Korkusuz

Demokrasi

Demokrasi
Demokrasi...

Sözlük anlamı vatandaşların devlet politikasında eşit söz sahibi olması.

İlk çıkışı Antik-Yunan’da oldu.

Site (Şehir) devletlerin doğrudan halk tarafından yönetilmesi esasına dayanıyordu.

Ama bir farkla...

Halkın tamamı agora denilen büyük meydanda toplanıyor ve alınacak kararlar orada tartışıldıktan sonra oylanıyordu.

Yani tüm halkın doğrudan katılımı...

Ama demokrasinin bu ilk deneyinde de sakatlık yok değildi. Çünkü kadınlar ve kölelerin oy hakkı bulunmuyordu. Yine de bu demokrasi, insanlığın ilk deneyi olarak başarıya ulaştı.

Adına “Atina Demokrasisi” dendi.

★★★

Bugün anladığımız anlamda demokrasiye dünyanın çeşitli yerlerinden itirazlar yükseliyor.

Çünkü demokrasi eyyamcılığı yayıldı. Sistemde ters giden şeylere itiraz mı ettiniz.

Hemen yafta hazır “Demokrasi düşmanı!”

Veya ‘ben bu haliyle sistemi beğenmiyorum mu’ dediniz, dikta mı istiyorsun gibi tuhaf anlamsız sorularla karşılaşıyorsunuz.

★★★

Amerika dünyanın gözü önünde Irak’ı kana boğarak işgal ederken kullandığı tek gerekçesi neydi hatırlayın?

“Irak’a demokrasi getirmek”

Kan ve gözyaşıyla gelen demokrasi olur mu?

★★★

Demokrasi artık emperyalizmin elinde harika bir oyuncaktır.

Koca doğu blokunu aynı oyuncakla yerle bir ettiler. Sonra İslam coğrafyasına daldılar. Kendilerine tehdit olabilecek her ülkeye, her düşünceye, örgüte aynı gerekçeyle posta koydular.

Demokrasi getireceğiz...!

Çünkü biliyorlar ki “halkın isteği” imal edilebilir.

★★★

Noam Chomsky ve Edward S.Herman’ın yazdığı “Rıza’nın İmalatı” halkın onay vermek zorunda bırakılma konusunu işler... Halkın aleyhine çalışan bir kişinin medya aracılığıyla nasıl da kahraman ilan edilebildiğini uzun uzun örneklerle anlatırlar. Özellikle medya çağında her türlü kahraman itinayla imal edilebilir.

★★★

Demokrasimiz Amerika’dan ithaldir.

Amerika’da Cumhuriyetçi ve Demokratik Parti olarak iki büyük parti 1850’lerden bu yana mücadele ediyordu. Cumhuriyetçi parti daha muhafazakar ve sağ kulvardaydı.

Demokratik parti ise daha özgürlükçü ve liberal sol politikaları benimser.

★★★

Peki 1945’de ünlü dörtlü takrirle Cumhuriyet Halk Partisi’nden ayrılan ve Celal Bayar Adnan Menderes ve arkadaşları, kurdukları partilerine hangi ismi verdiler. Demokrat Parti. Çünkü model Amerika’dan ithaldi.

Bu Amerikan tipi demokraside iki partiye ihtiyaç vardı. Üçüncüsüne gerek yoktu.

Demokrat Parti’nin amblemi de Amerika’daki adaşının benzeri oldu. Onlar bir eşeği sembol edinmişlerdi, bizimkiler eşeğin çağrışımlarını düşünüp atı tercih ettiler.

At ve demokrat bir araya gelince köylü seçmen hemen sloganı buldu. Demirkırat!

★★★

Cumhuriyeti ve kurucu doktrini savunan CHP’nin karşısında halkın özgürlüğünü ve serbestliği savunan DP geleneği oldu.

Peki düşe kalka giden bu demokrasi serüvenimizde halkın iradesi tam olarak meclise yansıdı mı?

Elbette hayır.

Sadece yüksek barajdan bahsetmiyorum.

Aşkın ve eksik temsil var.

Aldığın oy oranının altında temsiline eksik temsil fazlasına ise aşkın temsil deniyor. Seçim tarihimiz boyunca o kadar dramatik temsil örnekleri var ki?

★★★

Yıl 1954.

İktidardaki Demokrat Parti’ye karşı, İsmet Paşa’lı CHP yüzde 35.4 oy oranıyla sadece 31 milletvekili çıkarabildi.

Yüzde 35 oya karşın meclisteki temsili yüzde 5.7’de kaldı.

Demokrat Parti ise aynı seçimlerde aldığı yüzde 57.6 ile Türk seçim tarihinin rekor oy oranını yakalasa da asıl rekor parlamentodaki yüzde 92.8’lik temsil oranıydı.

Düşünsenize 2002 seçimlerinde yüzde 34 oy alıp sahip olduğu 368 milletvekiliyle neredeyse tek başına iktidar olan Ak Parti...

Yüzde 35 ile sadece 31 milletvekili çıkaran ve muhalefete razı gelip kabuğuna çekilen bir İsmet Paşa.

★★★

Demirel, 1965 seçimlerinde, barajın uygulanmadığı “milli bakiye” gibi en gerçekçi ama en zor seçim sisteminde tam yüzde 52.9 oy aldı. Ve aldığı oyların neredeyse tamamı meclise yansımış ve Adalet Partisi mecliste yüzde 53 ile temsil edilmişti. Ne aşkın ne de eksik temsil!

Seçmenin kullandığı oyun olduğu gibi meclise yansıması bakımından en adil seçim olarak hala 1965 seçimleri gösterilir.

Demirel 1973’te iktidarı kaptırdığı Karaoğlan Ecevit yüzde 33.3 ile hükümet kurmayı başarınca, aylarca ondan “hükümetin başı” veya “Başbakanlık koltuğuna oturtulmuş kişi” diye söz etmiş, küçümsemişti. Demirel’e göre % 33 tartışılır bir sonuçtu.

★★★

Amerika’nın 2. Dünya Savaşı’ndan sonra dizayn ettiği demokrasi anlayışı yavaş yavaş rafa kalkıyor.

Asya’nın dev ülkelerine bakabilirsiniz.

Güvenlik konseptiyle hareket eden devletler seçimi teferruat gibi görüyorlar.

Ve siz ister otoriter deyin... İsterseniz yarı totaliter...

Ama devlet kimin yönetimde olmasını istiyorsa onunla yoluna devam ediyor.

Kalan detaylar dizayn ediliyor.

★★★

Hatta...

Trump’ın elinden tekme tokat devleti geri alan ABD bile buna dahil oldu...

Şu an anketlerde 10 puan önde olsa da Trump’ı bir daha asla başkan yapmamak için ellerinden geleni yapacaklar...