“Erdoğan dondurmayı yalayarak yedi” dediğim iddiasıyla yargılandım...
Savcı:
O sözü söylediğime ilişkin bir video ya da gazete yazısı gösteremedi...
Ama...
Hâkim Hanım o kadar hazırlıklıydı ki beni mahkûm etmeye:
1 yıl 20 gün hapis cezası verdi...
★
Tabii ki bu anlamsız ve hukuksuz cezayı:
327 bin kişilik dijital ailemle paylaştım...
Muhalif olduğunu düşündüğüm gazeteciler ve medya ise sustu...
Tek cümlelik bile haber yapmadılar...
★
Ama...
Aynı medya...
Seçim gecesi...
AA ve ANKA (Tuncay Özkan) sonuçlarını...
Yani:
Erdoğan’ın kazandığı yalanını paylaşmakta:
Sakınca görmedi...
★
MHP’li 6 delikanlı (!), gece saat 11.00’de evimizi bastı...
Kapıyı kırmak istediler...
Hemen yüksek sesle jandarmayı aradım...
Şikâyet ettim...
Alt kat komşum Dr. Ahmet Doğan da gürültüye çıkıp bağırınca kaçtılar...
★
Az sonra jandarma geldi...
Sitemizde kamera yok ancak...
Bitişik sitedeki kameralar...
Yüzleri maskeli 6 kişinin kaçtığını kaydetmişti...
Şikâyetçi olsam da kim oldukları bulunamadı...
★
Gece yarısı yaptığım canlı yayını 100 bin kişiden fazla yurttaş izledi...
KORKUSUZ’daki köşemde yazdım...
Sözde muhalif medya:
Yine sustu...
Haber bile yapmadı...
İçlerinden biri ise:
“Kendi uyduruyordur” dedi...
★
İlk tur sonucu için:
“İlk turun kazananı da kaybedeni de yok, galip ikinci turda belli olacak, yarış sıfır-sıfır başlayacak ve Bay Kemal kazanacak” dedim...
İktidar trolleri çok öfkelendi...
Hakaret, küfür; gırla gitti...
★
Muhalif trollerin kimileri:
“Cevizoğlu’na dönüştün dayı” diyerek...
Kimileri de:
“Yalancı! Sayın Kılıçdaroğlu %52 ile kazandı ama YSK açıklayamıyor, bunu kabul etmeye korkuyorsun çünkü sen satılıksın” diyerek yalancılık ve satılmış olmakla itham ettiler...
★
Hem iktidar ve hem de muhalif trollerin bana neden öfkelendiklerini...
Ve...
Niçin hakaret ettiklerini tahmin ediyorum...
Ancak:
Şimdilik susuyorum...
Çünkü...
İki cepheyle aynı anda mücadele edemem...
★
Canlarım...
Belki kısa vadede değil...
Ama...
Çok uzak olmayan bir vadede:
Ülkeyi kim yönetirse yönetsin:
Demokratik hukuk devleti ilkelerine uymak zorunda kalınacak...
★
O gün (Eğer yaşıyorsam...):
Benim ve benim gibilerin çağı başlayacak...
Yani...
Liberal demokrat sosyalist felsefe etkin olacak...
Ümit Özdağ’dan masallar...
CHP Genel Başkan Baş Danışmanının olduğu iddia edilen bir TV kanalında:
Ümit Özdağ’ı dinledim...
Sinan Oğan’a oy veren 2 milyon 800 bin seçmen için:
“Bunlar bizim seçmenlerimiz hangi adaya oy vermelerini istersek o adaya oy verirler” diyemiyor...
“Sayın Oğan’a oy veren seçmenlerin %70’ini yönlendirebiliriz” diyor...
★
Yine Özdağ şöyle dedi:
“Erdoğan gitsin de ne olursa olsun diyenlerden değiliz...”.
Yani:
Erdoğan ülkeyi beş yıl daha pekâlâ yönetebilirmiş...
Yeter ki...
Kendilerine (Oğan ve Özdağ’a) sorumluluk (Başkan yardımcılığı ve bir bakanlık) verilsin...
Mutabakat metni imzalansın/mış...
★
Tamam...
Ekonomi çok büyük bir kriz içindeymiş...
Ama...
Kemal Bey cumhurbaşkanı seçilirse:
Ekonomik kriz daha da derinleşirmiş...
O nedenle:
Erdoğan’ın seçilmesi ve ekonomiyi yönetip iyice batırması:
Daha hayırlıymış...
Zira...
Halk ekonomiyi bu noktaya kimin getirdiğini daha net anlarmış...
★
Sonunda dudaklarımdan şu cümleler döküldü:
“Ümit Özdağ’dan masallar...”.
Aydınlar ne yapsın?
- yüzyılın etkin liberal düşünür ve siyasi tarihçilerinden Fransız Alexis De Tocqueville:
“Amerika’da Demokrasi Üzerine ve Eski Rejim ve Devrim” adıyla yayınlanan eserinin bir yerinde şöyle diyordu:
“Basının özgürlüğünü daha fazla değerlendirdikçe, modern dünyada liderliğin basında olduğuna; açıkçası, özgürlüğün kurucu unsuru olduğuna daha fazla ikna oluyorum. Dolayısıyla, özgür kalmaya kararlı bir halk, bedeli ne olursa olsun bu özgürlüğün uygulanmasını talep etmekte haklıdır...”.
★
Bu cümle yaklaşık 175 yıl önce kuruldu...
★
Geçtiğimiz günlerde açıklanan bir araştırma sonucuna göre...
Türkiye’de yaşayan her 100 kişiden 70’ine göre en büyük sorun:
Ekonomi...
★
Hak, hukuk, adalet ise...
Sadece:
100 kişiden beşini ilgilendiriyor...
★
Halkının %70’i ekmek peşinde olan...
Ve fakat...
Onu bile zor bulduğu halde...
Kendisine:
Hem ekmek...
Hem özgürlük...
Hem de:
Hak, hukuk, adalet vaat eden adayı değil de...
“Daha çok hapishane, daha çok silâh üretimi” sözü veren adayı tercih ediyorsa...
Ülkenin aydınları ne yapsın?...
Du bakali
Videolarımdan birinde:
“Bir gün gelecek Erdoğan, müebbet hapis istemiyle yargılanacak ve mahkûm olacak” dediğim için hakkımda 3. kez ceza davası açıldı...
★
Şikâyetçinin adı verilmiyor...
Videomu savcılığa taşıyan ise: CİMER...
Yani: Cumhurbaşkanlığı...
★
Durun bakalım n’olcek?..
2 nesil sonra
Suriyeli anne ve kızı aynı anda doğum yaptılar...
Doğan çocuklardan birinin adı:
Recep...
Diğerinin:
Tayyip...
★
2 nesil sonra nüfusun yarısından çoğu mülteci/göçmen/işgalci...
Erkek çocukların yarısının adı:
Recep...
Diğer yarısının ise:
Tayyip olacak...
İman ediyor
Nasrettin Hoca’ya sormuşlar:
“Hoca Efendi, padişah mı büyük, yoksa çiftçi mi?..”.
“Çiftçi büyük elbette” demiş Hoca ve eklemiş:
“Çünkü çiftçi buğday yetiştirip vermezse padişah acından ölür...”.
★
Bu soruyu sakın ola Bay Kemal’e sormayın...
Vereceği cevap çiftçiyi çok üzer...
Zira onlar:
Erdoğan’ın kendilerinden daha büyük olduğuna:
İman ediyorlar...
Neden içmiş?
Sosyal medyada harika bir minik analiz dolaşıyor...
Soru:
“Atatürk neden çok içerdi?..”.
Cevap:
“O kadar çok yobaz vardı ki memlekette; ayık kafayla çekilmezlerdi...”.
Filmin anlattıkları
Netflix’te “Kurak Günler” filmini izledim...
Bir İç Anadolu kasabasında geçiyor...
Konu her ne kadar susuzluk gibi görünse de...
Gerçekte verilmek istenen mesaj:
Siyaset...
Siyasetçi...
Yargı...
Ve hatta halkın:
Kirlenmişliği...
★
Bu sosyal sınıfların...
Dürüst bir gazeteciyi:
“Düşman” olarak görüp...
Ona duydukları bencil öfkeyi anlatıyor...
★
Film, kasabada yapılacak belediye başkanlığı seçimleri öncesini:
Mükemmel bir kadro...
Harika bir yönetim...
Ve olağanüstü görsellikle veriyor...
★
Rabia Naz’ın katil ya da katillerinin neden yakalanmadığını...
Az gelişmiş ülkelerde demokrasinin:
Hırsız...
Katil...
Ve soysuzların lehine...
Nasıl istismar edildiğini:
Gözlerimizin içine sokuyor...
Tercih seçmenin
Görünen o ki...
Ülkenin geleceğini kurtarmak:
Sinan Oğan’a ve Muharrem İnce’ye oy veren 3 milyon seçmen ile...
Sandığa gitmeyen (yaklaşık) 3 milyon CHP’linin elinde...
★
Yani...
Ya otoriter sistemden totaliter rejime geçiş olacak...
Ya da yeniden:
Demokratik, laik, sosyal hukuk devletine dönüş yapılacak...