Korkusuz

Bedeli ne?

Bedeli ne?
Cuma günü İran’da seçim vardı.

Yoğun boykot çağrılarına rağmen halkın 48.8’i sandığa gitti.

Oyların % 62’sini alan eski başsavcı ve Hakimler Konseyi Başkanı İbrahim Reisi Cumhurbaşkanı seçildi.

Reisi; son iki başkan Hatmi ve Ruhani’den farklı olarak Muhafazakar çevreleri temsil ediyor ve Dini lider Haneney’nin ölümü durumunda yerine geçebileceği konuşuluyor.

Reisi dün ilk basın toplantısını yaparak “yeni bir İran yaratma mücadelesinden” söz etti.

“Yolsuzluklardan arınmış, kalkınmaya önem veren, halkın isteklerine saygı duyan ve uluslararası ilişkilerde İran’nın çıkarlarını sonuna kadar savunan bir yönetim oluşturacağını” anlattı.

Bekleyelim görelim.

Humeyni devriminden bu yana 42 yıl geçti ve tüm dış saldırı, baskı, ambargo ve yaptırımlara rağmen İran direniyor.

Aynı süre içinde dış kışkırtmalarla içeride yaratılmak istenen kaos denemeleri de işe yaramadı.

Ama sonuçta halkın yarısı sandığa gitmiyor.

Demokraside bir sorun var.

Dünyanın bir çok ülkesinde de insanlar artık sandıklara güvenmiyor.

Geçen hafta Cezayir’de yapılan parlamento seçimlerinde katılım % 30 civarındaydı.

Önceki gün Ermenistan’da yapılan seçimlerde katılım % 49 olmuştu.

Bu % 49’ün % 53,9’u eski Başbakan Paşinyan’ın Sivil Sözleşme partisine oy verdi.

Adam Karabağ savaşında yenilmiş ve ülkeyi perişan etmiş ama halk yine de onu seçti.

İlginç bir psikoloji.

“Halk kendine kötülük yapanı seviyor” diyeceğim ama ayıp olacak.

Çünkü toplam üç milyon nüfusu olan ve gençlerin ezici çoğunluğunun çalışmak üzere yurt dışına gittiği Ermenistan çok kötü ve zor durumda.

Paşinyan’a oy veren insanlar belki de Türkiye destekli petrol zengini Azerbaycan’la savaşmanın işe yaramayacağını düşünmüş ya da NATO’ya katılmanın hayalleriyle sandığa gitmiştir.

Nedeni ne olursa olsun Paşinyan’ın kazanması Kafkaslar’a ilgi duyan Ankara’yı yakından ilgilendirmektedir.

En az İbrahim Reisi’nin kazandığı kadar.

Çünkü İran bölgesel politikalarıyla bir çok yerde Türkiye’nin karşısında.

“İslamcı” Sünni AKP’nin bölgesel politikaları İslamcı Şii İran’ı tedirgin etmektedir.

Suriye, Irak, Lübnan, Yemen ve hemen hemen tüm coğrafyada.

İslamcı” olmazsa da AKP’nin Balkanlar, Orta Asya, Kafkaslar, Doğru Avrupa ve Baltık politikaları ise Rusya’yı tedirgin ediyor.

Ukrayna, Polonya, Letonya, Macaristan ve son olarak Afganistan.

Anlaşılan bizlere rahat yok.

AKP her fırsatta muhalefet ve muhaliflerle kavga etme alışkanlıklarına devam edecek.

Dışarda attığı her adımı ve elde edilen göreceli her kazanımı “büyük tarihsel zafer” olarak gören ve buna inanan AKP içeride ve dışarıda var olan tüm sıkıntılara rağmen bildik politikalarını sürdürecektir.

Öncesi de var ama özellikle Sedat Peker’in videolarıyla başlayan korkunç yolsuzluk hikayeleri AKP’nin umurunda bile değil.

Muhalefet ve muhalifler konuşmakla yetindiği sürece AKP için hiçbir sorun yok ve olmayacaktır.

Çünkü bu hikayeler çoğaldıkça AKP çok önemli bir başarıya imza atmış oluyor:

“Halk her şeye alışmakta ve yolsuzluk hikayeleri artık olağan bir olaymış gibi algılanmaktadır”.

Korkun yolsuzluk hikayelerinden çok daha tehlikeli bir durum.

Eğer konursa sandığa nasıl yansır bilinmez ama AKP onun hesabını da yapmaktadır.

Saadet’i parçalama ve şimdi de HDP’nin kapatılma girişimleri AKP’nin şimdilik başvuracağı iki yöntem.

AKP iktidarı kaptırmamak için içeride ve dışarıda HER YOLA başvuracaktır.

Muhalefet ve muhalifler hala durumun vahametini görmüyor.

Yolsuzluklarını anlatarak AKP devrilmez.

Devrilecek olsaydı 17/25 Aralık sürecinde devrilirdi.

Devletin tüm kurumlarını ele geçiren ve şimdiye dek istediği HER ŞEYİ yapan AKP yani Erdoğan böyle giderse bundan sonra da bildiği yoldan devam edecektir.

Maliyeti ve bedeli ne olursa olsun.

Bu bedeli ülke ve halk ödediği sürece sorun yok!