Korkusuz
Can Ataklı

Diplomanın özel hayatla ne ilgisi var?

ŞAŞIRDIM

Diplomanın özel hayatla ne ilgisi var?


Uzun yıllardır merak konusu AKP Genel Başkanı’nın üniversite diploması...

Cumhurbaşkanı olmasa kimsenin umurunda bile olmaz elbette ama anayasa gereği cumhurbaşkanı olmak için olmazsa olmaz koşullardan biri üniversite diplomasının olması.

Diploma konusu daha önceleri kimsenin aklının ucundan geçmezken, 2014 yılında yapılan Cumhurbaşkanlığı seçiminde gündeme geliverdi.

Çünkü bazı kaynaklar, “Erdoğan, cumhurbaşkanı olabilmesine olanak sağlayan bir üniversite diplomasına sahip değil” iddiasını attılar ortaya.

Aslına bakarsanız ortada geçekten bir diploma yoktu.

Sonradan düzenlendiği anlaşılan bir öğrenim belgesi ile Marmara Üniversitesi tarafından hazırlanmış bir diploma dolaşıyordu ortada.

Erdoğan ısrarlı sorulara ve iddialara karşı bir kere bile olsun çıkarıp bir diploma göstermedi.

Sadece bir keresinde, “Marmara Üniversitesi Rektörü’ne söyledim, diplomayı meraklılara gösterecek” demişti.

Sonuç olarak şimdi olmayan İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi Maliye ve Muhasebe Yüksekokulu’ndan mezun olduğu belirtilen Recep Tayyip Erdoğan’ın diplomasını henüz gören yok.

Gerçi bir tane okul arkadaşı da yok ya, orası da başka...

Bu konu medyada pek yer almadı, genellikle sosyal medyada çok dile getirildi.

Muhalefet partileri de bu konuya neredeyse hiç girmediler.

Konuyu takip eden bir iki kişinin ise başına gelmedik kalmadı. Ancak bunlardan hiçbiri hakkında yargı bir karar veremedi.

Zamanında bu konuda birkaç yazı yazmıştım.

O sıralarda “Erdoğan’ın diplomasının ne olduğunu görmek için ASAL kayıtlarına bakılsın” önerisi getirmiştim. 1980’in başında henüz siyaset sahnesinde olmayan Erdoğan, askere gitmek ve yedek subay olabilmek için okuduğu okulla ilgili resmi bir belge sunmuş olmalıydı.

Bir mezuniyet belgesi veya diploma, noter tasdikli olarak ASAL arşivinde duruyor olmalı.

Ancak bir iki vatandaş girişimi dışında kimse ASAL belgelerini de istemedi.

Erdoğan’ın diploma örneği, ASAL dışında Yüksek Seçim Kurulu’nda, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nde ve Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde var.

Ancak şunu kabul etmek gerekir ki, hiçbiri ASAL’daki kadar gerçek olmayabilir.

Buna rağmen adını geçirdiğim bu kurumların hiçbiri diploma ile ilgili bir açıklama yapmadı.

En son Halkın Kurtuluş Partisi, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne başvurarak “Bilgi Edinme Kanunu” çerçevesinde, Erdoğan’ın belediye başkanı seçilirken kuruma sunduğu diploma örneğini sordu.

İBB’den, HKP’ye şu cevap verilmiş;

“Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip ERDOĞAN hakkında bilgi ve belge talebinize dair ilgi elektronik başvurunuz incelenmiştir.

4982 sayılı Bilgi Edinme Hakkı Kanunu’nda bilgi edinme hakkına ilişkin istisnalar düzenlenmiş olup, söz konusu kanunun 21. maddesinde, “Kişinin izin verdiği haller saklı kalmak üzere, özel hayatın gizliliği kapsamında açıklanması halinde kişinin sağlık bilgileri ile özel ve aile hayatına, şeref ve haysiyetine, mesleki ve ekonomik değerlerine haksız müdahale oluşturacak bilgi veya belgeler, bilgi edinme hakkı kapsamı dışındadır” düzenlemesi yer almaktadır.

Bu nedenle talebiniz, bilgi edinme hakkı kapsamı dışında olduğundan, ilgi dilekçeniz üzerinde herhangi bir işlem yapılamamıştır.”

Erdoğan’ın diploması neden “özel hayat” kapsamında olsun?

Erdoğan; belediye başkanı, milletvekili veya cumhurbaşkanı olarak bir kamu görevi yapıyor.

Bu görevler için talep edilen belgeler arasında diploma da var.

Bunlar özel hayat gizliliği kapsamında olamaz.

Bana göre İBB tuhaf bir gayretkeşlik ile bir siyasi partinin sorusuna cevap vermemiştir.

Muhtemelen bir polemiğin tarafı olmak istememişler.

Ancak kamu görevi “Aman bize laf gelmesin, başımız sıkıntıya girmesin” mantığı ile yapılmaz.

CANIMI SIKAN ŞEYLER

Kabil Havaalanı’nı kontrol etmek uyuşturucu ticareti açısından çok riskli


Amerika 11 Eylül saldırısından sonra girdiği Afganistan’dan çekilme kararı aldı biliyorsunuz.

Bu yılın sonuna doğru, muhtemelen 11 Eylül günü Amerikan askerleri Afganistan’dan tamamen çekilmiş olacak.

Çekilme gününün 11 Eylül olması da tesadüf değil tabii.

Amerika çekiliyor çekilmesine de giderken bir bekçi bırakmayı tercih etmiş.

Bu bekçilik görevine de AKP iktidarı hemen atlamış.

Eğer bilgiler yanlış değilse Amerika, Kabil Havaalanı’nda kalıp bekçilik yapmamız için 130 milyon dolar ödeyecekmiş.

Afganistan dünyanın en tehlikeli ülkesi...

Burada dünyanın en kanlı katilleri cirit atıyor.

Türk askerinin Afganistan’da bulunmasının ülkemiz güvenliği ile hiçbir ilgisi yok.

Tam tersine Amerika’nın da olmadığı bir yerde, Türk askeri kanlı katillerin açık hedefi durumunda kalacak.

130 milyon değil, 130 milyar dolar için bile üstlenilmemesi gereken bir görev bu.

Ayrıca Afganistan’da askeri olarak, üstelik Kabil Havaalanı’nda bekçilik yapmanın çok önemli bir başka sakıncası daha var.

Afganistan dünyanın uyuşturucu merkezi aynı zamanda...

Bu ülkede üretilen Hint keneviri uyuşturucuya çevriliyor ve dünyaya satılıyor.

Son günlerde özellikle Sedat Peker’in açıklamaları ile daha da göz önüne gelen, uyuşturucu ticaretinde Türkiye’nin de içinde olduğuna ilişkin iddialar, Kabil Havaalanı’nın kontrolü nedeniyle daha da sertleşebilir.

Başımız bir de “Kabil Havaalanı’nı uyuşturucu ticareti için kullanan Türkler” haberleriyle derde girmez inşallah.

ÇOK GÜLDÜM

“Yaşlı insanları sakın küçümsemeyin” demiştim size


Pandemi sürecinde dünyada kendi yaşlı insanlarına eziyet çektiren tek ülkeyiz.

Yaşlı insanlarımız itildi kakıldı, sokağa çıkmaları engellendi. Toplu taşıma araçlarını kullanmaları yasaklandı.

Oysa “yaşlı” dediğimiz insanlar bu yaşa gelene kadar Türkiye için çalışmışlar, engin deneyimler kazanmışlar, şimdi emekliliğin tadını çıkarmaya bakıyorlar.

İşte bu yaşlı insanlar görüp geçirdikleri sayesinde nice genç insana taş çıkartacak zeka kıvraklığına da sahipler çoğu kez.

Daha önce de bu konuda örnekler vermiştim sizlere.

Bakın bu da son gelen:

Geçtiğimiz gün eşim ve ben şehre gidip bir dükkana girdik. Orada yalnızca beş dakika kaldık. Dışarı çıktığımızda bir polis park cezası yazıyordu.

Polise gittim ve “Hadi ama bayım, emekliye bir rahat verseniz ne olur!” dedim.

Bizi görmezden geldi ve ceza yazmaya devam etti. Bu yüzden ona “Faşist” dedim.

Bana baktı ve bir ceza da aşınmış lastikler için yazmaya başladı.

Bu yüzden eşim ona, “Tam bir aptal!” dedi.

Polis önce ikinci cezayı bitirip onu da birincinin yanına koydu ve üçüncüyü yazmaya başladı.

Ona türlü türlü şeyler söylemeye devam ettik, o da ceza yazmayı sürdürdü.

Bu yaklaşık 20 dakika sürdü. Sonra otobüsümüz geldi.

Bir emekli için her zaman yapılacak eğlenceli şeyler vardır.

NOSTALJİ

Devlet görevlileri için İhsan Sabri Çağlayangil örneği


Türkiye, demokrasi ve hukuk alanında eskiden de “tam puan” alan bir ülke değildi, hiçbir zaman da olmadı.

Ama hiçbir zaman da bugünkü kadar kötü duruma düşmemişti.

Geçmişte de devlet görevlileri arasından kendini iktidarın kulu-kölesi gibi gören ve makamını korumak için her türlü rezilliği yapabilenler vardı.

Bunların sayıları azdı.

Buna karşı, siyasi iktidara çok yakın olsa bile devlet görevlisi bilinci içinde olan, önceliği siyasi iktidara değil, kamu görevine verenlerin sayısı ezici bir nitelikteydi.

Bakın geçmişten bir olay anlatayım size.

İhsan Sabri Çağlayangil, kamu görevinden siyasete geçmiş sağ görüşlü bir isimdi.

Demokrat Parti’ye yakınlığı bilinirdi, nitekim 27 Mayıs’tan sonra da Adalet Partisi’nden senatör seçildi, Dışişleri Bakanlığı ve senato başkanlığı yaptı.

Çağlayangil, siyasetten önce birçok ilde valilik yapmıştı.

Sivas Valisi iken İsmet İnönü bu kente ziyarete gitmişti.

Başbakan Adnan Menderes, İnönü’nün bu tür yurt gezilerinden hiç hoşlanmazdı.

Bu nedenle İnönü’nün gittiği yerlerde kendisine saçma sapan gerekçelerle engeller çıkarılmaya çalışılırdı.

Çağlayangil ise Sivas’a geldiğinde İnönü’yü karşılar, saygıda kusur etmez ve ziyaret süresince bir dediğini iki etmez.

Menderes buna çok kızar, telefon açar Çağlayangil’e, “Bunu nasıl yaparsın?” diye hesap sorar.

Çağlayangil ise Menderes’e “Sayın Başbakan, ben hükümetin değil, devletin valisiyim” cevabını verir.

Görüşme orada biter.

Oysa Çağlayangil DP’lidir, Menderesçidir ama ne olursa olsun konu devlet görevi olunca nerede duracağını bilir.

Şimdikilere bunu anlatmak çok zor tabii, bunu biliyorum ama yine de hatırlatayım istedim.

OKURDAN MESAJ

Esnafa yardımda NACE kodu engeli


Edirneli okurlarımdan N.B. yıllardır nitelikli hediyelik eşya satan bir iş yerinin sahibi.

Hafta sonunda bir mesaj göndermiş.

Esnafa katkı adı altında verilen parada bile ayrımcılık yapıldığını söylüyor.

Yazdıklarını sizinle de paylaşayım;

“Değerli Can Bey,

Güya küçük esnafa 3 ile 5 bin TL hibe desteği yapılıyor. Kaç gündür giriyorum e-Devlet’e ‘mevzuata uygun değilsiniz’ uyarı yazısı çıkıyor.

Meğer NACE kodumuz uygun değilmiş. Vergi dairesine başvurduk, dükkanıma gelip yoklama yapıldı yeni NACE kodu oluşturuldu ve yeni kod sisteme tanıtıldı.

Ama yine olmuyor. (Olsaydı şaşardım zaten.) Sistemde en son 17 Mayıs tarihinde güncelleme yapılmış, çevremde hediyelik işi yapanların hesaplarına paraları yatmış, bize yok.

Öğrendiğim kadarıyla benim gibi NACE mağduru binlerce küçük esnaf varmış. Vergi dairesi hatalı kod girince aslında olan küçük esnafa oluyor kısacası.

Bir işi düzgün, hakkaniyet  gözeterek yapsalar da dişimizi kırsak.

Saygılarımla. N.B.

Peki esnafın bir bölümünü mağdur eden NACE kodu nedir?

Onu da öğrendim; NACE kodu, iş yerinin faaliyet alanını ve bununla bağlantılı olarak iş yeri tehlike sınıfı bilgisini veren bir koddur. Yeni bir iş yeri açarken, iş yerini Ticaret Odası’na kaydettirmeden önce NACE kodunu mutlaka öğrenmeniz gerekir. Doğru NACE kodu belirlendiğinde, iş yeri tehlike sınıfı da doğru tespit edilebilir. İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu sonrasında oluşan tehlike sınıfları da iş yeri NACE kodu ile belirlenir.

NACE’nin açılımı da şöyleymiş; Nomenclature des Activités Économiques dans la Communauté Européenne.