Bak güzel evladım; ben hayatı yine dilediğim gibi yaşayacağım
Seçimin ikinci turuna tam bir hafta var.
Gelecek hafta bugün yine seçim telaşı içinde olacağız.
İlk turda başarılamayan umarım bugün başarılacak.
Geçen 15 gün kimi Erdoğancıların alaylı sataşmalarına maruz kaldı pek çok kişi.
“Bak yine bay bay Kemal dedik” sözünü pek çok kişi duydu.
Çoğu üzüldü, hatta kahroldu.
Dikkat ettim en çok alay edenler, “Nasıl koyduk” diye laf sokuşturmaya çalışanlar genellikle yoksul, eğitimsiz ve toplumda birey olmanın dışında pek varlık gösteremeyen insanlardan oluşuyordu.
Pahalılık, enflasyonun anormal yükselmesi, hırsızlıklar, yolsuzluklar, yokluklar, adam kayırmalar, fitne fesat onları pek ilgilendirmemiş.
İHA’larla, SİHA’larla TOGG’la avutmuşlar kendilerini.
Keyifleri bilir tabii?
Gelin şimdi kendimi hayatını kurtarmış, ortalama geliri iyi olan, medeni biçimde yaşayan ve düşünen biri yerine koyayım ve “Nasıl koyduk ama bay bay Kemal’e” diyenlere bir iki laf söyleyeyim.
Bak evladım, bana “Nasıl koyduk” diyorsun ama sana nasıl koyulduğundan haberin var mı?
Benim halim vaktim yerinde, ama senin de halinin vaktinin yerinde olabilmesi için çabalıyorum, bunun için işimi gücümü bırakıp senin için çalışıyorum, sense benimle dalga geçiyorsun,
Bak evladım; sen bana “Nasıl koyduk” dedikten sonra ben sana gülümseyeceğim ve orta sınıf arabama binip gideceğim, sen otobüs bekleyeceksin.
Ben markete girip ihtiyacım ne varsa alacağım ama sen o markete asla giremeyeceksin, pazar artıklarını toplamak üzere koşacaksın.
Ben evimde her gün et yiyebilirken sen saatlerce kuyrukta bekledikten sonra belki bir kilo kıyma alacaksın onu da bir ay boyunca azar azar tuz serper gibi kuru fasulyenin içine karıştırıp yiyeceksin.
Ben çocuklarıma istedikleri an dondurma alabilirken sen çocukların bir top dondurma ister korkusuyla dondurmacının önünden bile geçmeyeceksin.
Güzel evladım benim param olduğu için oğlumu askere göndermedim, bastım parayı bedelli askerlik yaptırdım, sen oğlunu askere göndereceksin.
Hiç düşündün mü, zengin aile çocuklarından şehit olan var mı? Hiç “Ne mutlu şehit evladım var” derken aklına “Zengin babalar analar neden şehit evladına sahip olamıyor?” diye sordun mu?
Ben tatil programı yaparken ve en güzel otellerde her şey dahil keyif sürerken sen aileni alıp bir tatil gününde sahile inip birer çay bile içemeyeceksin.
Ben şehrindeki fabrikalar kapatılırken gelip jandarmanın önünde göğsümü siper ederken sen beni “Allahsızlar, komünistler, hainler” diye taşladın, şimdi işsizsin ya da tarlana ekecek bir şey bulamadığın için aç kalıyorsun.
Güzel yurdumuzun en güzel yerlerinin doğası üç kuruşluk kâr için katledilirken ben bunu durdurmak için koştum geldim yanına sen “Bu şehirli züppelerden bıktık” diye jandarmadan önce önümüze dikildin, şimdi tarlanı sulamayı bırak yüzünü yıkayacak su bulamadığın için ağlıyorsun ama hâlâ “SİHA’larla tüm dünyayı fethedeceğini” sanıyorsun.
Bak canım kardeşim, sen bir şey sandığın TOGG ile fotoğraf çektirip sadece dokunabilmek için çırpınırken ben zaten çoktan aldığım elektrikli otomobille yanından geçip gidiyorum fark etmiyorsun bile.
Sana faizin haram olduğunu söylüyorlar, buna inanıyorsun, ama farkında bile değilsin, çünkü paran yok, benim param var ve 100 bin lira yatırdım bankaya, yüzde 35 faiz alıyorum, bu faizi de sen ödüyorsun.
Güzel çocuğum sen “Bunlar erkek erkeğe evlilik getirecekler” yalanına inanıyorsun, oysa senin ortaokuldaki çocuğun hemen okul kapısında satılan haplarla uyuşturucuya alıştırılıyor, anlamıyorsun bile.
Bizim için söylenen “azgın azınlık” lafını hemen sahiplenip “Bunların kökünü kazıyacağız” diye naralar atıyorsun, ama o azgın azınlığın sadece ve sadece senin daha iyi olman için canını ortaya koyduğunun farkına bile varamıyorsun.
Daha ne diyeyim be evladım, sen cennete gideceğini zannederken ben zaten cenneti yaşıyorum.
Oysa senin de güzel yaşamanı hayal ettim hep, bu nedenle kendi kendimi sıkıntıya sokup mücadele ettim, yoksa ister Tayyip gelsin ister Kemal benim için fark etmez, sen kendine bak.
YENİ ÖĞRENDİM
Sinan Oğan tarafsız kalma eğiliminde
Muhalefetteki herkes nefesini tuttu Sinan Oğan ve Ata İttifakı’nın kararını bekliyor.
Böyle bir aşamada Oğan’ın Erdoğan’ın çağrısına uyarak Dolmabahçe Sarayı’na gitmesi büyük düş kırıklığı yarattı.
Dün Ata İttifakı’na çok yakın önemli bir isimle konuştum.
Sadece izlenim olarak duyduklarımı size de aktarmak istiyorum;
Bir entrika olmasından endişeleniyoruz.
Sinan beyin Erdoğan’a gitmesi iyi olmadı bu olmamalıydı.
Ümit Özdağ ve Sinan Oğan tarafsız kalmaktan yana. Bu tavır iktidara destek anlamına gelir.
Anladığımız kadarıyla MHP’nin izlediği yolu izleyerek önemli bir makam istemek yerine devlet içinde güçlenmek istiyorlar.
Öğrendiğimiz kadarıyla Aliyev devreye girdi ve “Erdoğan seçilemezse hepimiz için çok kötü olur, buna siz neden olmayın” dedi.
Ata İttifakı’nın asıl fikir babası ve kuruluşunda büyük katkısı olan Adalet Partisi Genel Başkanı Vecdet Öz durumdan rahatsız.
Vecdet Öz büyük ihtimalle Özdağ ve Oğan’ın aksine Kılıçdaroğlu’na destek açıklayacak.
Adalet Partililer “Bizi küçük gören Kılıçdaroğlu’na kırgınız, bizi de ziyaret etmesini ve genel başkanla birlikte açıklama yapmalarını bekliyoruz. Bizim 250 bin oyumuz var ama özgül ağırlığımızı da hesaba katmalılar” diyorlar.
Bu pazar için üç fıkramız var
Seçime bir hafta var.
Bu pazar rahat ama endişeliyiz.
Açıkçası “Önümüzdeki pazar günü ne olacak?” telaşı yüzünden muhtemelen bugünü pek keyifli geçiremiyoruz.
Ama olsun, biraz ara verelim ve Yıldırım Tuna’dan gelen fıkralarla gülümseyelim;
ÇOK GÜLDÜM
Herkes artık bu vaziyette
Kendisini Osmanlı zabiti zanneden akıl hastanesindeki deli, kafasında kalpak kat doktoruna gidip “Ben Karakol Cemiyeti’nden Miralay Nazım.. Yarın şafak sökerken Conk Bayırı’nda İngilizlere sağ cenahtan hücuma başlayacağız.. Gazamız mübarek olsun..!” demiş ve sert kaz adımları ile odadan çıkar çıkmaz doktor etrafı kontrol ettikten sonra başhekimin telefonunu çevirip “Efendim, ben ajan Miller..” demiş kısık bir ses tonuyla, “Türklerden yarın sabah için önemli bir istihbarat aldım, şafakta bize saldıracaklar.. Onu iletmek için arıyorum efendim.”
Başhekim “Doktor kafayı üşütmüşsünüz..!” diye sinirlenmiş, “ Durumunuzu hiç iyi görmüyorum.. Saçma sapan işlerle uğraşacağınıza hemen yanıma gelin ve arka bahçede inşa ettiğim gemi için tarafıma bildirilen Büyük Tufan’dan önce her cinsten dişili erkekli hayvanları bulmama yardım edin..!”
Lambadaki cin
Yolda yürürken eski bir lamba buldum, parlatmaya çalışırken içinden bir cin çıktı, “Benden bir dilek dile hemen yerine getireyim” dedi.
“Hiç ölmeden sonsuza kadar yaşamak istiyorum” dedim,“Bu tip dilekleri yerine getirmeme izin verilmiyor” dedi, “Herhangi başka bir şey dile, anında yapayım..”
“Tamam” dedim, “O zaman parlamentomuzda seçilenlerin bu ülkede herkesin birlik ve beraberlik içinde bağımsız ve özgür yaşayabilmeleri için bir araya geldiklerini gördükten sonra öleyim..!”
“Seni gidi şeytaann” dedi omuzuma bir şaplak atarak, “Seni gidi kurnaz tilkiii..!”
Telefonda tanıştığınız bir kızla buluştunuz ve ilk gece o kızın ağzından duymak istemeyecekleriniz:
■ Bu gece birlikte olduğumuz için çok mutluyum. Hastalık derecesinde kıskanç ve manyak kocam hapisten çıkmış. Elinde silah o köşe, bu köşe, beni arıyor. Günlerdir arkadaşlarımın evlerinde saklanmaktan delirmek üzereydim.. Ayy, dünya varmış. Sağ ol canım..!”
■ Çok garip.. Telefonda sesiniz öyle oturaklı ve yakışıklı birine aitmiş gibi geliyordu ki..!
■ Size telefonda sporu severim demiştim.. Sesimin inceliğinden ‘Kadınlararası Ağır Siklet Güreş Şampiyonu’ olabileceğimi tahmin etmemiştiniz değil mi?.. Size söylüyorum heeeyy.. Bana doğru bakar mısın sen?.. Tavanda ne vaar?..”
■ Kızmayın canım şaka yaptım.. Tabii ki hindiyle akrabalığınız olamaz.. Ben sadece boynunuzun altında birikip aşağı sarkan derinize taktım kafayı.. Tamam da.. Kabul edin komik amaa..
■ Patlıcan sever misiniz?.. Alakasız bir soru ama burnunuzu görünce konu olsun diye aklıma birden şey ediverdi işte..!”
■ Ne biliim, telefonda 1945 model Rolls Royce’um var dediniz tamam da, onun ilk sahibi olabileceğiniz aklıma gelmedi işte.. Kalkıyorsanız yandaki sandalyeye tutunun.. Yardım edeyim mi?..