Korkusuz
Memduh Bayraktaroğlu

Başaramadıysam beceriksizliğime verin...

Devleti devlet yapan:

Diğer devletlerden yapay/sunî sınırlarla ayrılmış:

Toprakları (Ülke) mıdır?..

Üzerinde yaşayan millet (İnsan/Halk) midir?..

Egemenliği midir?..



Millet (İnsan/Halk...).

Ülke (Toprak)...

Ve...

Egemenlik üçlüsünden biri olmadan:

“Devlet” olunabilir mi?..



Peki bu duruma göre...

Millet (İnsan/Halk...):

Devlet için midir?..

Ülke (Toprak):

Devlet için midir?..

Egemenlik:

Devlet için midir?..



Yoksa:

Devlet...

Ülke (Toprak)...

Ve...

Egemenlik:

Millet için midir?..



Millet (İnsan) olmazsa devletin bir değeri olur mu?..

Millet olmadan ülkenin (Toprak) bir değeri olur mu?..

Millet olmadan egemenliğin bir değeri olur mu?..



Benim görüşüme göre:

Devlet de...

Ülke de...

Egemenlik de:

Millet (İnsan/Halk) içindir...





Devlet:

Öncelikle milleti...

Sonra ülkeyi...

Ve elbette egemenliğini:

Dışarıdan...

Ve içeriden...

Yani:

Partizan bir siyasal iktidardan gelecek saldırılara karşı korumak...

Halkın çıkarlarını gözetmek...

Yurttaşın hukukunu...

İç güvenliğini...

Huzurunu...

Ve...

Refahını sağlamaktır...



Devlet bunları (Demokrasilerde) üç anayasal güçle gerçekleştirir:

Parlamento...

Yargı...

Ve...

Yürütme (Hükümet...).



Bu organlar:

Devlet bürokrasisi denilen devlet çalışanlarının görevlerini tayin eder...

Yapmaları gereken görevleri:

Yasalara...

Ve...

Milletin çıkarlarına uygun olarak yerine getirip getirmediklerini denetler...



Uzatmayayım...

Hem sorunların hem çözümlerinin kaynağını tek bir yazıyla anlatmaya çalıştım...

Başaramadıysam lütfen:

Beceriksizliğime verin..

Günün sözü


Ey yükselen yeni nesil!..

İstikbal sizsiniz...

Cumhuriyeti biz kurduk, onu yükseltecek ve yaşatacak sizsiniz...

Mustafa Kemal Atatürk

Bir de kışı var


Ortodoks ekonomistler çok kızacak biliyorum...

Ancak...

Ben:

“Ehemini mühimine tercih edin” diyen Ord. Prof. Ekrem Özelmas’ın talebesiyim...





Ve...

Benim için ehem olan:

İnsan...

Mühim olan ise:

Enflasyondur...



Ortodoks Milton Friedman kafası:

“Ekonomiyi kurtarayım” derken:

İnsanımızı kaybettiğinin farkında değil...



Ne güzel söylemiş söyleyen:

“Ekonomi yönetimi, insanın kendi bacağına işemesi gibidir...

Sıcaklığını sadece işeyen hisseder...”.



Bugünlerde sıcaklık hissetmek...

İşeyene de keyif vermez tabii ki...

Ama...

Ekonomi yönetimi kışın da kendi bacağına işeyip ısınırken...

Millet (Enflasyondan değil) hayat pahalılığından dolayı:

Kara kış yaşayacak...

Yani:

Donacak...

Beşi geçmez...


Her gün kafayı çeken...

Bir oturuşta bir koyun budu yiyen Halife Osman:

83 yıl yaşadı...

Öldürülmeseydi belki 20 yıl daha yaşardı...



Ağzına alkollü içkinin damlasını koymayan...

Yılda bir kere et yiyen Muhammed ise sadece:

63 yıl yaşadı...



İnsan ömrünü:

Yedikleri, içtikleri değil...

Yaşadıkları belirliyor...





Atatürk:

Günümüzde “orta yaş” olarak kabul edilen 57’sinde vefat etti...

Şu dünyada...

Bugüne kadar...

Onun kadar acı çeken...

Ama...

Onun kadar başarılı kaç kişi sayabilirsiniz?..



Bana göre:

Ondan başka yok...

Olanlara göre de bu sayı:

Beşi geçmez...

Deniz kayboldu...


Nem oranının en yaşanılabilir düzeyde olduğu Balkanlarda doğmuş büyümüş rahmetli Hacı anneciğim:

“Demiri nem, insanı gam öldürür” derdi...



Nemin ne kadar berbat olduğunu belli ki bilirmiş...

Ama...

Nemin insanı öldürebilecek kadar da kötü olduğundan haberi yokmuş...



Bizler ise ülkemizin:

“Nem oranı en yüksek” köylerinden birinde yaşadığımız için:

“İmdaaattt!.. Ölüyoruz” diye bağırıyoruz...



Canlarım...

KOAH ya da astımlıysanız:

Akyaka’nın yanından bile geçmeyin...

Evimize kuş uçuşu 200 metre mesafedeki denizi:

Göremiyoruz...

Yani son 14 yıldır ilk defa:

Deniz kayboldu...

Asıl suçlu...


Yolsuzluk:

Kamu gücünün özel menfaatler için kötüye kullanılmasıdır...

Kamu görevlisinin kişisel menfaati için rüşvet istemesi...

Veya...

Kabul etmesi durumunda...

Bir kamu görevi istismar edilmektedir...

Ulusların fakirliğinin temel sebebi:

Kamu görevini istismar eden ve...

Edilmesi için imkân hazırlayan:

Siyasal iktidarlardır...

Günün vefasızı


Tanju Özcan:

“Bunu ilk kez söylüyorum. Kılıçdaroğlu’nun içinde Atatürk’e karşı Dersim Harekatı’ndan dolayı kin var...”.

Günün şiiri


Bembeyaz karlar üstünde bir çığırdır hayat!

Sen yürümüş,

Sen açmışsındır be adamım!

Bırak isteyen at izi,

Bırak istemeyen it izi desin...



Karlar eriyinceye kadar da olsa;

Bir izin var ya be adamım!

Zikrediliyorsa adın ihvân-ı beyânda;

Mesele budur bezm-i âyânda...





Hani, o yüzden diyorum ya be adamım!

Karlar üstünde olsa da bir izin var;

Ehl-i dîl meclisinde bir çift sözün var...



Fikir tünellerin yoksa da dağların yamaçlarında,

Arzudan tiril tiril mendillerin asılıdır âşkın ağaçlarında...



Bırak... kimileri boş desin,

Bırak... sevenlerin hoş desin;

Kıymeti zerre-i miskaldir habbede,

Bir sadân var bu kubbede...



Ko gitsin rahvan, bırak kalmayıversin bâkî;

Er geç kucaklarsın ebeden senin olacak hâki...



Lâkin...

Gitmeden selâmlarsın arkanda bıraktığın trübinleri...

Dolu olması şart değil be adamım!

Boş ama vefakâr koltuklarla göz göze gelirsin;

Herkeslerden daha iyi anlarlar seni,

Önlerinde şöyle bir temennâ çakar, nazikçe eğilirsin...



Bir veda nutku serdedersin kendince;

Davudî midir âvazın, hoş bir sadâ bırakır mı seslenince?

Güçlü alkışlar alırsın kuru tahtalardan;

Daha anlamlı değil mi canlı sahtelerden?!



Öyle ya da böyle...

Eriyecektir karlar bahar gelince be adamım!

Hâk ile yeksân olacak açtığın çığır;

Kural, ezelden ebede budur be adamım!

İster bağır ister çağır...

Yalnız...

Sevgine çerağ eyle kara bağrında biriktirdiğin yağları, gitmeden be adamım!

Yüreğinde erit...

Zirâ...

Sevgiyle âbad olur virâneler;

Boşa dönmez şâma pervâneler!..



Değerli kardeşim, vefalı dost Cahit Kılıç bu şiiri...

13 Eylül 2011’de bana ithafen yazmıştı...

12 yıl sonra bugün yine aklıma geldi...



Allah, yanına almadan önce herkesi:

Kara bağrında biriktirdiği yağları...

Sevgisine çerağ eyleyenlerden kılsın...

Âmin...