Korkusuz
Memduh Bayraktaroğlu

Ben olsaydım dava edilen, 5 paralık adam yerine konmanın utancından ölürdüm...

Hatırlıyorsunuz...

RTÜK, SÖZCÜ yazarlarına ve okurlarına edilen küfür ve hakaretlerin “ifade özgürlüğü” kapsamına girdiğine karar vermiş...

Küfürleri yayınlayan yandaş kanala ceza kesmemişti...



Ama...

Aynı RTÜK’e:

“Ben de size aynı sıfatlarla hitap edebilir miyim?” dediğimde aynı sıfatlar ağzımdan çıkmadığı halde “hakaret” kapsamına alınmış...

180 gün hapis, 5 bin TL de para cezası yemiştim...



Oysa...

Aynı sıfatları Kılıçdaroğlu için söyleseydim...

Kemal Bey benden şikayetçi olup “Şu beş paralık adamdan 5 para tazminat talep ediyorum” deseydi...

Yargıç:

“İşine bak kardeş... Adam ifade özgürlüğünü kullanıyor” diyecekti...



İnanın...

RTÜK’ün şikayeti üzerine aldığım 180 gün hapis cezası da...

Ödeyeceğim 5 bin lira para cezası da umurumda bile değil...

Ama var ya...

Ben o sıfatları Kemal Bey’e söyleseydim...

Kemal Bey de aleyhimde “5 paralık dava” açsaydı...

Davayı kazandığıma hiç sevinemezdim...

Çünkü...

“5 paralık adam” yerine konmanın utancından ölürdüm...



Peki...

Nereden çıktı bu hatırlatma?..

Diğer yazılarda anlatıyorum...

EN SON SUÇUMUN NE OLDUĞUNU SÖYLEYEYİM, SİZ DE GÜLÜN...


Canlarım, köyümüze döner dönmez Jandarma’dan gelen davet üzerine gittim, ifademi verdim...

Meğer yine AKP Genel Başkanı ve aynı zamanda da Cumhurbaşkanı olan Erdoğan’a hakaret etmişim...

Ne mi demişim?..



YouTube kanalımda yayınlanan videolarımdan birinde:

Önce:

“Kılıçdaroğlu, FETÖ’nün siyasi ayağının Cumhurbaşkanı Erdoğan olduğunu söyledi. Yanlış. Çünkü FETÖ palazlanırken Erdoğan henüz başbakandı ve örgüt, onun başbakanlığı döneminde devleti ele geçirdi...”.

Sonra da:

“Erdoğan’ın ekonomide bırakacağı enkazı hep birlikte kaldıracağız” demişim...



Bu iki durum tespitim...

Ya da baktığım yerden gördüklerim eleştiri değilmiş...

“Cumhurbaşkanına hakaret” suçuna giriyormuş...



Meğer Cumhurbaşkanının “ifade özgürlüğü tanımını en geniş manada yapacağız” deyişi...

Kendisine yönelik eleştirileri kapsamıyormuş...

Mesela...

Kılıçdaroğlu’na dilediğimiz kadar küfür ve hakaret edebilirmişiz...

O, ifade özgürlüğüne giriyormuş...

SEÇMENLERİN % 40’I YER % 60’I YEMEZ


Trump başkanlığı döneminde gönderdiği bir mektupla...

Türkiye Cumhuriyeti Devleti Cumhurbaşkanı’nı...

Yani...

AKP Genel Başkanı’nı:

“Aptallık etme” diye uyarıyordu...



Aptallık etmedik...

“Yes Sir” deyip ödevimizi yaptık...



Son mektup Biden üzerinden gönderildi...

Muhatabı yine hem Cumhurbaşkanı ve hem de AKP Genel Başkanı olan Erdoğan’dı:

“İnsan haklarına saygılı olun, düşündüklerini ifade eden insanları yargılamayın, hapiste olanları tahliye edin...”.



Yine “Yes Sir” tadında bir açıklama yaptık...

Meclis’te oylanacak yeni bir anayasa ile...

Ve Başkanımız açıkladığına göre...

Çiçekleri sulayacağız...

Dikenleri, çalıları susuz bırakacağız...

Böylece...

Düşünceyle, hakareti birbirinden ayıracağız...



Bunu bizim seçmenlerin % 40’ı yer de...

% 60’ı yemez gibi geliyor bana...

DİKENİ SUSUZ BIRAKIRSANIZ GÜL DE KURUR...


Erdoğan, düşünceyi ifade etme özgürlük alanının genişletileceğini söylediği basın açıklamasında bir de şöyle demiş:

“Düşünce farklıdır, hakaret farklıdır. Hakarete fikir muamelesi yapmak en başta düşünceye hakarettir...”.



Ve bir de...

Mevlana’dan örnek vermiş...

“Sulayacaksan meyveli ağacı sula, ayrık otunu yahut dikeni değil...”.



Oysa...

Mevlana Mesnevi’sinde ayrıca şunu da söylüyor:

“Gülü seviyorsan dikenini de seveceksin, deryayı seviyorsan dalgalarını da seveceksin...”.



Canlarım...

Hz. Mevlana bu cümlesiyle demek istiyor ki: “Dikeni susuz bırakıp kurutmaya kalkarsan; gülü de öldürürsün...”.

JOHNSON’UN YUSUFÇUĞU İNÖNÜ’YE SIKMADI...


ABD’den ilk siyasi içerikli “uyarı” mektubu 1964 yılında, dönemin Başkanı Johnson’dan geldi...

Mektubun muhatabı dönemin Başbakanı İsmet Paşa idi...



İnönü cevap verdi:

“Yeni bir dünya kurulur Türkiye yerini alır...”.

ABD Başkanı “aptallık etme” diyemediği için sustu...

Karşısında...

Yedi düveli yenen ordunun komutanlarından İsmet Paşa vardı...