Korkusuz
Can Ataklı

Çözüm belki de 3’üncü adayda

ANALİZ

Çözüm belki de 3’üncü adayda


Masa devrildi.

Muhalefette umutla bekleyen milyonlarca kişi derin bir mutsuzluk havasına büründü ilk anda.

Gerçi bu karamsar bulut çok kısa sürede dağıldı.

Saray medyası adeta zil takıp oynayarak “Tamam artık Erdoğan kesin zafer kazandı, şu anda kazandığını açıklayabiliriz” havasına büründü.

Ancak bu iş o kadar kolay ve ucuz değil.

Saray ve medyası da toplumdaki derin öfkeyi görüyor biliyor.

Anketler de durumu çok parlak göstermiyor.

Bir tanesi hariç saraya yakın anket şirketleri bile hala Erdoğan’ı “seçilme potasında” gösteremiyor.

Şimdi gelelim tekrar masanın devrilmesine.

Akşener’in ayrılması cumhurbaşkanlığı seçiminde sanıldığı kadar olumsuz etki göstermeyecektir.

Sonuçta İYİ Parti, seçime ister ittifak içinde ister tek başına girsin belli oranda bir oy alacak.

Ancak İYİ Parti seçmeninin Erdoğan’a karşı daha avantajlı olduğunu gördüğü adaya oy vereceği de kesindir.

Aslına bakarsanız bu ayrılığın toplumda umutsuzluk ve öfke yaratması tamamen psikolojiktir.

Millet artık gitmesine istediği iktidara karşı daha güçlü bir birlik beraberlik tablosu görmek istiyor, bunun kırılmış gibi görünmesi rahatsızlık yaratıyor o kadar.

Ancak burada ortaya çıkan bir “psikolojik” durum daha var ve belki de bu konuda Kemal Kılıçdaroğlu’nun fedakarlık yapmasıdır ve bu muhalefet kesiminde çok büyük bir moral etkisi yaratacaktır.

Akşener’in çıkışı ile iki büyük kentin belediye başkanlarının artık asla aday olamayacakları da anlaşıldı.

Bu durumda Kılıçdaroğlu bütün gücünü parlamento seçimlerine vererek cumhurbaşkanlığı adaylığı için üçüncü kişiyi önerebilir.

Hatta önermelidir.

Sonuçta bu seçimde Erdoğan’ın yerine birini seçmek değil amaç.

Demokrasiye geçiş sözü veriyor Millet ittifakı, hukukun üstünlüğünün ve insan haklarının geri geleceğini müjdeliyor.

İşte bunu sağlamak için Meclis’te çok güçlü olunması gerek.

Cumhurbaşkanı ise devleti iyi bilen, iyi eğitimli, ekonomiyi çok iyi bilen, hukuka saygılı olduğu gibi iyi bir hukukçu, lisan bilen, yurtdışı ilişkileri güçlü, AKP dahil bütün siyasi partilerle medeni ilişki kurabilecek düzeyde, herkesin saygısını kazanmış, her kesimden insanın oy verebileceği bir “KOORDİNATÖR” kişi olmalıdır.

Böyle bir kişi kamuoyunda çok hızlı biçimde tanıtılabilir, meziyetleri ön plana çıkarılabilir ve halkla yakınlığı sağlanabilir.

İYİ Parti anladığım kadarıyla olanlardan pişman, özellikle Akşener’in “çok sert tavrının” yanlış olduğunu kavramış durumdalar.

Bu nedenle Akşener bugün “Katılmayacağım” açıklaması yapmış olmasına rağmen Millet İttifakı toplantısına katılabilir.

Bu zaten başlı başına bir moral olacaktır.

Eğer Kılıçdaroğlu ve CHP yönetimi, “geri atmış olacağız ama” kompleksinden kendilerini kurtarabilirlerse üçüncü bir ismin ortaya çıkması millette bayram havası estirir.

DEDİKODU

Erdoğan, Kesici var diye Can Paker’in duasına gitmedi


İktidarın önemli destekçilerinden Can Paker geçen hafta vefat etmişti.

Cenazesine sarayın ve AKP’nin önde gelenleri ile eski solcu yeni liberal çok sayıda kişi katılmıştı.

Paker’in defnedildiği günün akşamı evinde dua okundu doğal olarak.

CHP milletvekili İlhan Kesici, uzun yıllar öncesine dayalı tanışıklığı olan Can Paker’in cenazesinden sonra okunacak dua için Paker ailesinin evine de gitmiş.

Bu sırada AKP genel başkanı Erdoğan’ın da duaya katılacağı öğrenilmiş.

Erdoğan nereye gidecekse önceden “mekânda kimlerin bulunduğu konusunda” bilgi alır.

Can Paker’in evindeki saray danışmanları mevcut olanları sayarken İlhan Kesici’yi de söylemişler.

Erdoğan bunun üzerine “Ben o gidince geleyim o zaman, aileye ikindi namazından sonra geleceğimi söylersiniz” talimatı vermiş.

İkindi namazı geçtikten sonra Erdoğan yine aramış danışmanlarını, Kesici’nin hala evde olduğunu öğrenince “Aileye akşam namazından sonra geleceğimi söyleyin, yoğun programı bırakamadığımı iletin” demiş bu kez.

Ancak Kesici bir türlü kalkmıyor, akşam namazı da geçmiş.

Erdoğan tekrar sorup Kesici’nin hala orada olduğunu öğrenince “Yatsıdan sonra uğrarım artık mesajımı iletin” demiş.

Ama yatsı namazından sonra da Kesici’nin hala ayrılmadığı kendisine bildirilince Kısıklı’daki evine gitme kararı almış.

Peki İlhan Kesici o evde neden bu kadar uzun kalmış?

Bana olayı aktaran tanığa göre Kesici Erdoğan’ın kendisinin orada olması nedeniyle bir türlü gelmediğini öğrenince inadına orada kalmış ve karşı karşıya gelmek istemiş.

Bir küçük dedikodu daha aktarayım.

Can Paker, Canan Barlas’ın ağabeyidir.

Barlaslar’ın oğlu Cemil Barlas ve yanındaki bir iktidar gazetecisi Kesici’yi “Sen cumhurbaşkanı olsan ne iyi olur, ama bizi de unutmazsın” diye kendilerince alaya almak istemişler.

Hatta iktidar gazetecisi çok güçlü bir sosyal medya ağına sahip olduğunu belirterek “Siz cumhurbaşkanı olun bütün ekibimle emrinizdeyim” deyince Kesici de “Ver telefonunu seçildiğim gün seni arayıp bütün medyanın başına geçireyim” diye dalgasını geçmiş.

BAŞIMDAN GEÇENLER

İYİ Partililer telefona bile çıkmıyor


Kuyuya bir taş attılar, şimdi “Nasıl çıkarırız?” diye düşünüyorlar.

Kimler mi? İYİ Partililer tabii.

Masayı devirince istedikleri kişiyi cumhurbaşkanı seçtireceklerini sandılar. Ama hesap tutmayınca bir anda açıkta kalıverdiler.

Partide şimdi bunun telaşı var.

Aldığım bilgilere göre birçok İYİ Parti’li, “Gerek var mıydı bu kadar gerginlik çıkarmaya, köprüleri bu kadar atmaya, parti olarak ne yapacağız şimdi?” diyormuş.

İşte bunları kaynağından öğrenmek için cumartesi günü yakın tanışıklığım ve hukukum olan partinin iki genel başkan yardımcısı ile bir danışmanını ve bir milletvekilini aradım.

Biri hariç hiçbiri telefonunu açmadı.

Sadece Milletvekili Aytun Çıray telefonu açtı, “Can, ben sizi beş dakika içinde arıyorum” dedikten sonra kapattı.

Sonra da aramadı.

Sıkıntı sanılandan da daha büyük anlaşılan.

SOSYAL MEDYADAN

Akşener’e yapılan dayatmanın notları


Muhalefetteki her kesimin umut bağladığı Millet İttifakı’nı son dakikada dağıtmak için akıl almaz bir hamle yapan Meral Akşener doğal olarak eleştiriliyor.

Dün sosyal medyada gezinirken “Dayatma yapılan Akşener’le” ilgili bir diyalog okudum.

Ben pek güldüm, bakalım sizler ne diyeceksiniz?

- Bize aday dayatıyorlar.

- Sizin adayınız kim?

- Mansur ya da Ekrem.

- Onlar aday olmak istiyor mu?

- Hayır.

- Peki adayınız kim?

- Mansur ya da Ekrem

- Onlara sordunuz mu?

- Evet sorduk. İstemediler.

- İstememişler, ne yapacaksınız şimdi?

- Bize aday dayatması yapılmasına izin vermeyeceğiz?

- Adayınız var mı?

- Yok.

- Dayatma sözcüğünün anlamını biliyor musunuz?

- Kimse bize aday dayatamaz.

CANIMI SIKAN ŞEYLER

Hükümete karşı olunca yasak, peki destek olunca?




Önce Fenerbahçe-Konya maçında seyirciler “Hükümet istifa” diye bağırdı.

Sonra Beşiktaş seyircisi de stadı “Hükümet istifa” sesleriyle inletti.

İktidarın küçük ortağı Bahçeli bu duruma çok sinirlendi, açtı ağzını yumdu gözünü, statlarda yükselen seslerin hainlik olduğunu bunun hesabının çok ağır sorulacağını söyledi.

Nitekim iktidar hemen harekete geçti, maçlarda çok sıkı güvenlik alınacağını, bu tür “hainliklere!” yeltenenlerin hesabının görüleceğini ilan etti.

Fenerbahçe seyircisinin Kayseri maçına gitmesine bile yasak çıkardı bu iktidar.

Ama yine de statlardaki bu slogana engel olamadılar.

Göztepe maçında olduğu gibi bir basketbol maçında da seyirciler bir ağızdan “Hükümet istifa” diye slogan attı.

İktidar kulüplere de baskı yaptı, zaten çoğu AKP’li olan kulüp başkanları ortak açıklama yaparak futbolun spor olduğunu, birlik ve beraberliği temsil ettiğini, statların siyaset yeri olmadığını açıkladılar.

Ama gelin görün ki sıra iktidar lehine gösteriye gelince herkes sus pus oldu.

Fenerbahçe-Kayseri maçını izlemek için kente giden Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ AKP ve MHP’lilerin saldırısına uğradı, provokatör amigolar seyirciye Özdağ’ı yuhalattı.

Fiili saldırıya da uğrayan Özdağ canını zor kurtardı.

Karabük maçında ise yine AKP ve MHP’liler statta Devlet Bahçeli lehine sloganlar atarak muhalefete hakaretler yağdırdılar.

Kısacası her zaman olduğu gibi iktidar yine “Bizden olan iyi, bizden olmayan kötü” tavrını burada da sürdürüyor.