Korkusuz

CHP'li Özel: ‘Olaylar iyi yönetildi’ demek meseleyi AKP'nin kurumsal olarak sahiplenmesidir

CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel, “Bunları yapmadıkları gibi Gençlik Kolları üyelerinden, MYK üyelerine, Milletvekili adaylarına kadar Erzurum’da yaşananları sanki bütün Erzurum yapmış gibi, Erzurum’u alkışlayandan tutun da ‘yarın Konya’da da gelin şeytan taşlayalım’ diye bugünkü mitingi provoke etmeye çalışanlara kadar AKP’nin başta İçişleri Bakanı adı üstünde suç işleri Bakanı’nın, ‘orada olaylar iyi yönetildi’ diyecek kadar hadsizleşmesi meseleyi AKP’nin kurumsal olarak sahiplenmesidir” dedi.

CHP'li Özel: ‘Olaylar iyi yönetildi’ demek meseleyi AKP'nin kurumsal olarak sahiplenmesidir
CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel, “Bunları yapmadıkları gibi Gençlik Kolları üyelerinden, MYK üyelerine, Milletvekili adaylarına kadar Erzurum’da yaşananları sanki bütün Erzurum yapmış gibi, Erzurum’u alkışlayandan tutun da ‘yarın Konya’da da gelin şeytan taşlayalım’ diye bugünkü mitingi provoke etmeye çalışanlara kadar AKP’nin başta İçişleri Bakanı adı üstünde suç işleri Bakanı’nın, ‘orada olaylar iyi yönetildi’ diyecek kadar hadsizleşmesi meseleyi AKP’nin kurumsal olarak sahiplenmesidir” dedi.

CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel bugün Diyarbakır’da Güneydoğu Gazeteciler Cemiyeti'nde Diyarbakır Milletvekili adayı Sezgin Tanrıkulu, CHP Diyarbakır İl Başkanı Abdullah atik ile basın toplantısı düzenleyerek, seçim gündemi ve İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun dün Erzurum’da düzenlediği miting sırasında yaşananlarla ilgili değerlendirmelerde bulundu. Özel şunları söyledi:

“Geçtiğimiz seçim dönemlerinde Sayın Sezgin Tanrıkulu, İstanbul’dan milletvekili adayımız oluyordu… Bugün sayın Tanrıkulu’nun Diyarbakır’da, listemizin birinci sırasından aday olmasını çok büyük bir onurla ve heyecanla karşılıyoruz. Yıllar sonra CHP’nin Diyarbakır’da, milletvekilleri çıkaracak olmasından da Diyarbakır kadar biz de heyecanlıyız.

Türkiye’de 16 ilde, altı siyasi parti ittifak halindeyiz; 65 ilde beş siyasi parti ittifak halindeyiz. Diyarbakır bu 65 ilden bir tanesidir. Zorlu bir sürecin içerisindeyiz. 21 yıldır ülkeyi yöneten, 21 yıldır artısıyla eksisiyle icraat yapmış, iktidar olmuş, son dönemlerde iyice yorulmuş ve artık ülkeyi de yoran bir iktidarla karşı karşıyayız.

“İKTİDAR SEÇİM ORTAMINI TAMAMEN ENFEKTE EDİYOR, HATTA TERÖRİZE EDİYOR”

Seçim aslında, bir muhalefet partilerinin Türkiye’yi daha iyi nasıl yöneteceklerini, nasıl bir birlikteliği ortaya koyacaklarını, Cumhuriyet’in 100’üncü yılında, 100 yıl önceki birlikteliği yani 100 yıl önce Çanakkale’den başlayarak, 100 yıldan çok daha önce Kurtuluş Savaşı’nda yapılanları ve kuruluş aşamasında yapılanları, Türkiye’yi anlatarak ve Türkiye’yi nasıl daha iyi yöneteceklerini, bugün Türkiye’de var olan her türlü eşitsizliği, haksızlığı nasıl ortadan kaldıracaklarını ifade ettikleri bir seçim ortamını istiyor, özlüyor. Ama iktidar elinde bulundurduğu kamu gücüyle bunu son derece orantısız ve kendi lehine kullanmaya çalışarak seçim ortamını tamamen enfekte ediyor hatta dünden itibaren söylemek gerekirse tırnak içinde söylüyorum ‘terörize’ ediyor.

“BU KAMPANYAYA DA HEP BİRLİKTE ‘BAHARLAR GELECEK’ DİYEREK BAŞLADIK”

Seçimler, Millet İttifakı’nın ‘Sana Söz Baharlar Gelecek’ sloganı ile başladı. Çünkü geçtiğimiz 2019 Seçimlerinde 31 Mart’ta, Türkiye’ye İstanbul ve Ankara başta olmak üzere AKP’nin 25 yıldır yönettiği şehirlerin bir büyük Türkiye ittifakıyla ve o şehirleri sevenlerin ittifakıyla, artık biraz da bu şehirlerin üzerinde helikopterle uçan, kupon arsalara da tepeden bakan, o şehrin insanına da tepeden bakan insanlar tarafından yönetilmesin de israfı istemeyen, rantçı olmayan, halkçı olan ve eşitlikçi olanlar tarafından yönetilsin anlayışıyla o şehirlere bahar gelmişti. Biz bundan 4 yıl önce martın sonu bahar diyorduk. Bu kampanyaya da hep birlikte yine ‘baharlar gelecek’ diyerek başladık.

“AKP’NİN BİR KOLUNDA MHP, BBP AMA LİSTELERİNDE, GÖNLÜNDE HİZBULLAH PARTİSİ VARDIR”

Biz bahara güneşe yaza uygun kampanya ve adaylarla ilerlerken, karşımızda inanılmaz bir ittifak şekillenmiş bir durumda, karşımızda her geçen gün birbirine benzeyen bir AKP-MHP bloğu varken ve bizim masmavi gökyüzümüze karşılık onlar bu ülkenin üzerine karabasan gibi yağmur bulutlarını getirmişken ve sürdüreceklerini söylerken, yapılarına kattıkları 2 parti ile birlikte önce 4 parti oldular. Daha sonra listelerine aldıkları 2 parti ile 6 parti oldular. Bugün AKP’nin bir kolunda Devlet Bahçeli ve MHP, bir kolunda BBP ama listelerinde, içinde, böğründe, koynunda Hizbullah partisi vardır. O partidir ki, HÜDA PAR adında, bugünkü Genel Başkanı Hizbullah’ın davasının avukatıdır. Konca Kuriş’i hatırlatırız, Gaffar Okkan’ı hatırlatırız, domuz bağlarını hatırlatırız ve bu birlikteliğin CHP’ye her fırsatta ne ittifakındaki 600 aday içinde terörle iş birliği adaylar olduğu ne de bu konuda herhangi bir gerçeklik olduğu halde sürekli iftira ve hakaret edenlerin bir kollarında milliyetçi partiler ama listelerinde de HÜDA PAR’ın olduğunu ifade etmek gerekir. Bunları yakından görmek gerekir.

“HER ŞEYİ YUTAN BİR CANAVAR YÖNETİYOR TÜRKİYE’Yİ”

Bu birliktelik bize karşı hazırladığı bir seçim kanunu kumpası vardı. Şöyle ki her şeyi yutan bir canavar yönetiyor Türkiye’yi, bunu bir şahsı kastetmiyorum, bir sistemi kastediyorum, bir saray rejimini kastediyorum. Örneğin emeklinin yatan maaşını ya da yatan asgari ücreti kemirerek yutuyor. İnsanların özgürlük taleplerini yok ediyor, gençlerin gelecek umutlarını yok ediyor. Esnafın cirosunu yok ediyor. Yani insanların neyi var neyi yok, neyi ümit ediyorsa ona saldırıyor. Şimdi oyları yutma niyetinde… ‘Bunlar altı parti bir araya gelemezler, biz nasılsa Devlet Bahçeli, her an birlikteyiz. Biz ortak listelerde anlaşır artık oylar olarak toplarız ve CHP’nin, Deva’nın, Gelecek’in, İYİ Parti’nin, DP’nin oylarını da parça parça saray canavarı yer kendimize milletvekili yaparız’ hesap buydu. Ancak evdeki hesap çarşıya uymadı. Paramparça oldular, dört listeye ayrıldılar biz ise birleştik. Bugün Diyarbakır listemizin birinci sırası CHP, ikinci sırası Deva, üçüncü sırası SP’den adaylar varsa bugün Diyarbakır’da CHP logosunu gören 5’li ittifakımızın bütün partilerinin oylarını kullandıkları noktada aslında sarayın büyük hesabını bozdukları çok nettir.

“SÜREKLİ BİR ŞEYTANLAŞTIRMA ÜZERİNDEN YÜRÜDÜĞÜNÜZÜN FARKINDA MISINIZ?”

Kış geçiyor, kurt yediği ayazı unutmuyor. Bunca yıldır emeklileri, emekçileri görme, seçime doğru bas parayı dağıt. Para basarak, seçimi kurtarma çabası boşa gitti. Büyük devletin yatırımları partiye mal etme dönemi geldi. TOGG’u aç vatandaşa, ‘Açlığını konuşma, soğan fiyatını, et fiyatını konuşma, TOGG’u getirdim onu konuş dediler. Sen aç değilsin, TOGG’sun dediler. TCG Anadolu gibi bir gemi partinin takası olabilir mi? Karadeniz’te gaz buldular, sanki AKP Genel Merkezi’nin arka bahçesinde buldular? Sanki AK Parti varsa zenginlikler var, sanki giderse, çantayı petrolü doğalgazı TOGG’u götürecek onu götürecek bunu götürecek. Böyle bir anlayış yok. Bu da tutmadı.

Üçüncü faza geçtiler hakaret iftira tehdit şantaj fazı. Saymadıkları terör örgütü adı kalmadı, ortaya koymadıkları yalan kalmadı. Kendileri yerel seçimlerde sıkıştıklarında koşup Abdullah Öcalan’dan mektup alıp hem de ailesi yıllardır ziyaret etmemiş, avukatları görüşemiyor, avukat olmayan bir kişi nasıl olduysa gitmiş görüşmüş mektup almışlar devletin ajansına okutuyorlar. Osman Öcalan’a kamera yolluyorlar ama CHP seçimlerde aday olmuş Genel Başkanı’nı Cumhurbaşkanı adayı yapmış, HDP kendisi aday çıkarmamış ama seçimlerde yarışıyoruz işte Diyarbakır’da yarışıyoruz. HDP parti kapatma tehlikesinden dolayı Yeşiller ve Sol Gelecek adında partiyle seçime giriyor ve Milletvekili seçiminde yarışıyor ama Cumhurbaşkanlığı seçiminde bir yanda Recep Tayyip Erdoğan bir tarafta Kemal Kılıçdaroğlu olunca, HDP’ye yakın seçmen, Kürt seçmen ortalama Diyarbakırlı vatandaş yüzde 85 oranında Kemal Kılıçdaroğlu’nu tercih edince bir anda birilerinin karnı şişiyor. Köpürüyorlar, ‘siz teröristsiniz, anlaşma yaptınız’ falan… Soruyorum AKP’lilere, acaba bizim ne yaptığımız değil, yıllarca sizin bu insanlara ne yaptığınız sonuçta etkili olmuş olabilir mi? Biz elbette demokrasi vaat ediyoruz, kardeşlik vaat ediyoruz, hukukun üstünlüğünü vaat ediyoruz, eşitlik vaat ediyoruz, zenginlik vaat ediyoruz, gençlere özgürlük vaat ediyoruz ama siz ne yaptınız bir ona baktınız mı? Sürekli bir şeytanlaştırma üzerinden yürüdüğünüzün farkında mısınız?

“HDP’YE YAKIN SEÇMEN, KÜRT SEÇMEN KEMAL KILIÇDAROĞLU’NU TERCİH EDİNCE BİR ANDA BİRİLERİNİN KARNI ŞİŞİYOR”

Son yapılan seçimlerde Siirtliler yüzde 70’e yakın bir oyla kendilerine Belediye Başkanı seçtiler. Tayyip Erdoğan Siirt’in bu iradesine bile kayyum atadı arkadaşlar. Nereden nereye savrulmuşlar? Siirt’te yaşanan mağduriyet, Siirt’e duyulması gereken minnet, Siirt’in seçilmiş Belediye Başkanı’na kayyum atayacak kadar geçirilmiş bir cinnet… Siirt üçlemesi budur. Sonra dönüyorlar, Siirtliler, Kürtler, Diyarbakırlılar ya da normal seçimlerde HDP’ye oy veren seçmen Cumhurbaşkanlığında Kemal Bey’i tercih edince, ‘ne yaptınız gizli anlaşma mı yaptınız?’ Aksine içimiz neyse onu açtık. Dedik ki, özgürlük olacak, demokrasi olacak, hak ihlalleri olmayacak. Dedik ki, kardeşim açık açık söylüyoruz 2 bin 300 maddede anlaştık. Bir kitapçığımız var. Türkiye’yi nasıl yöneteceğiz, enflasyonun 2 yıl sonra ne olacağı da belli, basın özgürlüğünün ne olacağı da belli, yargı bağımsızlığının ne olacağı da belli… O kitabı her partiye sunduğumuz gibi HDP görüşmesinde HDP’ye de sunduk. ‘Gizli kapılar arasında ne görüştünüz?’ Türkiye’nin ortak, müreffeh geleceği dışında bir şey görüşmedik kardeşim. Her yeri dinliyorsun da HDP’nin Meclis’teki odasını mı dinlemiyorsunuz? Biz orada tutacağız da onu konuşacağız bunu konuşacağız, elinizde devletin her imkanı dün akşam olmayan görüntüleri montajlayıp gösteren zihniyet olanı mı dinletmeyecekti? Yok mu elinizde kaydı kuydu? Buyrun.

“SEÇİMLERİ TERÖRİZE ETME YOLUNU TERCİH ETMİŞLERDİR”

Bir gerçek var, biz bir özgüvene sahibiz. Biz birbirimize güveniyoruz. İttifak ortaklarımızla birlikte ne konuştuğumuzu ne söylediğimizi ve bundan sonra ne olacağını biliyoruz. Birincisi parayla seçmeni ikna etme olmadı. Efendim, petrolle, büyük projelerle bunları AKP’ye mal ederek olmadı. Tehdit, hakaret, şantaj siyaseti olmadı.

İÇİŞLERİ BAKANI’NIN ‘ORADA OLAYLAR İYİ YÖNETİLDİ’ DİYECEK KADAR HADSİZLEŞMESİ, MESELEYİ AKP’NİN KURUMSAL OLARAK SAHİPLENMESİDİR

Dünden itibaren dördüncü aşamaya geçtik. Saldırıyorlar, saldırtıyorlar. Halen dünya kadar etkileşim almıştır. Saldırıları gördüğüm anda dakikalar içinde şu tweeti attım. Erzurumluları kimse suçlamasın çünkü bir şehrin topyekûn işaretlenmesi, bir şehrin topyekûn suçlanması, bir şehrin topyekûn suçlu ilan edilmesi demokratik bir davranış değil. Erzurumlular yaşananların suçlusu değil. Erzurumlular o yaşananlardan utanç duyuyor. Orada 200 tane provokatör var hepiniz görüyorsunuz. ‘Emniyet Müdürü ve Vali’yi dakikalar içinde görevden almazlarsa yaşananların vebali Recep Tayyip Erdoğan’ın boynunadır’ demiştim. Yani Emniyet Müdürü’nü görevden al, Vali’yi açığa al soruşturma başlat. Belediye Başkanı hakkında bizim anlayışımızda görevden alma yok, soruşturma başlat ve bu işten AKP’nin bir sorumluluğu olmadığına beni ikna et. Bunları yapmadıkları gibi Gençlik Kolları üyelerinden, MYK üyelerine, Milletvekili adaylarına kadar Erzurum’da yaşananları sanki bütün Erzurum yapmış gibi, Erzurum’u alkışlayandan tutun da ‘yarın Konya’da da gelin şeytan taşlayalım’ diye bugünkü mitingi provoke etmeye çalışanlara kadar AKP’nin başta İçişleri Bakanı adı üstünde suç işleri Bakanı’nın, ‘orada olaylar iyi yönetildi’ diyecek kadar hadsizleşmesi meseleyi AKP’nin kurumsal olarak sahiplenmesidir. Dördüncü evre olarak kaba kuvvet, şiddet, korku yayma ve seçimleri terörize etme yolunu tercih etmişlerdir.

“CUMHURİYET’İN 100’ÜNCÜ YILINDA BU BÜYÜK İKTİDAR DEĞİŞİMİNİ SAĞLAYACAĞIZ”

Herkese diyoruz ki, sakin olun. Bu seçimlerde yaşananların aniden başlamasının sebebi, biz kazanıyoruz, halk kazanıyor, Millet İttifakı kazanıyor. Biz bir maçı kazandık, 90’ıncı dakikada öndeyiz ve her şey yolunda gidiyor. 7 dakika uzatma var. Son 7 gün hatta bugün 6’ncı dakikasındayız. Bizi oyuncularıyla yenemediler. Bir grup taraftarlarına taş attırarak, para atarak, şişe atarak oyuncularımızı yaralamaya çalışarak, bizim tribünlere taş yağdırarak maçı iptal ettirmeye, maçı erteletmeye, maçı durdurmaya çalışıyorlar. Bu çok basit ve çok rezil bir oyun… Biz buna alet olmayacağız. Biz sakinliğimizi koruyacağız ve biz Cumhuriyet’in 100’üncü yılında bu büyük iktidar değişimini sağlayacağız. Diyarbakır’ın en önemli sorunu öğretmensiz köyler. Cumhuriyet’in 100’üncü yılında 100 bin tane öğretmen atayalım, taşımalı eğitim çilesi bitsin, köysüz öğretmen kalmasın, öğrencisine hasret öğretmen de kalmasın. Biz bu seçimi kazanacağız ki telefonla sıra peşinde günlerce bekleyip, gidip hastanede 3 dakikada muayene gibi zorlukları yaşayıp yine tıbbi malzeme, ekipman ve sağlıkçı eksikliğinden kurtulmak için sağlık alanında Cumhuriyet’in 100’üncü yılında 100 bin atama yapalım. Kazanalım ki yapalım.

“KÜRTLER ‘SORUNUM VAR’ DİYORSA KÜRT SORUNU VARDIR”

AKP geldi ve bir zaman sonra, ‘Kürt sorununu biz çözdük’ dedi. Bugün Meclis’te MHP-AKP blok Kürt sorunu yok deme noktasındadır. CHP ise bir sorunun varlığı devletin bileceği iş değil, vatandaşın beyanının esas kabul edileceği iştir. Bu Türkiye’de bu coğrafyada insanlar benim sorunum var diyorsa, Kürtler ‘sorunum var’ diyorsa Kürt sorunu vardır. Onu çözmek demokratik siyasetin, siyaset kurumunun birinci görevidir. Bundan sonraki süreçte söylediğim gibi kazandığımız için yapıyorlar. Gerginlikleri ondan, şiddetleri ondan, telaşları ondan… Bu iktidar değişimine omuz veriniz, güç veriniz. Çağrımız budur ve taahhütmüş şudur. AKP’nin zaman zaman daha da üstünü kendisinin ifade ettiği 10 milyondan fazla üyesi var. Biz kömür yardımı için nüfus cüzdan fotokopisinin istenip üye yapılan yoksul insanları biliyoruz. Biz torunu tayin görecek diye üye olanların, çocuğu mülakata girecek diye üye olanların, muhtarın, ‘vali bey bastırıyor, hep beraber üye olmazsak yolumuz yapılmaz’ diye köyce üye olanları, biz içi kan ağlasa da üye olanları ya da üye olsun diye şimdi pişman olanları biliyoruz. Kimse Millet İttifakı’nda kimse geçmişte verdiği oydan sorumlu olmayacak.”

(ANKA)