Korkusuz
Memduh Bayraktaroğlu

Bir araştırmanın acayip sonuçları

Ertuğrul Özkök, “Tansu’ya Mektuplar” adı altında yayımladığı yazıların sonuncusunda:

Google Trends’in bir araştırmasını yayımlıyor...





Araştırma, son günlerde dünya sinemalarında ön plâna çıkan iki filmden söz ediyor...

Gişeleri hakkında...

Ve...

Hangisine...

Hangi sosyal sınıf...

Ya da...

Seçmen kitleleri tarafından sempati duyulduğunu gösteriyor...

Sonuçlar öylesine ilginç ki...





Pardon...

Filmlerin adlarını vermedim...

Biri:

Oppenheimer...

Diğeri:

Barbie...





Openhaimer:

Nagazaki ve Hiroşima’da 200 binden fazla masum sivili öldüren atom bombalarının yapımcısı Amerikalı fizikçi...

O vahşi operasyondan sonra:

“Benim adım ölüm” mealinde bir şeyler söyleyerek:

Buluşundan nasıl rahatsız olduğunu açıklamıştı...



Barbie ise...

Son 30 yılın en çok satan oyuncak bebeği...



Openhaimer ne kadar ölüm, acı, karamsarlık ise...

Barbie de o kadar:

Umut...

Çocukluğun temizliği...

Samimiyeti...

Güzellik...

Ve...

İyilik...



Yani bir bakıma:

Openhaimer: Kara, siyah...

Barbie ise: Pespembe...



Şimdi lütfen sıkı durun...

“Dünyada Box Office rakamlarına bakılırsa, iki filmin toplam gişesi bir hafta sonunda 500 milyon doları geçti.

Bunun 174 milyonu Oppenhaemir’ın gişesi...

337 milyon doları Barbie’den geliyor.” (Ertuğrul Özkök. Tansu’ya Mektuplar...)



Ertuğrul daha sonra...

Filmlerden hangisinin hangi illerin sakinlerine daha sempatik geldiğini yazıyor...



İstanbul-Ankara-İzmir üçgeni, Çanakkale, Bodrum, Muğla, Marmaris ve Güneydoğu’yu alırsanız...

Yani Erdoğan’a karşı oy veren bu şehirler pembe değil siyah.

Yani:

Oppenheimer’cı...



Rize pembe...

Keza:

Trabzon, Konya, Erzurum...

Ve...

Tayyip karşıtı Akdeniz de silme pembe...

Barbici yani...



Ya Trakya?..

Benim doğduğum Kırklareli de Trakya’da...

Ve...

Kırklareli de diğer iki şehir (Edirne, Tekirdağ) gibi:

Tayyip karşıtı...

Ama...

Pespembe...

Yani: Barbie’ci...

Bu kafayla giderlerse


Ertuğrul’un yazılarını okuyup bitirince:

Kendime de pay çıkardım...

Çünkü...



Videolarımı mealen:

“Enseyi karartmayın...

Moralinizi yüksek tutun...

Çok uzak olmayan bir gelecekte güzel bir Türkiye’de yaşayacaksınız...

Hepinizi çok seviyor, sevgiyle gözlerinizden öpüyorum, hoşça kalın canlarım, hoşça kalın güzellerim” diyerek bitiriyorum...



Ve canlarım...

Ben de Tayyip karşıtıyım...

Ama...

Ben de:

Barbie’ciyim...



Ben de muhalifim...

Ama...

Muhaliflerin geneli gibi:

Karamsar değilim...

Umutluyum...

Ensemi karartmıyorum...





Muhaliflerin geneli gibi:

“Fazıl Say” dinleyip:

Arabesk takılmıyorum...

Kendimi jiletlemiyorum...





Sözümün özü canlarım...

Hem iktidara...

Hem de...

Muhalefete muhalefet etmeye devam...

Ama: Ensemi karartmadan...

Umutlarımdan vazgeçmeden...



Aynı şeyi tüm muhaliflere tavsiye ederim...

Aksi halde...

Bu kafayla...

1000 seçime girseler...

Hepsini kaybederler...

Günün sözü


“Hayata tozpembe bakan da karamsar olarak bakan kadar yanılmıştır ama ondan çok daha mutlu yaşamıştır...”.

Thomas Cathcart

Ondan korkun...


Canlarım...

Bir ülkenin merkezi bütçesi:

Devletin, (Yürütme/Hükümet) organı eliyle) harcama yapılması için çıkarılır...

Bendeniz de yıllardır:

“Liberal demokrat sosyalist” logosuyla:

“Kamu, özel sektörün yapısı ve amacı gereği yatırım yapamayacağı, sermayesinin yetmeyeceği, kâr edemeyeceği konularda mutlaka harcama yapmalı” diyenlerdenim...

Ama...

“İsraf yapılmasın” diye yırtındığım da bilinir...



Babalarımız ve dedelerimiz:

Pazara çıkan annelerimize ya da büyük annelerimize:

“Harcamayın” demezlerdi...

“İsraf etmeyin” derlerdi...

Çünkü...



Pazardan evin ihtiyacı kadar meyve, sebze alınması:

Harcama idi...

Ve:

Gerekliydi...

Ama...



Pazardan...

Sanki manavmış ve satışından para kazanılacakmış gibi sandık sandık meyve, sebze satın alınması:

İsraftı...



Sözümün özü:

Harcamaktan korkmayın...

İsraftan korkun...

Dünün tweeti


Suna Varol

@SunaVarol_

 

100 liralık benzine %25 zam yapınca 125 oluyor

100 lira doğalgaza %25 zam yapınca 125 oluyor

100 liralık elektriğe %25 zam yapınca 125 oluyor

100 liralık motorine %25 zam yapınca 125 oluyor

7500 emekli maaşına %25 zam yapınca 7500 oluyo

Dışarıdaymış


Kitapevinden içeri telaşla giren Temel:

“Bağa bi roman lazum da...” dedi...

“Efendim ağır mı olsun hafif mi?..” diye sordu görevli...

“Fark etmez da uşağum, arabam dişariyadur...”.

Aklına ilk gelen




Erdoğan dedi ki:

“Kira fiyatlarıyla ilgili ne gibi adımlar atacağımızla ilgili değerlendirmelerimiz sürüyor...”.



21 yıldır iktidarda olan bir siyasi parti genel başkanı...

Bu 21 yılın 6 yılını:

“Tek imza yetkilisi” olarak geçirmişse...

Bir sorunun çözümü için:

“Sorunu çözmek için çalışıyoruz” değil...

“Sorunu şu kadar yıl önce çözdük” demeli...

Diyemiyorsa...

21 yılda...

Sorunun çözümü için hiçbir şey yapmamış sayılır...



Gelişmiş batı ülkelerinde konut sorunu yoktur...

Çünkü...

Konutun sorun olmaması için çok önceden çözüm bulur...

Kaynak ve konut üretirler...



Bizim at atalarımız da:

“Ahirette iman, dünyada mekân” diyerek konutun önemine işaret ettiler...

Ama...

Erdoğan’a “konut” dediğinizde sosyal değil:

Zengin Arapların satın alabileceği...

Lüks ve acayip pahalı konaklar geliyor:

Aklına...

Başına neler gelir?




Berholt Brecht, henüz ilkokulda idi...

Sınıf öğretmeni öğrencilerden...

Horatius’un:

“Dulce et decorum est pro patria mori/Anavatan için ölmek hoş ve onurludur” sözü üzerine bir kompozisyon yazmalarını istedi...



Brecht şöyle dedi:

“ ‘Anavatan için ölmek hoş ve onurludur’ sözü yalnızca boş kafalıların rağbet ettiği bir propaganda sloganıdır...”.



Öğretmeni Brecht’in bu yorumunu tabii ki hiç beğenmedi...

Çünkü...

O sırada...

Almanya:

Birinci Dünya Savaşı’na hazırlanıyordu...



Bugün...

Çocuklarımızdan biri bir derste...

Horatius’un o sözünü:

Brecht gibi yorumlasa:

Başına neler gelir neler...