Korkusuz

BOKSÖR

BOKSÖR
Ben Muhammed Ali’ye yetiştim.

Dünya’nın gelmiş geçmiş en ünlü ağır sıklet boks şampiyonunu televizyondan canlı izledim.

Henüz ilkokul çağımda olduğum için anneme sıkı sıkıya tembih eder sabaha karşı 4’te siyah beyaz televizyonun başına kurulurdum.

Ama ondan önce bir başka görevim daha vardı.

Komşumuz Hüsniye Hanım Teyze’nin kapısını çalmak. Maçın birazdan başlayacağını haber vermek.

Hüsniye Hanım Teyzemiz, dindar bir kadındı.

Muhammed Ali’nin maçlarından önce Yasin okurdu.

Zaten Muhammed Ali’nin maçlarından önce binlerce evde dualar edilirdi Türkiye’de...

Çünkü Muhammed Ali, çağımızın bir kahramanıydı.

Ezilmiş, dışlanmış, örselenmiş ruhumuzu şaha kaldıran bir Müslüman idoldü.

★★★

Dünya’ya kafa tutan, Hıristiyan Batı’ya meydan okuyan Müslüman bir idol !

Onun her zaferinden sonra gururumuz okşanır, okulumuza işimize başımız dik giderdik.

★★★

Şimdi devir değişti.

Daha sert bir dövüş sporu var.

Serbest dövüş.

Dirsek... Diz... Kafa... Hepsi var.

UFC yani (Ultimate Figthing Championship)

★★★

İşte bu dövüş dünyasının 2 devi var.

Biri Habib Nurmagadeov.... Dağıstanlı kökenli Rus sporcu.

Çocukluğunda ayılarla güreş tutacak kadar gözü kara bir dövüşçü...

Diğeri ise Conor McGregor... İrlandalı...

Her ikisi de kendi sıkletlerinin yenilmez sporcuları...

(Yakın zamanda ikisi de emekli oldu)

★★★

Tam iki sene önce...

Altın kemer için kapışacaklar.

Gerilim maça doğru git gide arttı ve birbirlerine saldırmaya ve hakarete kadar vardı.

Ama haksızlık etmeyelim.

Küfürü de hakareti de eden aslında bir kişiydi.

İrlandalı McGregor...

İrlandalı dövüşçü sürekli Habib’i aşağıladı.

Onu korkaklıkla suçladı.

Tweet’ler yetmedi, basına demeçler yetmedi, röportajlar verdi.

Habib ise sportmenliğini korudu.

Nihayet maç ayarlandı.

Ekim 2018’de altın kemer için unvan maçına çıkacaklardı.

Maç öncesi karşılıklı atışmalar o denli arttı ki bu unvan maçı UFC tarihinin en fazla bilet satılan maçı oldu.

Günler öncesinden bahisler tavan yapmıştı.

Dünyanın gözü kulağı bu maça dönmüştü.

Bunun sebebi birbiriyle kıyasıya atışan 2 dövüşçünün yapacakları maç değildi kuşkusuz.

Her ikisi de farklı kimlikleri temsil ediyorlardı.

Biri Hıristiyan dünyasını

Diğeri Müslüman alemini.

★★★

McGregor şımarık, küstah, terbiyesiz ve sarhoştu.

Habib ise sadece işiyle ilgilenen kibar ve sakin bir sporcu.

Dinsel kimlikleri de maç öncesi sürekli vurgulanıyordu.

★★★

Bir araya gelecekleri basın toplantısı, iki dövüşçünün de birlikte vitrine çıkacakları ilk buluşmaları olacaktı.

★★★

Basın toplantısı, bu şovun en kışkırtıcı bölümüydü.

McGregor, viski şişesiyle çıktı. Hatta 2 şişeyle...

Bir şişe elinde diğeri ise cebindeydi.

Sarhoşluğunu adeta tescillemek ve tüm dünyaya duyurmak ister gibiydi.

Hakaretlerini ve agresif tavırlarını burada da sürdürdü.

Sıra bir gün sonraki seremonik tartıya geldi.

O da maçtan önceki şovun başka bir parçasıydı.

Platforma önce Conor McGregor geldi.

Şovunu yaptı. Her zamanki gibi küstah tavırlarından hiç geri adım atmadı. Seremonik tartıya çıktı.

Meydan okudu.

★★★

Sonra Habib sahnede belirdi.

Islıklar ve protestolar arasında kendinden emin halde yürüyerek tartıya çıktı.

Önce “Ben yok, Allah var” işaretini yaptı.

Sonra da tüm dünyadaki Müslümanları kendinden geçiren o ünlü tiradını attı.

“Bunu sevmediğinizi biliyorum.

Ama bir kez daha yineliyorum.

Elhamdilüllah

Elhamdilüllah”

★★★

Habib’in dini sürekli gündeme taşınıyordu.

Namaz kılan görüntüleri ekranlara geliyor, Hacc’a gidişi, ringde secdeye varışı akıllara işleniyordu.

Yani büyük maça gelmeden ilgili ilgisiz herkesin belleğine Habib’in Müslüman dövüşçü olduğu kazınmıştı.

Efendi, sakin ve sportmen Müslüman bir dövüşçüye karşı

Sürekli içen, hakaret eden sataşan bir Katolik Hristiyan dövüşçü.



★★★

Herkesin sonucunu merak ettiği maç fazla uzun sürmedi.

Habib, rakibi Mcgregor’u perişan etti.

İrlandalıyı evire çevire dövdü.

Habib, rakibini yenmekle yetinmedi.

Kafesin dışına atladı.

Kendisine ve dinine küfrettiğini söylediği McGregor’un menajeri ve taraftarların içine daldı.

Habib, ertesi gün tüm dünyada 1’inci haberdi.

Haksızlığa uğramış kahraman bir Müslüman sporcu adeta hesap soruyordu.

Müslümanlar ayağa kalkmıştı.

UFC yönetimi olaylardan ötürü 8 ay men cezası verse de altın kemer artık Habib’indi.

★★★

Altın kemere uzanan şampiyonluğun öyküsü böyle...

Ama şu ünlü sözü unutmayalım...

Her zaferin bir sahibi bir de galibi olur...

Bu anlattığım zaferin sahibi belli... Habib Nurmagedov!

Altın kemeri ve unvanı almış, giderek artan şöhretini pekiştirmiş ve milyonlarca doların da sahibi olmuştu.

Pek ya galibi kimdi? Yani asıl kazananı kim?

Maçtan hemen sonra Habib’i ilk kutlayan Putin oldu.

Eğer Müslüman coğrafyasında söz sahibi olmak istiyorsanız, Müslüman bir kahramanınızın olması şarttır.

Putin’in de kahramanı Habib’di.

Habib, Dağıstanlı Müslüman bir sporcuydu ama Rusya forması altında dövüşüyordu.

[caption id="attachment_285830" align="alignnone" width="600"] Putin[/caption]

★★★

Putin...

Habib’le buluşmasında şunları söyledi.

“Şuna inanıyorum ki hepimiz bu ülkenin içinde büyük bir aileyiz.”

“Aile içinde her şey olabilir. Ama dışarıdan biri bize saldırırsa hep birlikte ona karşı dururuz. Bunun bedelini de en ağır şekilde öderler.” 

★★★

Putin, her şeyiyle ilgilendiği Habib’in zaferini sahiplenerek dünyaya 3 büyük mesaj veriyordu.

1- Müslüman kardeşlerimiz bizim bir parçamızdır. Biz bir aileyiz.

2- Batılılar berbat adamlardır.

3- Rusya, Doğu’nun yeni abisidir.

★★★

1.5 milyar nüfusa sahip islam ülkelerinin yarıdan fazlasında yönetim İngilizlerin elindeydi.

Yani Kraliçe...

İslam coğrafyasının en büyük yöneticisi sayılırdı.

Şimdi o post yavaş yavaş Putin’e geçiyor.

★★★

Rusya’nın kanatları altındaki Taliban işini, bir de böyle okuyun...