Korkusuz
Memduh Bayraktaroğlu

Diktatörler ne ister?..

Diktatörler, despotlar, totaliter liderler şöyle düşünür:

“İnsanlık, yaratıcı irademi üzerinde uyguladığım bir hammaddedir...”.



Bu demektir ki...

Her diktatör kendisini:

Yönettiği ülkenin tanrısı olarak görür...



Bir diktatöre göre...

Onun yönetimi altındaki halklar...

Acı da çekseler...

Mutlu da olsalar...

Bütün o süreçte...

Kendisine mutlak itaat etmek zorundadırlar...

Çünkü...

Bir diktatör ne yaparsa:

Halkının iyiliği için yapar...



Bir diktatörün bir ülkeyi yönetirken yaptığı her şey:

O ülke halkının kendileri için yapamadıkları her şeydir...



Haliyle...

Bir diktatör bir şey yaparken halktan izin almayacağı gibi...

Onun görüşünü de sormaz...



Şöyle der:

“Sen beni seçtin...

Bundan sonra ne yapılması gerektiğine sen değil ben karar vereceğim...

Ve bil ki...

Ben ne yaparsam:

Senin iyiliğin için yaparım...

Çünkü...

Sen neyin doğru, neyin yanlış olduğunu bilemezsin...

Bilebilseydin...

Kendini benim yönetmeme izin vermez...

Beni seçmezdin...

Senin:

Kendin gibi olmana...

Kendin gibi düşünmene...

Kendin gibi yaşamana...

Kendin gibi inanmana izin vermemi mi istiyorsun?..

O halde başının belâdan kurtulmayacağını da kabul edeceksin...

Zira...

Sen hiçbir zaman doğru yapamayacaksın...

Oysa...

Benim senden yapmanı istediklerimi yapar:

Benim dediğim gibi inanır...

Benim dediğim gibi yaşar...

Benim dediğim gibi giyinir...

Benim dediklerimi yaparsan:

Mutlu olacaksın...

Ben de...

Benim izin verdiğim kadar özgür olarak yaşamana müsaade edeceğim...”.



Yaaa...

Diktatörler ve diktatörlük işte böyle bir şeydir...

Ve iyi ki:

Türkiye Cumhuriyeti (Henüz); demokratik, laik, sosyal bir hukuk devletidir...


NASIL BİR DÜNYA?..


Yarının üretim modelleri...

En az 40 milyar insanı çok rahat besleyebilecek bir fiziki güce sahip olacak...

Eğer Doğulu ülkeler de doğum konusunda...

Batılı ülkeler gibi akılcı davranırlarsa...

İnsanlığın önünde daha en az 300 yıl var...



Yeni dünya düzeninde maaş ve ücretle çalışan kesimler:

Haftada en çok 3 günlük çalışma...

Ve...

Küresel adil gelirle (En az eşitsizlik ilkesiyle) istihdam edilecek...



Bugüne kadar olduğu gibi...

Politikacılar mucitleri değil...

Mucitler, politikacıları yönlendirecek...



Merkezi bütçeleri ve bütçe kanunlarını yeni yazılımlar hazırlayacak...

Merkez Bankalarının fiyat istikrarıyla ilgili çalışmalarını da keza:

Yapay zekâlar yönetecek...



Olağanüstü yüksek verimlilik ve doğal tarımla...

Milyarlarca insan huzur içinde yaşayabilecek...



Elbette pek çoğunuz bu düşüncelerime “hayal” gözüyle bakabilirsiniz...

Ancak...

Bu yaşıma gelinceye kadar çok net öğrendim ki...

Tarihten ders alınırsa her şey yolunda giderken...

Tarihten ders almayanlar: İnsanlığa sürekli acı çektirmişlerdir...



Yakın gelecekte ülkeleri...

Tarihten ders almış olanların yöneteceklerine:

İnanıyorum...

MAAŞ BEĞENİLECEK GİBİ Mİ?..


Mükemmel kariyeri olan bir genç kız...

Çok bilinen seramik fabrikalarından birinin insan kaynakları müdürüyle...

İş görüşmesi yaptı...

Ve sıra, talep ettiği ücrete geldi...

O gün için 1.500 avro maaş istedi genç kız...

Çünkü aynı iş için İtalya’da 4.000 avro ödeniyordu ama...

Genç kız, ülkesinde yaşamak istiyordu...



Ne cevap mı verdiler?..

Söyleyeyim:

“Siz bizim için çok lükssünüz...”.



MÜSİAD Başkanı’nın:

“İş beğenmiyor” dediği gençler işi beğeniyorlar...

Ama...

Teklif edilen 300 avro maaşı beğenmiyorlar...

BİYOTARIM...


Doğal tarım ve hayvancılık:

Toprağı ve doğal kaynakları koruyan...

Dışsal girdileri ve maliyetleri en aza indiren...

İnsan sağlığına değer veren tarımsal üretim yöntemleridir...



Doğal tarım:

Toprağın sağlığını ve bereketini korur...

Kimyasal ilaç, zirai gübre, hazır yem vs. kullanılmadığından dolayı:

Maliyetleri azaltır.



Kaynak:

BİLİM Dergisi

LOKMA VE HIRKA ÜCRETİ


MÜSİAD (Müslüman İş Adamları Derneği) Başkanı dedi ki:

“Ülkenin işsizlik sorunu yok iş beğenmeme sorunu var...”.



Bu lafı bir de aynaya bakıp söylemeyi denesin...

Alnında bazı damarların çatladığını görecektir...

Çünkü...





“İş beğenmiyor” dedikleri insanlara teklif edilen ücret:

“Bir lokma bir hırka ücretidir...”.

SANKİ BAĞIM BAHÇEM VAR...


Bektaşi meyhaneden çıkmış körkütük sarhoş...

Bir o yana yalpalıyor...

Bir bu yana...

Yolda İmam’la karşılaşmış...

“Bre zındık, dinsiz, imansız” demiş İmam, “her gün zıkkımlanıyorsun sarhoşsun, öbür dünyada sırattan nasıl geçeceksin?..”.

Bektaşi sormuş:

“Sırat köprüsü nasıl bir köprü?..”.

İmam cevap vermiş:

“Kıldan ince, kılıçtan keskin...”.

Bektaşi omuzlarını silkmiş:

“Sanki köprünün öbür tarafında bağım var bahçem var... Ben de karşı tarafa geçmem olur biter efendi...”.