Korkusuz
Ümit Zileli

Çetin Doğan Merdan Yanardağ: 2 onurlu yurtsever...

İkisi de hapiste; biri Buca Cezaevi’nde müebbet hapis hükümlüsü, diğeri Silivri Cezaevi’nde tutuklu...

- Emekli Orgeneral Çetin Doğan ve TELE 1 Genel Yayın Yönetmeni gazeteci Merdan Yanardağ... İkisini de tanırım, tanımaktan, dost olmaktan onur duyarım.

Bu gün Çetin Paşa’ya reva görülenleri anlatacağım size. Yarın ise en az çeyrek asırlık arkadaşım dostum Merdan Yanardağ’a kurulan komployu anlatacağım.

“İntikam davası” olarak adlandırılan 28 Şubat Davası’nın iddianamesini hazırlayan Savcı Mustafa Bilgili, halen FETÖ tutuklusu olarak cezaevinde!

İşte bu savcının hazırladığı iddianame ile, mahkeme sanıkların lehine neredeyse hiçbir tanık dinlenmeden kararını verdi ve Çetin Paşa, en diğer general ile birlikte müebbet hapse mahkum edildi!

- Yaşları 75 ile 91 arasındaydı ve ağır hastalıklarla mücadele ediyorlardı...

Aileleri, avukatları, konunun uzmanları hastalıklarla boğuşan 14 general ile ilgili olarak defalarca uyarıda bulundular ancak ne Adalet Bakanlığı ne de Adli Tıp tınmadı bile.

- Sonunda Korgeneral Vural Avar hücresinde vefat etti!

Bunun üzerine, ağır durumdaki 8 general aralıklı olarak tahliye edildi. Peki, geride kalan beş general çok mu sağlıklıydı? Tabii ki hayır! Örneğin Orgeneral Çetin Doğan’ın sağlığı çok mu yerindeydi, paylaşayım:

- By-pass geçirmiş, damarına stent takılmış, prostat kanserine yakalanmış ayrıca bel fıtığından muzdarip ve diyabet hastasıydı...

Bu mudur Hipokrat yemini?


Şimdi, geçen yıl yazdığım “Ölüme yatırılanlar” başlıklı yazımdan bir bölümü sunuyorum dikkatinize...

“398 gündür Buca Cezaevi’nde yatan 82 yaşındaki Çetin Doğan, bazı tetkikleri için hastaneye götürülüyor. İşlemler yapıldıktan sonra hastane rapor veriyor:

- Hayati tehlikesi olmakla birlikte acil durumlar hariç her ay kardiyolojik poliklinik kontrolü yaptırılmak, ilaç tedavisine muntazaman devam edilmek şartı ile hayati riski cezaevi içerisinde ve dışarısında eşit derecededir. Mevcut durumu itibarı ile kardiyolojik açıdan ceza infazının tehirine gerek yoktur. Yani, hastane her an bir kalp krizi geçirme olasılığı bulunan ve hayati tehlikesi olduğunu kabul ettiği hasta için “hapishanede kalabilir!” diyebiliyor... Bu nasıl bir vicdan, bu nasıl bir bakış açısı, bu nasıl bir Hipokrat yeminidir ben anlamaktan acizim sevgili okuyucu! Bir hapishanede bakım görmek ile evinde bakım altında olmanın farkını bu hastaneye ve de doktorlara anlatmama herhalde gerek yok! Çetin Paşa’nın eşi Nilgül Doğan, bu raporun içeriğini duyduğunda aynen şöyle diyor:

- Çetin’i bir dizi sağlık tetkiklerine götürdüler. Özellikle kalp durumu kritik ve dilaltı ilaçlarıyla idare ediyor. Hastane, ‘risk var ama içeride de dışarıda da bu risk aynı’ diye rapor verdi. Çetin, Adli Tıp’a gitmeyi reddetti. Acaba o doktorları bir geceliğine cezaevinde misafir etsek de koşulları bir görseler mi diye düşünüyorum. Son derece yerinde bir düşünce! Çetin Doğan, bu rapor sonrasında içinde bulunduğu koşulları anlatan bir dilekçe yazdı ve o dilekçenin sonuna da şu iki satırı ilave etti:

- Devletimize yüklüce bir maliyete mal olacak İstanbul Adli Tıp 3. İhtisas Kurulu’na sevkimi kabul etmiyorum. Gereğini arz ve talep ederim!”

Cumhurbaşkanı’nın masasında!


Çetin Paşa, birkaç gün önce mide kanaması geçirdi... Yukarıda yazdıklarımı düşününce nasıl bir tedavi yapılacağını hayal dahi edemiyorum! Bakın önceki gün Barış Terkoğlu köşesinde ne diyordu:

“Daha önce endoskopi ve kolonoskopi için hastaneye giden Çetin Paşa’ya, üç ay sonra için gün verildiğini anlattı eşi Nilgül Hanım. Buca Cezaevi’ndeki mahpusların Atatürk Araştırma Hastanesi’ne götürüldüğünü hatırlatan Nilgül Hanım, burada da bayram üzeri uzman doktor bulunamadığını söyledi.

83 yaşındaki Çetin Doğan, dün koğuşta kendi kendini tedavi etmeye çalışıyordu. Gardiyanlar saat başı durumunu kontrol etmek için koğuşuna gidiyordu. Ailesi ise mide kanamasının ağır kalp hastalığını tetiklemesi korkusunu yaşayarak sık sık cezaevi idaresini arıyordu.

- Ayakta kalmaya çalışan Çetin Paşa’nın cezaevinden tek isteğinin haşlanmış patates olduğunu öğrendim.”

Çok daha vahim olanı paylaşayım şimdi de:

- Adli Tıp 3. İhtisas Kurulu, generallere ayrıntılı bir sağlık taraması yaptı. Hepsinin kronik hastalıkları çıktı. Çetin Doğan, Fevzi Türkeri, Cevat Temel Özkaynak hakkında oybirliği ile “kocama hali var” raporu verildi. Raporlar nisan ayında savcılıklara gönderildi. Daha sonra  Erol Özkasnak ve Yıldırım Türker’e de aynı rapor verildi.

Peki verildi de ne oldu? Dosyalar uzun süredir AKP’li Cumhurbaşkanı’nın masasında bekliyor! Hukukçular Erdoğan’ın bu konuda takdir yetkisinin de olmadığını ifade ediyor. Bunun bir görev olduğunun altını çiziyor. Yani Adli Tıp “hasta” dedikten sonra, cumhurbaşkanı  “Bence sağlıklı” diyemiyor.

Peki neden? Neden 71 yaşındaki Hizbullahçı Mehmet Emin Alpsoy, Saadet Partili sandık görevlilerini katleden 75 yaşındaki Hacı Sülük serbest bırakılırken hastalığı kanıtlanmış Çetin Doğan’ın da aralarında olduğu generaller içeride tutulmaya devam ediyor?

Bugüne kadar cumhurbaşkanından aman dilemeyen af istemeyen generaller, hapiste gördükleri işkenceyle fiilen ikinci kez cezalandırılıyor... Aklıma o şarkının bir dizesi geldi:

- Zalimin zulmü varsa...