Korkusuz
Memduh Bayraktaroğlu

Bahçeli'nin hasletlerini öğrenmiş oldum...

Devlet Bahçeli’ye hitaben çok zarif bir açık mektup yazan Emin Çölaşan, 50 yıldır neredeyse halen ülkenin “en çok okunan” yazarlarından biri...

Politikacılar onun tarafından eleştirildiklerinde önce mutlaka düşünmeli sonra harekete geçmeliler...



Mektupta, Bahçeli’nin bugüne kadar bilmediğim kimi hasletlerinden söz edilmesi, zarif ve dostça yapılmış eleştirilerden daha çok ilgimi çekti...

Emin Bey şöyle diyordu:

“Göründüğünüz ya da görünmek istediğiniz gibi öyle sert ve asık suratlı biri değilsiniz. Gerektiğinde kendi iç çevrenizde güler yüzlü olmayı hatta espri yapmayı bile biliyormuşsunuz...”

[caption id="attachment_186165" align="alignnone" width="212"] Devlet Bahçeli[/caption]



İtiraf ediyorum...

Yıllardır siyaset yazıyorum...

Yıllardır izliyorum Bahçeli’yi ama...

Devlet Bey’in güler yüzlü biri olabileceğine ihtimal bile vermiyordum...

Espri yapmış olabileceği ise aklımın köşesinden geçmezdi...



Çölaşan’ın onun bu hasletlerini yazması iyi oldu zira...

Bundan sonra Bahçeli ile ilgili eleştirilerimi nobranlıktan çıkarıp daha esprili yapacağım...

Sanırım benim gibi Emin Bey’in her yazısını okuyan okurları da Bahçeli’nin bu tarafını ilk defa duymuş oldular...

DEVLET BEY, ÇÖLAŞAN’I BİZZAT ARAMALIYDI


MHP Genel Başkan Yardımcılarından birinin Çölaşan’ın sorduğu sorulara cevap vermek yerine ona hakaretler ve tehditler savurması ise Çölaşan’ı daha güçlendirdi...

MHP Genel Başkan Yardımcısı ve tabii ki onun nezdinde Bahçeli’yi iyice itibarsızlaştırdı...



Bahçeli’nin yerinde olsaydım, Çölaşan’a hakaret ettirmek yerine bizzat telefon eder ve şöyle derdim:

“Emin Bey, öncelikle şahsım için yazdığınız ve tarafımdan iltifat olarak kabul edilen övgü sözcüklerinize teşekkür ederim.

Siz de bilirsiniz ki siyasette dün yok bugün vardır. O gün siyasi stratejimizin Sayın Cumhurbaşkanımıza muhalefet etmek üzere olması, bugün de aynı şekilde devam etmemizi gerektirmez.


[caption id="attachment_186161" align="alignnone" width="286"] Emin Çölaşan[/caption]

Biz bugünkü siyaset stratejimizin ülkemiz, milletimiz ve partimiz için daha doğru olduğuna inanıyoruz. Politikalarımızı eleştirmek hakkınız ama biz bu politikalarımızda ısrarlı olacağız... Köşenizde karakterim kadar siyasi anlayışımın da övülmesi daha çok hoşuma giderdi ama siz de benim gibi kendi işinizi yapıyorsunuz...”.



Bu tarz bir konuşma “Önce İnsanım Sonra Gazeteci” adında kitap yazan bir yazar için inanın o hakaretlerden çok daha etkili olurdu...



İşin özü...

Yazarların işi çok sevimsiz olsa da eleştirmek...

Siyasetçilerin bu eleştirilere tahammül etmeleri ise onların demokratik zorunlulukları...

ÖYLE BİR CÜMLE Kİ...


Çok sevdiğim bir deyiştir...

“Öyle bir zaman olur ki hayali cihan değer”

Mustafa Balbay’ın konuşmasından bir cümle bana o güzel sözü hatırlattı...

Kendi kendime mırıldandım...

“Öyle bir cümle ki; adalet heykelinin gözlerindeki bağı çözüp kişiye göre hüküm veren savcı ve yargıçların boyunlarına takılacak deve çanı gibi...”

[caption id="attachment_186162" align="alignnone" width="195"] Mustafa Balbay[/caption]



Cümle şöyle:

“Siz bugün FETÖ ile mücadelenizi SÖZCÜ Gazetesi’ni FETÖ’cü ilan ederek, Enis Berberoğlu’nu önce FETÖ’den sonra gizli belge açıklamaktan, sonra casusluktan yargılamaya kalkarsanız bunu dünyaya anlatamazsanız”.



Ben de kısaca yorum getireyim...

Demokrat dünyadan koptuğunuz...

Adalet heykelinin gözündeki bağı koparıp attığınız...

Yargıyı bağımlı kıldığınız...

Gazetecileri hapsettiğiniz...

Bir şüphe ve suçlamayla insanların servetlerini ellerinden aldığınız, bedenlerini de cezaevlerine tıktığınız için...

Kredi ya da takas olarak rezerv para bulmadığınızı halen anlayamadınız mı?..

GELECEĞİN KAHRAMANLARI


Siz bu satırları okurken Müyesser Yıldız ve İsmail Dükel büyük olasılıkla “tutuksuz yargılanmak üzere” serbest bırakılacaklar...

[caption id="attachment_186163" align="alignnone" width="255"] Müyesser Yıldız[/caption]

[caption id="attachment_186164" align="alignnone" width="281"] İsmail Dükel[/caption]

Ama...

Onlara yapılan bu ayıp İçişleri ve Adalet bakanlarıyla emniyet ve yargının boynunda deve çanı gibi asılı kalacak...

Gelecekte Yıldız ve Dükel kahraman vatanseverler olarak anılırken...

Onları, ellerinde somut hiçbir kanıt olmadan sabahın köründe evlerinden aldıranları ise hiç kimse hatırlamayacak...

KESİCİ’DEN BİR KISSA...


DPT eski Müsteşarı ve CHP Milletvekili İlhan Kesici benim “Bir malın fiyatı piyasa fiyatıdır” görüşüme destek mahiyetinde bir kıssa anlattı.

Sizlerle paylaşmak istedim:

[caption id="attachment_186160" align="alignnone" width="298"] İlhan Kesici[/caption]



Bir tüccarın çocuğu babasına sesleniyor:

“Baba deve bir pul alayım mı?”

“Alma” diyor babası...

Bir süre sonra yine aynı deveci geliyor ve çocuk babasına sesleniyor:

“Baba deve bin pul alayım mı?...”

“Al oğul” diyor babası...



Bu kıssa, benim bir malın fiyatının piyasa fiyatı olduğunu dakikalarca anlatmamdan daha etkili valla...