29 Ekim 1923’te kurulan Türkiye Cumhuriyeti Atatürk’ün dediği gibi; ilelebet payidar kalacaktır!
Bir millet, bağımsızlık meşalesi altında tek yürek oldu. Tüm dünyayı dize getirdi. Ve tarih: 29 Ekim 1923... Şimdi sıra millet egemenliğinin teminatı Cumhuriyet’e gelmişti. İşte 102. yılda Cumhuriyet’e giden yolun coşkulu öyküsü…
Birinci Dünya Savaşı’ndan yenilgiyle çıkan Osmanlı İmparatorluğu dağılmış, Türk toprakları İngiliz, Yunan, Fransız ve İtalyan güçlerinin işgaline uğramıştı. Türk halkının özgürlük için var gücüyle savaşacağına inanan Mustafa Kemal Paşa, 19 Mayıs 1919’da Samsun’a çıkarak milli mücadeleyi başlattı. Erzurum ve Sivas’taki kongrelerin ardından 23 Nisan 1920 günü Ankara’da Büyük Millet Meclisi toplandı ve Kurtuluş Savaşı başladı. Türk Milleti’nin büyük mücadelesiyle yenilgiye uğrayan düşman kuvvetleri yurdu terk ederken, 24 Temmuz 1923’te imzalanan Lozan Barış Antlaşması’yla yeni bir devlet doğdu.

SOKAKLAR DOLDU TAŞTI
Ancak bu devletin yönetim biçimi henüz belirlenmemişti. Mustafa Kemal Paşa, düşmanın ülkeden atılıp sınırlarımızın çizilmesinden sonra, uzun zamandır üzerinde çalıştığı cumhuriyetin ilanının hazırlıklarına başladı. 28 Ekim 1923 akşamı silah arkadaşlarını Çankaya’da yemeğe davet etti. Ve onlara, “Yarın Cumhuriyet’i ilan edeceğiz” dedi. O gece İsmet Paşa ile birlikte 1921 Anayasası’nın bazı maddelerini değiştiren kanun tasarısını hazırladı. Ertesi gün 29 Ekim 1923’te, “Türkiye Devleti’nin hükümet şekli cumhuriyettir” hükmünün yer aldığı tasarı üzerinde TBMM’de yapılan konuşmalardan sonra cumhuriyetin ilanı kabul edildi. “Yaşasın cumhuriyet” sesleri meclis duvarlarını aşıp Ankara’nın sokaklarına taştı. Cumhuriyet ilan edildiğinde saat 20.30’u gösteriyordu. Daha sonra 158 oyla Atatürk, cumhuriyetin ilk cumhurbaşkanı seçildi. Meclis şimdi de “Yaşa Mustafa Kemal Paşa” diye çınlıyordu.

TÜRK HALKININ BAŞARISI
Kürsüye gelen Mustafa Kemal Atatürk, konuşmasını “Daima milletin sevgi ve güvenine dayanarak hep birlikte ileri gideceğiz. Türkiye Cumhuriyeti mutlu, başarılı ve galip olacaktır” sözüyle bitirdi. Cumhuriyetin ilanının ardından hızlı bir kalkınma süreci başladı. Cumhuriyet devrimleriyle önü açılan Türk halkı, 10 yıllık süreçte ekonomik ve sosyal hayatta çok büyük işlere imza attı. Mustafa Kemal Atatürk’ün öncülüğünde layık olduğu yere gelen Türk kadını, tıpkı cephede birlikte savaştığı gibi, sosyal ve ekonomik hayatta da erkeğiyle omuz omuza vererek ülkenin kalkınmasında aktif rol aldı. “Türk Milleti’nin karakter ve adetlerine en uygun olan idare, cumhuriyet idaresidir” diyen Atatürk, “Ey yükselen yeni nesil! İstikbal sizindir. Cumhuriyeti biz kurduk, onu devam ettirecek sizlersiniz” diyerek cumhuriyeti Türk gençlerine emanet etti.

TÜRK MİLLETİNİ PADİŞAHIN KULU OLMAKTAN KURTARDI
Kurtuluş Savaşı’nın kazanılmasının ardından Mustafa Kemal Atatürk’ün hedefi, memleketin iç meseleleri oldu. Padişah olabilirdi, kral olabilirdi, halife olabilirdi, diktatör olabilirdi. Ancak o Türk milletinin onuruna yakışacak şekilde cumhuriyeti seçti. Padişahın kulu olan Türk halkını ‘vatandaş’ yaparak özgürlüğüne kavuşturdu. Türkiye ilerleyen yıllarda çok partili hayata geçti. Atatürk milli politikaya ait düşüncelerini şu sözlerle özetledi: “Milli siyaset dediğim zaman kastettiğim mana ve öz şudur: Milli sınırımız dahilinde, her şeyden evvel kendi kuvvetimize dayanarak mevcudiyetimizi muhafaza ederek millet ve memleketin hakiki saadet ve bayındırlığına çalışmak. Rastgele sonu gelmez emeller peşinde milleti meşgul etmemek ve zarara uğratmamak. Medeni cihandan, medeni ve insani muamele ve karşılıklı dostluk beklemektir.”

‘CUMHURİYET İÇİN HER TARAFTA KIRMIZI KANIMIZI AKITTIK’
29 Ekim’i en büyük bayram ilan eden Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk, Cumhuriyet’in önemini de en iyi anlatan kişidir. İşte Ulu Önder’in sözleriyle “En büyük eserim” dediği Cumhuriyet:
-Cumhuriyetimiz öyle zannolunduğu gibi zayıf değildir. Cumhuriyet bedava da kazanılmış değildir. Bunu elde etmek için kan döktük. Her tarafta kırmızı kanımızı akıttık. İcabında müesseselerimizi müdafaa için lazım olanı yapmaya hazırız. (1923)
- Türk Milleti’nin tabiat ve adetlerine en uygun olan idare, Cumhuriyet idaresidir. (1924)
- Bütün dünya bilsin ki, benim için bir taraflılık vardır; Cumhuriyet taraftarlığı, fikri ve sosyal inkılap taraftarlığı. Bu noktada, yeni Türkiye topluluğunda bir ferdi, hariç düşünmek istemiyorum. (1924)
- Benim naçiz vücudum bir gün elbet toprak olacaktır; fakat Türkiye Cumhuriyeti sonsuza dek yaşayacaktır. Ve Türk Milleti güven ve mutluluğun kefili olan ilkelerle, uygarlık yolunda, tereddütsüz yürümeye devam edecektir. (1926)
- Bugünkü hükümetimiz, devlet örgütümüz doğrudan doğruya milletin kendi kendine, kendiliğinden yaptığı bir devlet örgütü ve hükümettir ki, onun ismi Cumhuriyet’tir. Artık hükümet ve hükümet mensupları kendilerinin milletten ayrı olmadıklarını ve milletin efendi olduğunu tamamen anlamışlardır. (1927)

- Demokrasi ilkesinin en çağdaş ve mantıklı uygulamasını temin eden hükümet şekli, Cumhuriyet’tir. (1930)-
- Çağdaş bir Cumhuriyet kurmak demek, milletin insanca yaşamasını bilmesi, insanca yaşamanın neye bağlı olduğunu öğrenmesi demektir. (1931)
- Cumhuriyet rejimi demek, demokrasi sistemi ile devlet şekli demektir. (1933)
- Az zamanda çok büyük işler yaptık. Bu işlerin en büyüğü, temeli Türk kahramanlığı ve yüksek Türk kültürü olan Türkiye Cumhuriyeti’dir. Bundaki başarıyı Türk Milleti’nin ve onun değerli ordusunun bir ve beraber olarak kararlı bir şekilde yürümesine borçluyuz. (1933)
- Cumhuriyet, TürkMilleti’nin refah ve yükselmesi yolunda asırların görmediği başarılara erişti. Milletin eğilimlerini ve ihtiyaçlarını bularak ve öğrenerek onun refah ve gelişim gereklerini gerçekleştirmekte Cumhuriyet’in az zamanda elde ettiği neticeler, Cumhuriyet idaresinin milletimize hazırladığı geleceğin daha ne kadar parlak olduğunu tahmin ettirmeğe kâfidir. Asla şüphe yoktur ki Cumhuriyet’in gelecek evlatları, bizden daha çok refaha kavuşmuş ve bahtiyar olacaklardır. (1933)