Eğer 1702 cenaze doğup büyüdüğü yere götürülüp defnedilecek kadar Suriye güvenli ise “düzenli” olarak göç ettirilen Suriyelilerin bir büyük proje için Türkiye’de yaşadığını görmemiz gerekiyor.
Diğer yandan Suriye’nin kuzeyinde depremin neden olduğu yıkıma ise kimse müdahale etmedi. Her ne kadar bizim kontrolümüzde olsa da biz de etmedik.
Depreme müdahalede tüm Türkiye, tek yürek oldu ancak iktidar bunu organize etmedi.
CHP başta olmak üzere muhalefet partileri, koordine içinde çalışmaya hazır olduklarını ifade etmesine rağmen bu yapılmadı.
AKP bağımsız bir iktidar olsaydı, bunu yapardı.
İçişleri Bakanı Soylu, yağmacılar konusunda, birkaç münferit olay açıklamasını yaptı.
İnsan sormadan edemiyor eğer durum bu ise neden OHAL ilan edildi?
OHAL olmadan da depremin açtığı yaralar sarılabilirdi.
Görülen o ki iktidar, muhalefetin yardım etmesini istemiyor.
Bunun seçimlerle ilgisi yok diye düşünüyorum.
OHAL ilan edilen bölgede bir başka hazırlık yapıldığını düşünüyorum.
Depremle hasar gören yerleşim yerleri, fay hattı gerekçesi ile başka yerlere taşınıyor.
Yıkılan binaların ve tarihi eserlerin molozları bir an önce kaldırılsın isteniyor.
Sanki bir süre verilmiş de ona yetişilmeye çalışılıyor gibi davranıyorlar!
Tüm bunlar bölgeden göçü de hızlandırdı.
Bunu iktidarın görmemesi mümkün değildir.
Artık kapılar kapandı, perde açılıyor.
Tiyatro başladı…
Suriye’nin kuzeyine okul, hastane, karakol, üniversite ve organize sanayi bölgesi bile açtık.
Sınırın öbür tarafı imar edildi, proje dâhilinde şekillendirildi.
Şimdi deprem bahane edilerek aynısı bu tarafta yapılıyor.
Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu iradesinin ve değiştirilemeyen maddelerinin izleri siliniyor…
Türkiye’nin sırtındaki üniter devlet gömleğini parçalayıp yeni gömlekçikler dikmeye ve Türkiye’nin sonsuza kadar yok olması yolunda ilerleniyor.
Ancak OHAL adı altında yürütülen projeyi en başta 11 ilde yaşayan yurttaşlarımızın kabul edeceğini sanmıyorum.