Korkusuz
Memduh Bayraktaroğlu

Bulunduğumuz sıra Atatürk Türkiye'si için ‘Utanç vesilesi’ olarak kabul edilmelidir...

AKP iktidara gelmeden önce Türkiye, “Dünyanın on yedinci büyük ekonomisi” idi...

Erdoğan; “Türkiye’yi dünyanın ilk 10 büyük ekonomisinden biri” yapma sözü verdi...



İyi de gidiyordu...

2013 senesinde kişi başına milli gelir 12.594 dolar seviyesine çıkınca...

Umutlandık bile...



O hızla gidersek...

En geç 2023 yılında...

Yani...

Cumhuriyetimizin 100. Yılını kutlarken...

Dünyanın en büyük ilk on ekonomisinden biri olacaktık...



Gelin görün ki...

2020 yılı sonu itibariyle yirminci büyük ekonomi ancak olabildik...

Önümüzdeki yıl ise...

Çok büyük olasılıkla...

Ekonomik büyüklükte “Dünyanın ilk yirmi ülkesi” arasından, 21 veya 22.liğe düşeceğiz...



Gelişmişlikte kaçıncı mıyız?..

Onu ne siz sorun ne ben söyleyeyim...

Zira...

Bulunduğumuz sıra Atatürk Türkiye’si için “Utanç vesilesi” olarak kabul edilmelidir...



NOT:

Bu yazıyı, SÖZCÜ’de yayımlanan “18 üniversitenin rektörü AKP’li aktif siyasetçi” haberi üzerine yazdım.

Çünkü köylülük işte böyle bir şey...

Çünkü köylülük “Akraba, eş, dost, ahbap kayırma” demektir...

Çünkü köylülük...

Halkın neredeyse tamamının “Müslüman” olduğu ülkelerde...

Despot siyasi iktidarların temel dayanağıdır...

MÜSLÜMAN TÜRKLER ANCAK BURAYA KADAR GELEBİLDİ...


Mevlana, “Köyde bir gün kalan kişinin aklı bir ayda yerine gelmez” der Mesnevi’sinde...

Çetin Altan rahmetli, “Yanlış olan köylülük değil köylü kalmaktır” derdi...

İlber Ortaylı ise köylülükten değil kasabalılıktan şikayetçidir...



Köylülük sadece İslam geleneği değil tabii ki...

Öyle olsaydı eğer...

Günümüzden 1200 yıl önce...

Ve hem de Emevîler...

İspanya’da o muhteşem Elhamra’yı inşa edebilirler miydi?..



Demek istemem o ki...

Ne Mevlana ne Altan ne Ortaylı yanıldı...

Üçü de özünde şehirleşmenin gerekliliğini anlatmak istemişlerdi...

Ama...



Osmanlıcı (Köylü) kafa galip gelince...

Gelişmiş ülke sınıfına geçebilmek için...

“Gelişmekte olan ülke” liginde patinaj çekip duruyoruz...

Çünkü...

Gelişmişlikle ekonomik büyüklük özdeş değil...



NOT:

Arapça “Medine” şehir demektir...

Medeniyet de şehirlilik sıfatını hak etmektir...

Keza “Burjuva” da aslında “kentli” demektir...

“Burg/şehir” kökünden gelir...

Müslüman Türkler burjuvadan da burjuvalıktan da nefret edince...

Ancak buraya kadar gelebildik...

BÜTÜN ŞEHİRLERİMİZ KÖYLEŞTİRİLDİ, KASABAYA DÖNÜŞTÜRÜLDÜ...


Osmanlı’nın 1839’da Tanzimat Fermanı ile başlattığı Avrupalılaşma hamlesi...

Japonya’da, dönemin imparatoru Meiji tarafından 1873’te hayata geçirildi...

Japonların ilk yaptığı devrim, köylüleri zihniyet olarak şehirlileştirmek olurken...

Osmanlı bunu başaramadı...



Genç cumhuriyet Türkiye’sinde Atatürk tüm köy, kasaba ve taşra şehirlerini İstanbullaştırmak için çabaladı...

Ama...

Osmanlıcı DP iktidar olduktan sonra...

Başta İstanbul, Ankara ve İzmir olmak üzere...

Bütün şehirlerimiz köyleştirildi, kasabaya dönüştürüldü...

O İHALE DE BEŞLİDEN BİRİNE VERİLDİ


İstanbul Üniversitesi Hasdal Yerleşkesi’nde yapılacak hastane inşaatı ihalesi de kapalı kapılar ardında yapılmış...

İhale sonucu, ihaleden 4 ay sonra açıklanmış...

2 milyarlık iş...

Dünyanın en çok ihale alan ilk 10 şirketinden biri olan Kolin İnşaat’a verilmiş...



Yunus Emre şiirlerinden birinde şöyle der:

“Bir garip ölmüş diyeler.

Üç günden sonra duyalar.

Şöyle garip bencileyin...”.



Bugün bu dizeler şöyle söyleniyor...

“Bir kamu ihalesi var diyeler.

4 ay sonra duyuralar...

İhaleyi yine, beşliden birine vereler...”.

BİLİM YUVALARINI PARTİ BİNASI HALİNE DÖNÜŞTÜRDÜ...


12 Eylül darbecileri bir gün, seçim sandıklarından kendi zihniyetlerinde (Despot) ama...

Farklı ideolojide (Siyasal İslamcı) siyasetçilerin çıkabileceğini akıl edemediler...

Ve...

YÖK gibi...

%10 seçim barajı gibi...

Demokrasilerde asla olmayacak iki kurum getirdiler...



Ne yazık ki...

1983 seçimlerinden sonra gelen siviller de...

Özal, Demirel ve Ecevit dahil...

Defalarca değiştirdikleri faşist ürünü 12 Eylül Anayasası’nın iki faşist kurumu YÖK ve seçim barajına dokunmadı...



Buyurun görün...

Muhalefetteyken YÖK ve seçim barajından en çok şikayet eden zihniyet iktidar olduğu 18 yılda...

Bilim yuvalarını parti binası haline dönüştürdü.

Dayanak ne?..

12 Eylül faşistlerinin ısmarladıkları anayasa...

SAĞ OLASIN TÜİK...


AKP’lilerin en güvenilir kurumlarından biri olan TÜİK, 2020 yılı Aralık ayı enflasyon oranını açıkladı: %1.25...



Alkollü içeceklerde fiyat artışı olmayınca...

Halkımız da genelde akşamcı olunca...

Enflasyon oranı da “düşük” (Gerçi dünyanın en yüksek ikinci oranı ama olsun) çıktı haliyle...



Düşük oranlı enflasyon en çok iktidarın işine yarayacak...

Çünkü...

Memur ve emekli maaş zamları da düşük tutulacak...

Hayat pahalansa bile...

Enflasyon olmayacak...



Sağ olasın TÜİK...