtiğimiz günlerde kaybettiğimiz edebiyat öğretmenimiz Oktay Tuncer derdi ki:
“Sakın ola içinizden birini küçük düşürücü şaka yaparak diğer arkadaşlarınızdan alkış almaya kalkışmayın, küçülen siz olursunuz...”.
★
Soylu’nun yaptığı ne?..
AYM’ye kafa tutarak seçmenin (Azgın azınlığın) gözüne girmek...
Yani...
Devlet insanı olmak yerine...
Alaturka zihniyetli politikacı olarak kalmayı tercih ediyor...
Yazık ediyor hem kendisine...
Hem Türkiye siyasetine...
GENÇLER GÜZEL GÜNLER GÖRECEK...
Toplumlar, uluslar, şirketler ve tabii ki devletler doğru şeyi, doğru zamanda, doğru kişilerle yapmak zorunda...
Gecikme; toplumları, ulusları, şirketleri ve en çok da devletleri felakete sürükler...
Türkiye toplumu 2002 erken seçimlerinde belki doğru şeyi yapmak istemişti...
Çünkü...
★
1993 – 2002 arası siyaset de siyasetçi de acayip kirlenmişti...
9 yılda, cumhuriyet tarihinin en büyük dört krizinden ikisi (1994, 2001) yaşanmıştı (ilk ikisi; 1958, 1978.).
Toplumun yeni bir siyasi anlayışa, yeni bir siyasi kuruma yönelmek istemesi doğruydu...
Ama...
Zaman (Erken seçim) doğru değildi...
Kişi (AKP kadroları) doğru değildi...
★
Son 7 yıldır, 2002’de ilk düğmesi yanlış iliklenen gömlek yüzünden ülke ve halk perişan...
Ama geçecek...
Genç kuşaklar, çok güzel günler görecek...
Emin olun görecek...
İLAHİ DEVLET BEY...
Devlet Bahçeli’ye göre Türk Tabipler Birliği de tıpkı CHP, İYİ Parti, Gelecek Partisi, Deva Partisi ve SP gibi “hain...”.
Hatta “rezil...”.
Hatta “Türkiye düşmanı...”.
[caption id="attachment_6043169" align="alignnone" width="500"]

Yine Bahçeli’ye göre:
“Türk Tabipleri Birliği’ne sabır ve tahammül gösterilmesi imkansızdır...”.
Yani...
Kapatılmalıdır...
★
Çok tatlı adam şu Bahçeli...
Çok hoş...
Bu demecine de güle güle bir hal oldum...
KEŞKE DEVLET İNSANI ÇIKSAYDI...
Ne güzel söylemişti bir bilge kişi:
“Siyasetçi kendi geleceğini devlet insanı ülkesinin geleceğini düşünür...”...
★
AKP’den çok güçlü ve seçim kazanmasını bilen politikacılar çıktı ama...
Bir tek “Devlet İnsanı” çıkmadı...
Keşke siyasetçi yerine devlet insanı çıkarsaydılar...
SİNEMANIN BAHÇELİSİ...
Halil Sezai isimli şarkıcı ve aktör arkadaş da galiba sahne ve sinema dünyasının Bahçeli’si...
Yani, kendisine karşı olanları istemiyor...

Oysa...
Sadece Türkiye’de değil...
Tüm dünyada:
Demokrasiye, hukuka ve özgürlüklere en çok ihtiyacı olanlar...
Siyasetçiler ve sanatçılardır...
Ama...
Türkiye’de demokrasiye, hukuka ve özgürlüklere en çok karşı olanlar...
Siyaset ve sanat dünyasından çıkıyor ne yazık ki...