Musa’dan yaklaşık 1700 yıl sonra...

İsa’dan 300 yıl, Muhammed’den ise 900 yıl önce...

Üç iyi (Erdemli) insan vardı...

Aslında “peygamber” sıfatını hak eden üç insan...

Ama...

Üçünü de Allah göndermemişti...

Bu, Allah tarafından gönderilmeyen...

Peygamber tanımına birebir uyan üç insan:

Epiktetos...

Seneca ve...

İmparator Marcus Aurelius idi...

Bu üç iyi insan diğer insanlara:

Akıl yoluyla evreni ve doğayı kavrayabileceklerini...

Her şeyin bir “neden-sonuç zinciri” içinde olduğunu ve...

Bu düzenin logos (akıl) tarafından yönetildiğini...

Bunun da:

İnsanın en büyük erdemi olduğunu anlattılar...

Peygamberleri Yaratıcı Tanrı’nın gönderip göndermediğine inanmak ya da inanmamak:

Yaratıcı Tanrı’yı reddetmeyi...

Ya da...

Her şeyi ondan beklemeyi gerektirmez...

Mesela ben, Yaratıcı Tanrı’ya inanıyorum ancak...

Araya...

Peygamberleri, kitapları, din insanlarını da sokmadan...

Epiktetos’un:

“İnsanı mutsuz eden şey, olaylar değil, olaylara ilişkin düşünceleridir” felsefesi çerçevesinde yaşıyorum...

Yaratıcı Tanrı’ya hep inandım, halen inanıyorum ve:

Daima da inanacağım...

Ve fakat...

Beni mutlu ya da mutsuz...

Başarılı ya da başarısız...

Sağlıklı ya da sağlıksız yapan şeyin:

İnançlarım ve kişisel tercihlerim olduğu fikrimden de asla vazgeçmeyeceğim...

Sağlıklıysam bunun sebebinin kader olmadığını...

Sağlıksızsam da bunun sebebinin Tanrı’nın lâneti olmadığını biliyorum...

Her iki halde de sebebin:

Bizzat kendim olduğuna...

Yani:

Kişisel tercihlerim olduğuna inanıyorum...

Aklımı kullandıysam sıhhatliyim...

Akıl tutulması yaşadıysam:

Sağlıksızım...

Bu kadar basit...

Sözümün özü canlarım...

Her olay, her deneyim evrensel bir düzenin parçasıdır...

Ve kaçınılmazdır...

Yani...

İnsanlar bu olayları değiştiremezler...

Ancak:

Bu olaylara verdikleri tepkileri kontrol edebilirler...

Azgelişmiş ülkeler...

Her türlü belâyı (Ödülü de) Tanrı’dan bilen...

O nedenle de...

Olaylara tepki verip tedbir almak yerine:

Pes eden insanların çoğunlukta olduğu ülkelerdir...

HAKLIYMIŞIM

Dilruba tutuklandığında sesi çıkmayan...

“Milli ve manevi değerlerimizi çocuklarımıza aktarmak politikalarımızın odağında” diyen ama...

Oğlu, Charles de Gaulle Fransız Lisesi’nde okuyan, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Mahinur Özdemir’in “Dilara’ya hukuki destek vereceğiz” açıklaması...

29 Ağustos 2024 tarihli KORKUSUZ’da bu köşede:

“28 Şubat istismarı yakındır çünkü yol bitti” başlığı altında yayımlanan yazımdaki endişelerimin haklılığını:

Göstermiyor mu?..

LÜTFEN AÇIKLAYINIZ

Dilara Çiçek isimli yurttaşımız, 2024 FDI Dünya Diş Hekimleri Kongresi’nde çalışmak için başvuru yapıyor...

Buraya kadar doğru...

Ancak...

Dilara Hanımefendi kendisine:

“Dünya Diş Hekimleri Federasyonu tesettürlü çalışan istemiyor” denilerek işe alınmadığını iddia ediyor...

“İddia ediyor” diyorum zira...

Henüz, Dilara Hanımefendi’nin iddiaları kanıtlanmış değil...

Türk Diş Hekimleri Derneği ve Türk Diş Hekimleri Birliği Başkanı Tarık İşmen:

Bu durumu kınadığını ve kabul edilemez olduğunu bizzat Dilara Hanımefendi’ye söylüyor...

Adı verilmeyen aracı kurumun da Dilara Hanımefendiye:

“Dünya Diş Hekimleri Federasyonu tesettürlü çalışan istemiyor” denilmiş olamayacağını belirtiyor...

İşin ilginç yanı:

AA’da yayımlanan haberde de:

Bu ahlâksız ve antidemokratik tavrı alan aracı kurumun kime ait olduğu yazmıyor...

Ancak...

Üzerinden 10 yıldan fazla zaman geçmiş olmasına rağmen...

“Dolmabahçe’de başı bandanalı çok sayıda adam, başörtümü çekiştirip üzerime i.ediler” şeklinde bir haber uyduran yurttaşımızın başından böyle bir olay geçmediğini de:

Bütün dünya biliyor...

“Dilara Çiçek Hanımefendi yalan söylüyor” demiyorum...

Aksine...

28 Şubat süreci dahil ömrüm boyunca:

İnanç, düşünce ve teşebbüs özgürlüğünü savunmuş, insan haklarına saygılı bir liberal olarak...

“Doğruysa” şerhini düşüyor...

Aracı kurumun adını öğrenmeye...

Ve...

Kurumu kınamaya hakkımız olduğuna dikkat çekiyorum...

Dilara Çiçek Hanımefendi...

Lütfen, size karşı bu ahlâksız, antidemokratik ve ırkçı tavır takınan kurumun adını açıklayınız...

Günün sözü

“Hakikati arıyorsan, her yoldan zafer kazanmaya çalışmayacaksın ve hakikati bulduğunda da yenilmekten korkmayacaksın...”..
Epiktetos

KÖTÜ NİYET VE TAHRİK

Cuma gecesi canlı yayında, Özgür Özel’in Dilruba’yı ve...

“Tesettürlü olduğun için seni işe alamıyoruz” denilerek inançları aşağılanan Dilara’yı ziyaret edişini alkışlamış ve şöyle demiştim:

Özgür Bey her iki ziyaretinizi de doğru buluyor sizi alkışlıyorum...

Şimdi sıra, 3 Eylül’de büyük ihtimalle tahliye edilecek olan Dilruba kızımızı cezaevi kapısında ve yanında yüz binlerce yurttaşın katıldığı bir törenle karşılamanızda...

Dilruba tahliye edilmezse de cezaevi kapısından, Adliye Binasının önüne giderek bu hukuk tanımaz savcı ve yargıcın keyfî ya da emir kulluğundan gelen kararını protesto edersiniz...

Elbette Dilruba’nın, benim bu konuşmam üzerine tahliye edildiğini iddia edecek değilim...

Ancak...

Ufacık bile olsa tahliyeye katkım olduysa, sevineceğimin bilinmesini istiyorum...

Ve fakat...

Sakın ola, tahliye kararı veren savcı ve yargıcı alkışlayacağımı zannetmeyin...

Aksine...

Genç kadını gece yarısı kimseye haber vermeden...

Bir başına...

Ve...

Vahşi şehir kurtlarının arasına salma pahasına tahliye etmiş olmalarında:

“Kötü niyet” ve hatta “tahrik” aradığımı belirtmeden geçemeyeceğim...

NOT:

Dilruba gece yarısı tahliye edilirken görüntülenemediği için, “suç işlerken(!) alınmış görüntüsünü paylaşıyorum...

ALLAH KORUMUŞ

Ankara Valiliği, polis ve jandarmanın operasyonlarında:

20 yıl ve üzeri hapis cezası olan 4...

10 yıl ve üzeri hapis cezası olan 13...

5-10 yıl arası hapis cezası olan 27...

5 yıla kadar hapis cezası olan 228 ve...

İfadeye yönelik aranan 298 kişi yakalandı...

Demek ki...

Halkımızı bugüne kadar İçişleri Bakanlığı değil:

Allah korumuş...

ŞÜPHE HAKTIR

Dilruba’nın başına gelenlere tüm dünya tanık...

“Yapmadılar” denilemez...

Ancak...

“Erdoğan’ın dokunulmazlık zırhı delindi” haberlerinin on milyonlarca kişiye ulaşması...

Ve...

Dilruba’ya yapılan hukuk dışı tutuklamaya...

Muhafazakâr demokratların da itiraz etmeleri üzerine...

Dilara Hanım’ın iddialarının gündeme düşmesi...

Dolmabahçe yalanını bizzat yaşayarak öğrenen bizleri elbette:

Şüphelenmeye sevk ediyor...

SİZE DE LÂZIM OLACAK

Canlarım...

İzninizle ve kabalaşmadan, Adalet Bakanı ile Savcılar Hakimler Yüksek Kurulu üyelerine soruyorum:

Gündüz ve...

Dilruba’nın yakınları haberdar edilmeden...

Gece yarısı yapılan bu tahliye sonrasında:

Ya Dilruba’nın başına bir şey gelseydi?..

Ey savcı ve yargıç!..

Ey Adalet Bakanı!..

Ey Hakimler Savcılar Yüksek Kurulu üyeleri!..

Demokratik hukuk devleti ve tarafsız yargı rejimine dönüldüğünde...

Ayaklar altına aldığınız...

Veya...

Alınmasına imkân sağladığınız “adalet” isimli yüce vicdanın:

Yarın size de lâzım olacağını unutmayın...