Korkusuz
Memduh Bayraktaroğlu

Durun efendiler yavaşlayın, öleceksiniz...

İngiliz edebiyatının Romantik Dönem şairlerinden olan Percy Bysshe Shelley:

Bizlerin “2. Ramses” olarak tanıdığımız Mısır Firavunu Ozymandias’un yıkık, dökük heykelini görünce etkilenir...

Ve...

Ünlü:

“Ozymandias” şiirini yazar...

[caption id="attachment_425624" align="alignnone" width="600"] Percy Bysshe Shelley[/caption]



Şair şiirin başlangıcında...

Çölde, Ramses’in heykeline rastlayan bir Gezgin’in düşündüklerini anlatıyor...



Heykelden geriye pek bir şey kalmamıştır...

Kelle var...

Bacaklar var...

Ama:

Gövde yok...

[caption id="attachment_425625" align="alignnone" width="600"] Ozymandias[/caption]



Heykel:

Yüzünün yarısı kuma gömülü olarak yatıyor...

Buna rağmen...

Yüz ifadesinde:

Buz gibi soğuk...

Kibirli...

Ve...

Emredici bir bakış var...

“Oysa” diye düşünüyor gezgin:

“Bunu yapan heykeltıraş bir zamanlar bu eseriyle nasıl da büyük gurur duymuştur...”.



Shelley:

Şiirinin bir yerinde...

Heykelin kaidesinde yazan bir cümleyi paylaşıyor okurlarıyla:

“Benim adım Ozymandias...

Kralların kralı...

Yaptıklarıma bakın ey kudretliler!..

Ve...

Umutsuzluğa kapılın!..”.



Ey güçlüler ama suçlular!..

Ozymandias ve benzerlerini unutmayın...

Ve bir de...

Kazancı Bedih’in ünlü şiirindeki şu dizleri her sabah evinizden (Sarayınızdan) çıkmadan önce okuyun.

[caption id="attachment_425626" align="alignnone" width="600"] Kazancı Bedih[/caption]



Muvakkattir eğer hükmeylersen dünyaya ser ta ser...

Çıkar elinden ahiri bin yerinden bağlasan çember...

Cihana sığmamışken bir mezara sığdı İskender...

Varıp baksan o da şimdi, yıkık bir gare dönmüştür...



Yani canlarım...

Kazancı Bedih diyor ki:

Dünyaya baştan başa egemen olsan bile...

Sonunda, bin yerinden bağladığın çember de elinden çıkar, gider...

Dünyaya sığmayan İskender, bir mezara sığdı...

Şimdi gidip baksan o mezar da yıkılmış, çökmüş bir viraneliğe dönmüştür...



Haber:

ABD eski Başkanlarından Donald Trump’ın devlete ait gizli belgeleri saklamakla suçlandığı davada Yargıç Aileen M. Cannon, yargılamanın başlayacağı duruşma tarihini 20 Mayıs 2024 olarak belirledi.





NOT:

Milyarlarca dolar çalsaydı...

Elini kolunu sallaya sallaya dolanır...

Ve hatta...

2024’te başkan adayı bile olur muydu acaba...

Az gelişmiş ülkelerde oluyor da...

Günün sözü


“Mal sahibi, mülk sahibi, hani bunun ilk sahibi?..

Mal da yalan, mülk de yalan, var biraz da sen oyalan...”.

Yunus Emre

Hangi süreçteyiz?


[caption id="attachment_425629" align="alignnone" width="600"] Osman Bey[/caption]

Osmanlı Devleti’nin kuruluşu Orta Çağ’da (1299) gerçekleşti...

Yeni Çağ’ı bizzat başlatan Osmanlı İmparatorluğu (1453 İstanbul’un fethi...).

Sadece 150 sene sonra (Sadrazam Sokullu’nun 1606 yılında ölümü) ile duraklama dönemine girdi...



Yeni Çağ’ın başlamasından yaklaşık 250 yıl sonra (1699)...

  1. Viyana Kuşatması bozgunu sürecinde yeniden kurulan:


Kutsal Roma Cermen İmparatorluğu (Avusturya, Venedik, Lehistan) ile imzalanan Karlofça Anlaşması’yla (1699) biten duraklama dönemi de yine Yeni Çağ’a rastladı...



1699 yılında başlayan gerileme süreci...

Yaklaşık 100 yıl sürdü...

1792’de (Yakın Çağ) Ruslarla yapılan Yaş Anlaşması’yla yerini:

“Çöküş” dönemine bıraktı...





Mareşal Gazi Mustafa Kemal’in önderliğinde başlatılan...

Ve...

Başarıyla bitirilen Kurtuluş Savaşı sonrasında...

Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde kabul edilen:

“Türkiye Büyük Millet Meclisinin, hukuk-u hâkimiyet ve hükümranının mümessil-i hakikisi olduğuna dair” 308 numaralı kararname ile saltanatı kaldırılınca:

Osmanlı dönemi bitti...



İçinde bulunduğumuz yılın (2023) 29 Ekim günü:

  1. ilân yılını kutlayacağımız cumhuriyetimizin bugün:


Hangi dönemini yaşadığını henüz tarihçiler yazmadı...



Ben...

1923’te kuruluş süreciyle birlikte başlayan yükseliş sürecinin:

10 Kasım 1938’de bittiği kanaatindeyim...



14 Mayıs 1950’de başlayan duraklama döneminin ise...

17 Nisan 2017 referandumuyla sona erdiğini düşünüyorum...



Son 6 yıldır “gerileme” dönemini yaşayan cumhuriyetimizin önünde:

Sadece iki seçenek kaldı...

Ya:

Çöküş ve bitiş...

Ya: Yeniden diriliş...



Önümüzdeki süreçte...

Çağın ve demokratik hukuk devleti olmanın gereği:

Anayasamızın ilk dört maddesini tartışarak...

Ama...

Neden korunması gerektiğini iktidara oy veren seçmenlere de anlatarak.

Çalışmalarımızı sürdüreceğiz...

Az gelişmiş ülke halkı


Gelişmiş Batı ülkelerinin halkları Devlet’i:

Katı yürekli...

Acımasız...

Ve...

Müdahaleci bir mürebbiye olarak görür...



Bu durum...

Gelişmiş Batı ülkelerinin halklarını:

Devletten iyice soğuttu...



Bizim halkımız ise:

Yıllardır:

“Devlet” adı altında...

Liyakatsiz...

Beceriksiz...

Hatta pek çoğu hırsız...

Çağdışı...

Gerici...

Ama...

Bir o kadar da:

Vıcık vıcık halk dalkavukluğu yapan politikacılardan:

Soğumadı?..

Neden acaba?...

Üzerine tez yazılması gereken bir konudur bu...



Demokrasinin klâsik tarifine göre:

“Kendi kendini yönetme” hakkına sahip olan halk...

Bu hakkı devrettiği politikacılardan çektiğini...

Nasırlarından bile çekmediği halde halâ...

Onları gördüğünde:

El pençe divan duruyor...

Azarlandığında:

Kuzu gibi başını önüne eğip...

Ayakuçlarında olup biteni seyrediyor...

Neden acaba?..


Nasreddin Hoca ölüm döşeğindeymiş...

İnleyerek karısına seslenmiş:

“Hanım, en güzel elbiselerini giy, tak takıştır, sürün ve yanıma gel...”.

Şaşırmış kadın:

“Hayrola Hoca Efendi, bu halinle sokağa mı çıkıyoruz?..”.

“Yok” demiş Hoca inleyerek, “Azrail geldiğinde seni o güzel halinle görünce bakarsın beni bırakır seni alır...”.



En ünlü mizah sembolünün gözünde kadın için böyle düşünen...

“Karım hastalanacağına ben hastalanayım; ben öleceğime karım ölsün” diye “özlü söz” uyduran bir milletin kadına bakışı:

Hiç değişmedi...

Neden acaba?..

Kadınlardan korkun


Tarih: 19 Şubat 1951...

Mısır’da, “Nil’in Kızları Birliği” üyesi kadınlar...

Birliğin kurucusu Doria Shafik önderliğinde:

Mısır Parlamentosu’nu bastı...

Kral Faruk henüz gösterişli sarayında...

Ailesiyle birlikte Mısır halkını sömürüyordu...

[caption id="attachment_425630" align="alignnone" width="600"] Doria Shafik[/caption]



Tabii ki durduk yerde olmamıştı bu eylem...

Mısırlı kadınlar:

Seçmek ve seçilmek istiyorlardı...



Kral, Kral’a (Midelerinden) bağlı İslâmcılar...

Ve...

Sözde Arap milliyetçileriyse:

“Seçme ve seçilme hakkı kadınların onurunu lekeler onları fahişeleştirir” mealinde açıklamalar yapıyor...

Kadınların parlamentodan çıkarılmaları için...

İş başındaki Hükümet üzerinde baskı kuruyorlardı...



Sonunda kadınların talepleri kabul edildi...

Kadınlar parlamentodaki işgali kaldırdı...

Ancak...

Doria Shafik:

“Ev hapsi” ile cezalandırıldı...



Ceza, şaka gibiydi...

Çünkü...

Mısırlı kadınlar:

Babaları...

Ya da evliyseler...

Kocaları yanlarında olmadan:

Zaten sokağa çıkamıyorlardı...



Ve canlarım...

Günümüzden 71 yıl önce bugün:

Mısır’da Hür Subaylar Hareketi...

“1923 Anayasası adına” hareket ettiklerini ileri sürerek bir darbe gerçekleştirdi...



Hür Subaylar adına darbe bildirisini...

Gelecekte cumhurbaşkanı olacak olan...

Ve...

6 Ekim 1981’de bir suikast sonucu öldürülen Yarbay Enver Sedat okudu...

Kral Faruk:

İtalya’ya gitmesine (Tabii ki büyük bir servetle) izin verilmesi karşılığında çekildi...



Şimdi de bir haber:

“İran’da Ahlâk Polisi yeniden görevde.

Bir süreliğine geri çekilen İran Ahlâk Polisi, mollaların hükümete yaptığı baskı üzerine, başörtüsü takmayan kadınları yeniden gözaltına almaya başladı...”.

Dünün tweeti


Emin ŞİRİN

@eminsirin12

Sn. @RTErdogan

Ülkede her şeye siz karar verdiğiniz için TAKSİ meselesine de sizin eğilmeniz şart oldu. Miktar yetersizliği, hizmet kalitesizliği tavan yaptı. Herhalde, konuyu halletmek için yerel seçimleri kazanmayı bekliyorsunuz, geç, çok geç.. UBER’i de gündeme alsanız...