Korkusuz
Memduh Bayraktaroğlu

Bir firavunu isyanla devirmek mümkün mü?..

Mısır krallarına “Firavun” denirdi...

Yeryüzünde:

Tanrı’nın vekili olarak kabul edilirdi...

Ve...

Aynı Tanrı gibi:

Dilediği her şeyi yapabilme yetkisine ve gücüne sahipti...





Milat’tan önce 2100 yıllarında...

Mısır halkı...

Tanrı ile aynı güce ve yetkiye sahip Firavun’a karşı:

Kurduğu tek kişilik zulüm düzenini değiştirmek için:

Ayaklandı...



Sarayı basan on binlerce fukara:

Firavun’un korumalarını öldürdü...

Mezarları bastı...

Geçmiş dönem firavunlarının mumyalarını parçaladı...



Bu olay...

Papirüsten oluşan bir kitapta şöyle anlatılıyor:

“Daha önce ayaklarına geçirecek bir sandaleti bile olmayanlar bir anda, Karun gibi zengin; o güne kadar çok şık ve gösterişli giyinenler ise sefalet içinde dolaşıyorlar...”.

Papirüs kitap daha sonra şöyle devam ediyor:

“Ülke, bir çömlekçi tezgâhı gibi dönüyor...”.



Ama canlarım...

Bu durum fazla uzun sürmüyor...

Kısa zaman sonra her şey:

Eski günlerdeki gibi oluyor...

Ve hatta...





İktidarı ele geçiren yoksullar...

Bu kez...

Ayaklanmadan önceki durumlarını bile özler hale geliyor...

Çünkü...

Yönetmeyi bilmiyor...

Firavun’un yerine kendileri geçmek için:

Birbirlerini yiyorlar...



Ayaklanma sırasında ezilen eski egemenler ise...

Çok daha güçlü olarak...

Yönetimi ve sarayı:

Yeniden ele geçiriyorlar...

Ve...

Devrilmeden önceki zalimliklerinden...

Çok daha:

Zalim oluyorlar...



Günümüzde...

4000 yıl öncenin firavunundan tek farkı:

“Seçilmiş olmak” olan bir firavunu:

İsyanla devirmek mümkün mü?..

Değil...

Çünkü...



Günümüz seçilmiş firavunları...

Halkın parasıyla:

Halkın ordusunu...

Halkın emniyetini...

Halkın yargısını...

Öylesine büyük paralar ödeyerek:

Satın alıyorlar ki:

Ayaklanmaya kalkan halktan on binlercesini...

Modern silahlarla...

Hiç acımadan katledebiliyorlar...



İşte bu nedenle...

En güzel rejim:

Cahil...

Eğitimsiz...

Ve...

Din afyonuyla uyutulmuş seçmenlerin istismarına rağmen yine de:

Demokratik...

Laik...

Sosyal...

Hukuk devletidir...



Yani:

Her şeye rağmen tahammül edip:

Sokaklara değil...

Sandıklara sahip çıkmak:

Akılcılıktır...

Seçim sonrası


Kemal Kılıçdaroğlu dedi ki:

“Söz verdim, hiçbir yabancıya ev satılmayacak...”.



Bu absürt açıklamaya rağmen:

Oyum Bay Kemal’e...



Eleştiri hakkımı ise: Seçim sonrasına saklıyorum...

Utanacak yüzü olanlar için


Erdoğan muktedir oluncaya kadar...

Her seçim öncesi:

3 Bakan değişir...

Yerlerine:

Kamuoyunun saygı duyduğu...

Objektif...

Ve...

Partizanlıktan uzak üst düzey bürokratlar atanırdı...



İktidardaki partinin genel başkanı...

Yani Başbakan...

TRT ekranında:

Rakipleriyle...

Ve...

Eşit şartlarda tartışmaya katılırdı...



Tartışmanın yöneticisi...

Başbakana:

Diğerlerinden daha fazla imkân vermediği gibi...

Rakiplerini:

Gerçek dışı ithamlarla karalamaya kalkıştığında:

Karşı tarafa:

Cevap hakkı tanırdı.



Erdoğan muktedir olduktan sonra...

Bütün bu demokratik gelenekleri:

Yıktı geçti...



Artık seçim öncesi üç bakan değişmiyor...

Yani...

Yerlerine:

Tarafsızlığından şüphe edilmeyen bürokratlar atanmıyor...



14 Mayıs’ta yapılacak seçimlere giderken meselâ...

Yeni sisteme göre:

Bakanlıktan istifa etmeleri gereken bakanların hiçbiri istifa etmedi...

Hepsi AKP’den milletvekili adayı oldu...

Seçim çalışmalarını...

Bakanlık (Yani devlet, yani millet) bütçesinden...

Ve...

Bakanlığın imkânlarıyla yapıyorlar...



Bu siyaset tarzı:

Demokrasimizin:

Utancıdır...

Yüz karasıdır...

Ama: Utanacak yüzü olanlar için...

Bu nasıl millet ki güldüreni sevmiyor...




Bilinir ki...

Bilhassa gösteri sanatlarında:

“Ağlatmak kolay, güldürmek zordur...”.

Çünkü...

Ağlamak:

Gülmekten daha kolaydır...



En çok para kazanan ünlü oyuncularımızı hatırlayın:

Ağlayan...

Ve...

Ağlatanlardır...



Türkiye sinemalarında:

Baş rolün mizah sanatçısına verildiği:

Çok az film ve sanatçı var...



Orhan Gencebay meselâ...

Yine meselâ İbrahim Tatlıses...

Ağlayarak ve ağlatarak inanılmaz paralar kazandılar...

Şan ve şöhret sahibi oldular...



Halkımıza:

Sevgiyi sevmeyi değil...

Nefretten haz almayı öğrettiler...

Sonuç ortada...

Onların ürettiği kültürden:

Recep Tayyip ve seçmenleri çıktı...



Sevgiyi seven...

Ve sadece...

Nefretten nefret eden kültürü üreten mizah yazarları ise...

Şan şöhret kazandılar...

Ama...

Büyük servet sahibi olamadılar...



Lütfen:

Zeki – Metin İkilisini...

Ferhan Şensoy’u...

Ve...

Kemal Sunal’ı örnek vermeyin...

Bu değerli ustalarımız:

Orhan Gencebay ve İbrahim Tatlıses’in sahip olduğu servetin %10’unu kazanabildiler mi?..



Sözümün özü canlarım...

Sözümün özü canlarım...

İktidar politikacılarımız öyle bir millet yarattı ki:

Güldüreni değil...

Ağlatanı seviyor...

Onları:

Servet sahibi yapıyor...

Neden?


İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, İstanbul’da halka seslendi...

14 Mayıs seçimleri öncesi...

Seçmenlere çağrıda bulunan Meral Hanım...

Konuşmasının bir yerinde şöyle dedi:

“Hırsıza ya, ‘buyur devam et’ ya da ‘dur’ diyeceksiniz...”.





Ülkelerine:

“Az gelişmiş ülke” bataklığında patinaj çektiren:

Cahil... Eğitimsiz... Görgüsüz...

Din afyonuyla uyutulmuş...

Irk hamasetiyle tahrik edilmiş seçmenler:

Hırsızı ve namussuzu...

Hukuk ahlâkıyla eğitilmiş...

Okuyan...

Bilen...

Sorgulayan:

Temiz insanlara tercih ediyorlar...



Neden?..

“Akıllı zengin servetinden bana vermez ama benden olan hırsız, sesimi çıkarmayayım diye beni de görür” ahlâksızlığından dolayı...

Hangisinde samimi?


Süleyman Soylu, 17/25 Aralık “Yargı Operasyonu” için:

“Hükümet’i yıkmak amaçlı” diyenlerdendi...



15 Temmuz için ise:

“Demokratik rejimi yıkarak Erdoğan’ı iktidardan düşürme amaçlı darbe girişimi” diyordu...



Bu defa ise henüz ortada:

Ne silâh var...

Ne yargıç...

Ne savcı...

Ne polis...

Sadece:

Seçim sandığı var...



Seçim sandığını ise:

Soylu’nun:

“Sayın Cumhurbaşkanım” dediği...

Kabinesinde:

“İç İşleri Sekreteri” olarak görev yaptığı:

AKP Genel Başkanı Erdoğan getirdi...






Soylu bu son söylediğinde samimi değilse...

Ve...

Şaka yaptıysa:

Diğer iki konuda da:

Şaka yapmış olmalı...



Bu son söylediği doğruysa...

Diğer iki darbe girişiminin de baş sorumlusunun:

Erdoğan olduğunu ima etmiş olabilir mi?..



Acaba hangileri şaka?..

Hangisinde samimi?..

Halk için felâket


Süleyman Soylu dedi ki:

“Hani LGBT+Q diyorlar ya onun içerisinde hayvanla insanın evlenmesi de var...”.



Lütfen birisi bana bu saçmalıkların Süleyman’a ait olmadığını söylesin...

Tamam:

Süleyman değişti...

Değişti ama...

Bu kadar da değişmiş olamaz...

İmkânsız...



Bunlar Süleyman’ın sözleriyse eğer:

Süleyman artık kendini inkâr etmeye başlamış...

Ki: Bir İçişleri Bakanı için bu durumda olmak:

Halk için felâketi yaşamaktır...

Vergiyle ders


Bir konut veya iş yeri iki seneden fazla boş tutulduysa:

Geçmiş iki sene...

Ve...

Sonraki yıllar için...

Evin tapu değerinin %100’ü oranında:

Vergi alınmalı...



Konut ve döviz:

Yatırım aracı olarak kullanılamamalı...