Sovyetlerin de çöküşünden sonra oluşan eksikli ve hukuktan yoksun sözde demokrasiyle sorunların çözülemeyeceği belliydi...

Ama...

Otoriter ve totaliter liderler sorunları:

Demokrasiden ve hukuk devletinden vazgeçerek çözmeyi tercih ettiler...

Bu durum uzun süre:

İktisadî, siyasî ve askerî gücü yüksek gelişmiş ülkelerin de işine geldi...

Çünkü...

Otoriter iktidarlar emeği baskılıyor...

Emek baş kaldırdığında...

Kendilerinden çok daha yoksul ülkelerden...

Çok düşük maaş ve ücretlerle çalışacak emek ithalâtı (Mülteci, göçmen v.b.) yapıyorlardı...

Böylece...

Düşen maliyetler...

Ve...

Az gelişmiş ülkelerin ulusal paralarındaki aşınma (Devalüasyon) nedeniyle...

Gelişmiş zengin ülkeler ucuza ithal ettikleri ürünlerle hem enflasyonun önüne geçiyorlardı...

Hem de daha çok kazanıyorlardı...

Ancak...

Ve artık...

Onlar için de yol bitti...

“Biri yer biri bakar kıyamet ondan kopar” atasözünün en kolay ve hızla gerçekleşebileceği bir süreç başladı...

İletişimin güvercin, duman ve atlı posta arabalarıyla yapıldığı çağlar geride kaldı...

Eskinin:

Sadece yaşayanın tadını bildiği pahalı yaşam artık:

Gözler önünde...

Allah kaderimize fakirliği yazmış” aptallığı yerini:

“Fakirlik kader değildir” inancına terk etmek zorunda kaldı...

Ve...

Liberal demokrat sosyalist düşünce...

Yeni bir emek-sermaye-tüketici ilişkisinin gelişmesinin şart olduğunu halklara öğretti...

Yakında:

“Şehit olup cennete gideyim” hayalleri...

“Silaha giden parayı bizim refahımıza harcayın” isyanlarına dönüşecek...

Biri yerken diğerleri bakmayacak...

Biri üç yerken...

Ötekiler de en azından:

“Bir” yiyecek...

Yemeli...

Yeni çağ:

En az eşitsizlik çağı olmalı...

Olacak...

SIKIYSA

Erdoğan, Netanyahu’ya seslendi:

“Sende atom bombası var mı, yok mu, sıkıysa söyle...”.

Şimdi...

Netanyahu kalkıp:

“Mercedes-Benz, bizim sivil savunma kuruluşumuza 1 milyon dolar bağışladı... Bizimle hiç ilgisi olmayan kolaları satın alıp sokağa döktüreceğine...

Öncelikle bizzat bindiğin başta olmak üzere...

Devletinizin envanterindeki Mercedesleri de sokağa atabilecek misin?..

Sıkıysa söyle...” derse...

Ne cevap vereceğimizi düşünelim...

NEREDEN ÖĞRENMİŞ

1967 Mısır-İsrail Savaşı sırasında İsrail istihbaratının nefes alışlarından bile anında haberdar olmasından bezen Nasır, hükümet toplantılarını yer altında sığınakta yapmaya başlamış...

Sabah dokuzda başlayan toplantıdan 2 saat sonra yaşlı bir bakan Helâya gitmek için izin istemiş...

“Otur yerine” diye bağırmış Nasır “bu odadan çıkmak yok...”.

Toplantı saat 14:00’te bitmiş, yeryüzüne çıkılmış...

O saate kadar kendini tutamayan yaşlı Bakan bir de bakmış ki...

Karısı kapıda...

Elinde:

Temiz iç çamaşırı...

Havlu ve sabun bekliyor...

Yaşlı Bakan kocanın şaşırdığını fark eden kadın açıklama yapma ihtiyacı duyuyor:

“Durumu biliyorum şekerim...”.

Yaşlı Bakan çıldıracak...

“Nasıl olur, nereden biliyorsun?..“.

“Öğle haberlerinde İsrail radyosu söyledi...”.

ŞAKA DEĞİL

Haber:

Çarşamba günü yayımlanan enflasyon verilerine göre...

İsrail’de enflasyon ekim ayında yıllık bazda:

Yüzde 3,7...

Aylık bazda:

Yüzde 0,5 arttı.

Eylül enflasyonu yıllık bazda yüzde:

3,8 olarak açıklanmıştı...

Bu haber Türkiye’de yayımlansaydı...

Herkes kahkahalarla güler:

“Yılın esprisi...”.

Ya da:

“Yılın şakası” olarak kabul edilirdi...

DÜNÜN TWEETİ

Dogu Ergil

@DoguErgildogu

Sürekli BEKA korkusuyla yaşayan toplumlar, her yerde düşman görmekten huzur bulamazlar, iç barışlarını sağlayamazlar. Yaygın bir yoksullukla yaşayan toplumlar, karın doyurmanın ötesine geçip, refah, buluş ve yaşam kalitesi üretemezler. Bunlara BAŞARISIZ veya YİTİK toplumlar denir.

Günün sözü

“Sınırlı bir dünyada sınırsız büyümenin mümkün olduğuna inanan, deli değilse iktisatçıdır...”.

Kenneth E.Boulding

VAR MISINIZ?..

İşçi Parti milletvekillerinden Sera Kadıgil...

Sürekli yalan söyleyen iktidar milletvekillerine:

“Yalancı” dedi...

İktidar milletvekillerinden hiçbiri:

“Yalancı değiliz” diyemedi...

Birisi ise:

“Senin milletvekillerine yalancı demeye hakkın yok” diye bağırdı...

İyi de arkadaş...

Sizin Reis’in, Kılıçdaroğlu’na...

Hem de...

Kemal Bey hiç hak etmediği halde...

Günde beş defa:

“Yalancı” demeye hakkı oluyordu da...

Sizinkilere...

Hak ettikleri halde:

“Yalancı” denildiğinde...

Neden öfkeleniyorsun?..

Sıkın kendinizi...

Bundan sonra yalan söylemeyin...

Buna rağmen size birileri “yalancı” derse...

Sizden önce biz bildirelim hadlerini...

Var mısınız?..

Yalan söylemeden siyaset yapabilecek misiniz?..

NEDEN YAŞLILAR

Ünlü hatip Cicero’ya:

“Üstat, yeniden gençliğe dönmek ister miydiniz?” diye sorulduğunda yaşı oldukça ilerlemişti...

“Yarışı birinci bitiren bir at, neden bir daha başlangıç çizgisine dönmek istesin ki” diye başladı ve şöyle devam etti:

“Ben her zaman yaşlılar gibi olgun düşünen gençlere, gençler gibi neşeli olan yaşlılara hayranımdır. Zaten neşeli olanlar hiçbir zaman yaşlanmazlar...”.

Liderlerimizin bu kadar çabuk ve hızlı yaşlanmalarının sebebi:

Gülmeyi bilmemek...

Espriden ve şakalaşmadan nefret etmek...