Osmanlının merkezi Balkanlardır! Dönüp Anadolu’ya bakarsak Osmanlının aslında bir Balkan devleti olduğu da görülür...

Balkanlardaki Türk ve Müslüman nüfus, Osmanlının parçalanmasına, işgal ve katliama karşı yollar aramıştır. Bunlardan ilki 1877’de Çarlık Osmanlı savaşı döneminde yaşanmıştır.

Dağlık Rodop bölgesi nüfus olarak Türk ve Müslümandı. Çarlık ve Bulgar çetelerinin katliamlarından kaçabilenler ya İstanbul yolunu tutmuş ya da Rodop’a sığınmıştı.

Çarlık gözünü İstanbul’a çevirince Rodop’taki halk nefes almış olsa da kaderleri değişmeyecekti. 1878 ile 1920 arasında Osmanlıdan ve devamında Anadolu’daki Müdafaa-i Hukuk’tan kopmamak için yollar aramışlardı. Bu tarihler arasında çareyi bir hükümet ya da devlet kurmakta bulmuşlardı...

İlki 1878-1886 arasındaydı. Osmanlı Rus Savaşı döneminde oluşturulan hükümet ile mücadele edilmişti. Diğeri ise 1913 yılında Enver Paşa ve istihbarat şefi Kuşçubaşı Eşref Bey’in çabaları sonucu kurulmuştu.

Batı Trakya Bağımsız Hükümetinin (Garbî Trakya Hükümet-i Muvakkatesi) amacı Osmanlıdan ayrılmak değildi. Ancak Edirne’nin alınışı, Babıali için yeterliydi ve ne yazık ki daha ilerisini göze alamamışlardı.

Gümülcine merkezli kurulan hükümet, Dedeağaç’ın da alınmasının ardından 23 Eylül 1913’te Batı Trakya Cumhuriyeti ilan edildi. Yeşil, beyaz ve siyah renkli bayrağında ay yıldız da vardı.

Kuruluş bildirgesinde, Müslüman ve Türk nüfusun uğradığı katliama dur demek için yola çıktıkları yazılıydı. Osmanlının ise kendilerini desteklemediğini görünce de devleti kurmak zorunda kaldıklarını söylüyorlardı.

Saray ve Babıali durumdan rahatsız olmuş İngiliz emperyalizminin baskısında korkmuştu. Savaştan yorgun çıkmış Bulgarların şartlarına bakılınca, şartlar Batı Trakya Cumhuriyeti lehinde gözüküyordu. En azından öyle zannediliyordu.

İstanbul’da ise durum tam tersi idi. 20 Temmuz 1913’te Babıali’nin İngiltere başta olmak üzere Avrupalı emperyalistlere gönderdiği bildirideki Edirne’yi bize verin Edirne’den öteye gitmeyeceğiz garantisi Batı Trakya Hükümetini yalnız bırakıyordu.

Aslında Enver ve Kuşçubaşı Eşref Bey bunu bile bile bu yola girmişti. Elbette İngilizler ve emperyalist devletler, Osmanlıyı tehdit edecekti. Bu şartlarda hükümet içinde bir karmaşa yaşanıyordu. Kurulan cumhuriyet ile görüşmek üzere Cemal Paşa görevlendirildi.

Gümülcine’de Kuşçubaşı Eşref ile bir araya gelen Cemal Paşa, Edirne’nin geri alınışında büyük hizmetleriniz oldu ve Londra Antlaşması’nı hep beraber yırttık! “Şimdi Bulgarlarla baş başa görüşmek muvaffakiyetini elde ederek diğer devletlerin müdahalesini önlemiş oluyoruz. Fazla naz aşk usandırır. Edirne’yi bize verecekler, biz de Batı Trakya’yı onlara karşılık vereceğiz. Belki değil, bir de dostluk temin edeceğiz. Belki ittifak!” Öngörüsüzlük bu koca koca devlet adamlarına yakışmasa da durum bundan ibaretti.

Büyük önder Atatürk ise o günlerde Sofya Ataşesi idi. Devletin kendisine verdiği görev olan Bulgarların hareketlerini rapor ediyor ve Batı Trakya’yı vatan topraklarında tutmaya çalışıyordu!

O nedenledir ki Atatürk, Müdafaa-i Hukuk’u kurduktan sonra milleti ikna edip Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk diyerek Misak-ı Milli sınırlarını çizmişti...