Korkusuz
Can Ataklı

Birinin soy kütüğünü yayınladılar, önemli olan bunun kim tarafından sızdırıldığıdır

ŞAŞIRDIM

Birinin soy kütüğünü yayınladılar, önemli olan bunun kim tarafından sızdırıldığıdır


İki gün önce benim sosyal medya hesaplarımdan birine de düştü mesaj.

Son günlerde adı sıkça anılan bir kişinin “soyağacı” olduğu ileri sürülüyordu.

Cumhuriyet ve Atatürk düşmanı olduğunu vurgulamaktan çekinmeyen bu kişinin Ermeni kökenli olduğu ileri sürülüyordu.

Tabii bunu görünce hiç ciddiye bile almadım.

İnsanları “etnik kökenine bakarak” değerlendirmek benim açımdan olacak şey değildir.

He ne kadar bu kişi Cumhuriyet ve Atatürk düşmanı olduğunu yüksek sesle dile getirmekten çekinmiyorsa da “Ermeniymiş bu” diye aşağılamak da aşağılık bir tutumdur bana göre.

Ama ne yazık ki bunun özellikle iktidar kanadında ciddi bir alışkanlık olduğunu da görüyoruz.

Kafası attığı zaman “Seni gibi İsrail d...” diye bağıran bir başbakanımız yok muydu?

Ya da birine hakaret etmek için “Af edersiniz Ermeni” dememiş miydi aynı kişi?

Ayrıca iktidar mensuplarının “Ermeni p.., Rum d.. Yahudi k..” diye başlayan hakaretleri rakiplerine çok sıkça söylediklerini de biliyoruz.

Şimdi gelelim bu Cumhuriyet ve Atatürk düşmanı kişinin “Ermeni olduğunu” ileri süren mesaja.

Elbette ismini çıkardım bu yazıdan.

Önce okuyalım sonra bunun geliş biçimiyle ilgili ilginç bir bilgi vereceğim sizlere.

Bu kişi baba tarafı Kahramanmaraş/Elbistanlı, anne tarafı ise Malatya/Darendeli’dir.

Annesi Fitnat, Ermeni’dir.

Fitnat, Ahmet ve Fatma çiftinin çocuğu olarak 1926 yılında doğmuştur.

Fitnat’ın baba ve annesinin memleketi ise Malatya-Darende’ye bağlı Heyiketeği’dir.
Büyükbabası Hacador ve ninesi Essiye, Ermeni’dir.

Annesi Fatma ise Amasya Ermenilerindendir.

Görüldüğü üzere bu kişinin annesinin soyu anne ve baba tarafından Ermeni kökenlidir.

Zaten erkek kardeşi, yani bu kişinin dayısı Başer de Ermeni Agop ve Ermeni Yeranuhi’nin kızı Zümrüt ile evlidir.
Darende, Malatya’da Ermeniler’in ağırlıklı olarak bulunduğu tarihi yerleşim yerlerinden birisidir. 1914 yılına kadar Darende’de 3 bin 983 Ermeni bulunmaktaydı.

Kasabada en büyüğü Meryem Ana Katedrali olmak üzere 3 kilise ve 3 de okulları vardı.

Bu şehir bir dönem Katolikosluk merkezi de olmuştur.

Merkeze yakın Aşodi Köyü’nde ise 1914 yılına kadar 1103 Ermeni yaşamaktaydı. Osmanlı kaynakları da bu rakamı 1907 Salnamesi’ne dayandırarak Darende Ermeni nüfusunu 2 bin 782 olarak göstermektedir.

Aşot, Bagratuni krallarına verilen isimler arasında yer alıp sıkça kullanılırdı. Ayrıca çok sayıda Bagratuni kökenli yerleşim yerlerine verilen bir isimdi. Aşodi Köyü’nde Surp Hagop Kilisesi ve Surp Astvadzadzin Manastırı bulunmaktaydı.

Önceki öğle üzerine birkaç dostumuzun katıldığı yemekteydim.

Masadaki arkadaşlarımızdan biri istihbarattan emekli bir polisti.

Laf Cumhuriyet ve Atatürk’e dil uzatan bu kişiye geldi bir ara.

Emekli polis dostum kulağıma eğildi ve “Gördün değil mi, Ermeni diye nasıl çakıverdiler adamın suratına” dedi.

Tabii “Neyi?” diye sordum.

Meğer “Bu kişi Ermenidir mesajını” kast ediyormuş.

Ben de aynen biraz önce yazdığım gibi “Bunlara prim vermem” dedim

“Onu söylemiyorum, bu bilgiyi kimin yaydığını biliyor musun?” diye sordu bu kez.

Anlamaz baktığımı görünce “Hani şu dizisi var yanda televizyonda CIA’yı, Mossad’ı paçavraya çevirdiklerini anlatan bir örgüt var ya, işte onlar” dedi.

“Vay canına” dedim istemsiz biçimde.

Sonra bu kişiye iktidar partisinin en tepesinden de tepki gelince anladım ki “Ankara’da bu kadar açık Atatürk düşmanlığına” tahammül edemeyenler daha baskın çıkıyor.

Bir tür had bildiriliyor.

YENİ ÖĞRENDİM

Hüseyin Baş açık biçimde “Bizi neden 6’lı masaya almıyorsunuz” diye sordu


Bağımsız Türkiye Partisi genel başkanı Hüseyin Baş çok genç yaşı ve heyecanı ile siyasette son zamanlarda adından çok söz ettiren bir isim.

Baş dün Fox TV’de sabah programına katılmıştı.

Dedi ki “Biz de 6’lı masada olmalıyız.”

Ardından da “Aslında biz 2018 genel seçiminde ittifak içinde yer alacaktık, ancak Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu bunu engelledi” diye konuştu.

Hüseyin Baş’ın anlattığına göre bu durumu gidermek için Karamollaoğlu’na haber göndermiş ve “Sorun ne?” diye sormuş.

Aracı olan kişi Karamollaoğlu’nun “Onlar çok fazla Atatürkçü” dediğini aktarmış.

Bu tavra çok üzüldüğünü söyleyen Hüseyin Baş kendi tabanlarından sürekli 6’lı masaya katılınması için telkinler geldiğini belirterek şunu söyledi:

“BTP olarak biz Türkiye’de başkanlık sisteminin değişmesi, parlamenter sisteme geçiş, Türkiye’nin ekonomisinin bozukluğu noktasında hemfikiriz. Bu hükümeti değiştirmemiz lazım. Dolayısıyla biz parti olarak Millet İttifakı’na destek veririz, içinde oluruz. Bizi Millet İttifakı’na alsınlar, daha açık bir çağrı da olmaz, almıyorlarsa da bunu açıklasınlar çünkü bunu milletimiz istiyor, bunu vatandaş istiyor.”

Baş’tan gelen bu kadar net çağrıya 6’lı masa hayır der mi?

FIKRA GİBİ

İmamoğlu “lan” dedi, cümle saraycıların kibarlığı tuttu


İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, Tuzla’daki bir tesisin açılışında konuşurken içinde “lan” geçen bir cümle sarf etti.

Aslında İmamoğlu herhangi birine “lan” demedi.

Hani konuşma içinde “Lan nasıl iş bu kimse anlamıyor” dersiniz ya öyle bir cümle işte.

Yani muhatabı yok, cümle içinde geçen bir sıfat.

Argo mu?

Öyle sayılabilir.

Ama saray tayfası anında ayağa kalktı.

Vay efendim bir belediye başkanı nasıl olur da “lan” dermiş.

Bu nasıl terbiye imiş.

Böyle nezaketsizlik olur muymuş?

Bir belediye başkanına yakışır mıymış?

Örneğin Ankara’nın kulağından tutulup kapı önüne konan eski belediye başkanı “Bu adam istanbul belediye başkanı... lan’lı konuşuyor... yuh artık...” diye tweet atmış.

Bir AKP’li MKYK Üyesi, “Şu üslubun çirkinliğine bakar mısınız!? Bu nedir Lan man nedir ya ?” demiş.

Sağa sola bulaşarak ekranlarda kendine prim yapan Mücahit Birinci isimli avukat da “Lan-Lun diyen birini ilk kez görüyor İstanbul’umuz... Hey gidi Kadir abi... Nereden, nereye...” demiş mesajında.

İmamoğlu’na tavsiyem bir daha “lan” demesin.

Onun yerine üç cümle içinde şu kelimeleri geçirirse kimsenin diyecek lafı olmaz:

“Şerefsiz, aşağılık, terörist, hain, PKK’lı, FETÖ’cü, Ermeni p.., Yahudi d...edepsiz, sürtük, rezil.”

Çünkü AKP çok terbiyeli partidir,

Bu nezih kelimeleri kullanır, ama “lan” dediğinizde aldıkları terbiye gereği anında deliye dönerler.

OKURDAN MESAJ

Kur korumalı mevduat falan yok


Küçük bir işletme sahibi olan okurumdan gelen mesajı hiç değiştirmeden aynen size de sunmak istiyorum.

Çünkü bu okurumun anlattıkları iktidarın “Kur korumalı sistem ile ekonomiyi kurtarıyoruz, vatandaşımız büyük ilgi gösteriyor” sözlerinin nasıl palavra olduğunu yaşayan biri olarak kanıtlıyor,

Okuyalım;

Can Bey; bakınız kur koruma hakkında sizlere kısa bir bilgi vereyim ...

Biz uluslararası taşımacılık yapan sıradan küçük bir şirketiz, doğru dürüst olduğumuzu düşünüyoruz. Bizim gibi şirketlerin günlük kasalarında hep olması gereken işletme sermayesi döviz olmalıdır, çünkü bizde kaza olur, ceza olur her an hesabınızda bir miktar döviz tutmalısınız.

Devletimiz bize dedi ki, “Sizin hesapta sürekli örneğin 200 bin dolar var, siz kur artışı 7 lira yani siz 1.400.000 lira kurdan kar ettiniz. Bunun yüzde 30’unu ya vergi olarak ödersiniz ya da hesaptaki bu paranın yüzde 51’ini kur korumalıya çevirirsiniz ve bu vergiden kurtulursunuz...”

Resmen zorla elimizden aldılar şimdide geri vermiyorlar.

Hep ricalarla minnetlerle yenileniyor sürüp gidiyor...  Yani kimse elinde döviz ile buna katılmadı bizim gibi binlerce şirketin hesaplarında olan işletme sermayesinde zorla çevirdiler  kur korumalıya. Üreten ihracat yapan şirketler içerde maliyetlerini (elektrik, SGK, BAĞ-KUR, su, maaş, kıra, gaz, mazot vs. vs. maliyetleri hep yükseldi) kur artışına bağlamıştı onu da aldınız ellerinden şimdi kimse ihracata ürün üretmek istemiyor.

NOT: Adı tabii ki bende saklı.

ÖNERİ

Onurunuzu korumak istiyorsanız bu davete katılmazsınız


İktidar tam 20 yıl boyunca kendinden olmayan her kişi ve kesimi ayrıştırdı.

Gazetecileri “Bizden ve bizden değil” diye ayırdı.

Zamanında Akit ve Yeni Şafak isimli iki renkli kağıt tomarı, sadece Genelkurmay’a sokulmadığı için ortalığı birbirine katarlardı.

Sonra bin beterini kendileri yaptı.

Şimdi ne olduysa olmuş, muhalif olarak bilinen bazı isimler seçilmiş ve Erdoğan’ın yarın yapacağı toplantıya davet edilmiş.

20 yıl gazeteci yerine konulmayan, itilip kakılan bu isimlerden bazıları “Biz gazeteciyiz, her yere gideriz” diyerek bu davete katılacaklarını söylemişler.

Yarın kimin gidip kimin gitmediğini göreceğiz

Ama şunu söylemek istiyorum: Tam 20 yıl boyunca gerçek gazetecileri itip kakan bir iktidar sırf seçime giderken göz boyamak için nasıl seçildiklerini bilmediğimiz bu gazetecileri meze olarak kullanacaktır.

Kendi adıma, davet edilsem de asla gitmezdim.

Bu listede olup da davete gidenleri de onursuz sayardım.