Korkusuz

Büyükelçiler, “kahrolsun şeriat” mitingleri de düzenlemek isterler mi!..

Büyükelçiler, “kahrolsun şeriat” mitingleri de düzenlemek isterler mi!..
Böylesi ilk defa görüldü!..

ABD, Almanya, Danimarka, Finlandiya, Fransa, Hollanda, İsveç, Kanada, Norveç ve Yeni Zelanda büyükelçileri bir araya geldi, 4 yıldır tutuklu yargılanan iş insanı Osman Kavala’nın derhal serbest bırakılması için ortak açıklama yaptı. Satırlara bakınca, asker olsalardı muhtıra denirdi!..

Türkiye’de adalet çarpıklıklarına karşı gözümü budaktan esirgemeden mücadele eden bir gazeteciyim. Ancak o açıklamayı içime hiç sindiremedim... Üstlerine vazife mi bizim içişlerimize karışmak?.. Ha, Rahip Brunson davasında izledikleri taktiği izleyip Tayyip Erdoğan’a bir daha geri vites yaptırmak mı istiyorlar?.. Her ne olursa olsun, bugüne kadar kimi nasıl idare ettilerse, kimlere nasıl ayar verdilerse, kimlerle gizli anlaşmalar yapıp iktidar ettilerse de hepsi kanıma dokunuyor. Ve bu 10 ülkenin büyükelçilerinin yaptığı ortak açıklamada çok kanıma dokundu!..

O densizlerin satırlarına okurken aklıma bir zamanların “kahrolsun şeriat” mitingleri geldi. Şeriat’ın gerçek manada bu ülkede Müslüman olarak yaşayanların inançları ve inandıkları kutsal kitap Kur’an-ı Kerim’in hükümleri olduğunu unutuyorlardı. Mütedeyyin çevrede oluşan “dinimize sövüyorlar” algısının ve bunun üzerinde siyasal İslam tacirlerinin nasıl cirit attıklarının farkına varmıyorlardı!.. Sürekli Tayyip Erdoğan’ın ve AKP iktidarının değirmenine su taşıyorlardı. AKP tabanın daha da kemikleşerek büyümesine hizmet ediyorlardı. “Kahrolsun şeriat” diye bağrıla bağrıla işte bu günlere, siyasal İslam tacirlerinin ve yandaşlarının inşa ettiği bu ucube rejime geldik!..

★★★

Saray iktidarı, her köşeye sıkıştığında toplumun derinliklerine kazınan travmaları kaşır. Başörtüsü, imam hatipler CHP’nin camileri kapatması vs. gibi... “Dış güçlerin oyunu” da muhafazakar alanın tüm katmanlarında sorgusuz sualsiz kabul görür. O haddini bilmeyen densiz büyükelçiler yine o algıya hizmet ettiler. Sakın ha yanlış anlamayın!.. Ben bu ülkenin üzerinde dış güçler tezgah kurmuyorlar demiyorum... Tarih boyunca bu kirli oyunlar hep vardı ve onlarında içeride işbirlikçileri de hiç eksik olmadı. Çürüyen ve gidişi kesinleşen bir iktidara can suyu verdiler!.. Bizim, demokrasi ve insan hakları mücadelesinde onların desteğine ihtiyacımız yok ve böyle bir talebimiz de olamaz... Haçlı seferlerini düzenleyen Papa hazretlerinin heykeli önünde Tayyip Erdoğan ve Abdullah Gül’e imzalatılan haçlı anayasasından bugünlere nasıl geldiğimizi hiç unutmadık ve asla unutturmayacağız!.. Böyle densiz açıklamalarla, demokrasi mücadelemizin üzerine gölge düşürülmesine ve kirletilmesine de müsaade etmeyiz. Herkes kendi işine bakacak!.. O küstahlara bir kez daha hatırlatayım:

Biz, Mustafa Kemal ATATÜRK’ün Gençliğe Hitabesi’ni satır satır ezberleyen ve çocuklarına, torunlarına ezberleten nesilleriz. İsterseniz, o satırları bir kez daha okuyun ve başınıza nelere gelebileceğini bir tahmin edin!.. Ha birde, saltanatın nasıl yıkıldığını hatırlayın!.. Kendi göbeğimizi kendimiz keseriz!..

★★★

Tam yerine denk gelince manzara koymayı adet haline getirdik...Uzman Klinik Psikolog-Psikoterapist Rüveyda Çelenk Yılmaz’ın dün Independent Türkçe’de yayımlanan “Güncel politik sorulara psikolojik süreçler odaklı cevaplar” başlıklı makalesini okumanızı öneririm. Rüveyda Çelenk Yılmaz, muhalefetten, iktidara; seçime dair psikolojik süreçler odaklı yöneltilen politik soruları cevaplandırmış. Makalenin satırlarından güncel bir seçmece:

--Türkiye seçim atmosferine doğru hızla gidiyor. YPG’ye karşı başarılı bir Suriye operasyonu ekonomik krizin arttığı bu dönemde toplumda milliyetçi adrenalini artırır ve seçmen tercihini etkileyebilir mi?

Konuyu genel olarak ele almanın daha doğru olduğunu düşünüyorum. Belirsizlik ve kriz durumlarında, mevcut durumu koruma içgüdüsü ve buna bağlı olarak otoriteye itaat eğiliminde artış, beklenen bir sonuçtur.

Mevcut iktidar geride bıraktığımız 19 yılda birkaç kez bu kartı kullandı ve genel olarak başarılı olduğunu da söyleyebiliriz. Ancak mevcut ekonomik ve global politik koşullar böyle bir operasyonu oldukça imkansız kılıyor.

Mevcut olumsuzlukların birçoğunun müsebbibi olan bir “dış güçler” söylemi var iktidarın. Ancak, bunlar kimdir/nedir, ne zaman, nerede ve ne yapmışlardır belli değil.

Yani bu iddiayı dile getiren kimse öznesi, nesnesi ve yüklemi tam olan bir cümle kuramıyor. İfadelerde hep bir boşluk var.

Bu boşluklar her seçmen tarafından kendi bildiği ve anladığı şekilde dolduruluyor. Bunun için de elimizde her ortamda kullanabileceğimiz bir fihrist var “FETÖ, PKK/YPG, Ce-Ha-Pe zihniyeti, vesayetçiler, faiz lobisi” vb.

Bu algı biçimi yüzeyde işlevsel olsa da derine inildiğinde temelsiz olması nedeniyle katı tutuma dönüşüyor ve esnekliğini kaybeden her şey gibi özünde kırılgan hale geliyor.

Bu belirsiz olan düşmanın tanımlanması ve ona karşı eyleme geçilmesi elbette iktidar için bir avantaj sağlayacaktır.

Hatta YPG gibi milli hassasiyetler üzerinden belirlenecek bir düşman, yapılan operasyon yanlış veya zamansız olsa dahi muhalefetin elini kolunu bağlayabilir.

Dış siyasetteki başarısızlıklar ve ekonomik zorluklar başta olmak üzere güncel sorunların birçoğu “güvenlik ve beka” tehdidinin yanında ikinci plana itilerek dışsallaştırılacaktır.

★★★

Bu satırları art arda koyun ve bir kez daha düşünün derim!..

★★★

Ulu Tanrı, tüm şehitlerimizle birlikte Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal ATATÜRK ve onun kahraman silah arkadaşlarına rahmet etsin. Nur içinde yatsınlar. Mekanları cennet olsun.