Korkusuz

Aynen

Aynen
Size bir kelime söyleyeceğim.

O kelimeyi yeni nesle söylemeyi yasaklayın...

Konuşamayabilirler...

“Aynen”

Evet... “Aynen” kelimesini kullanma çocuğum’ deyin, pek çok gencimiz tökezleyecektir.

Sadece gençlerimiz mi?

Elbette hayır... Pek çoğumuz bu duruma düşebiliriz.

★★★

Karşındaki senin kendini ifade edemeyeceğin bir konuyu mu anlatıyor?

“Aynen!”

Senin tasvir edemediğin bir şeyi mi tasvir ediyor!

Çak bi “Aynen!”

Karşındaki uzun uzadıya bir şey anlatıyor sen ise paketlemek mi istiyorsun?

Yapıştır... “Aynen!”

Daha güçlü bir onay mı gerekiyor. Kullan iki tane.

“Aynen Aynen!”

★★★

Peki neden bu anlamsız amorf kelimeye sarıldık.

Çünkü kelime dağarcığımız zayıfladı.

Dijital çağda 140 karaktere indirgenen ifademiz, bizi hap diliyle konuşmaya zorluyor.

İçerik önemini kaybediyor.

Ayrıntılı tasvir... Duygu dolu bir hitap... Tane tane anlatılan bir düşünce...

Dinleyici bulmuyor.

Bir de tabi sabrımız kalmadı!

Kimsenin kimseyi dinleyecek sabrı yok.

Yapıştır bi “aynen”... Bitsin gitsin...

★★★

Dil böyle yok olur.

Sadece dil mi...

Kavramların da içi boşalıyor.

Anlamsızlaşıyor.

Bakın...

Hani şu hepimizin bildiği zafer işareti...

Diğer tüm parmaklar kapalıyken işaret ve orta parmağı açık tutarak yapılan işaret.

İngilizce Victory’nin V’si...

V for Victory... Zafer için V...

★★★

İlk nasıl çıktığı konusunda rivayet muhtelif...

13. yüzyıla kadar götüren var.

1415 yılında yapılan Agincourt savaşında Fransız okçuların baş parmaklarını kaybetmediklerini göstermek amacıyla kullanıldığı rivayet ediliyor.

Ancak bildiğimiz... Dünyaya mal eden İngiliz Başbakan Winston Churcill...

2.Dünya Savaşı’nda Nazi Almanya’sına karşı kazandığı zaferi bu işaretle dünyaya duyurmuştu.

Sonra tüm dünyada direnişin uluslar arası sembolü oldu.

★★★

68 Paris... Hep bu sembolle anıldı...

Vietnam savaşını protesto eden gençlerin parmakları hep havaya V şeklinde yükseldi.

Filistinli genç direnişçiler...

Yaser Arafat’ın “Benim küçük generallerim” dediği  10 yaşındaki direnişçiler...

İsrailli askerin ateşi altından sıyrılmayı başarınca...

Sapanla taşı fırlatmayı becerince...

Ölümle kalım arasındaki o ince çizgide sek sek oynar gibi gezdiklerinde...

Parmakları havaya gururla dikildi...

“V”

★★★

Peki ya biz de...

Bizde de devrimciler bu işarete özel bir anlam yüklediler.

12 Eylül döneminde cezaevinde veya emniyette direnen devrimci, o hareketi yapma hakkına sahip olurdu.

Ağır işkenceden geçen ama direnen genç...

Gün yüzüne ilk çıktığında “V” işaretini yapardı.

O zaman sol kamuoyu anlardı ki bu genç adam direnmiş...

Hak etmediği halde... Veya direniş sergilemediği halde zafer işareti yapanların dışlandığı, eleştirildiği hatta özeleştiri vermeye zorlandığını 12 Eylül anılarından okuduk.

★★★

Yani zafer işareti...

Bir direnişin... Bir savunmanın... Bir başkaldırının sembolüydü.

★★★

Geldik bugüne...

Ablam kot pantolon deniyor mağazada... Baktı bedenine oturuyor. Güzel yakıştı.

Cart bi zafer işaretli foto instagrama..

Ya da abim...

Rakı sofrasına oturmuş dostlarıyla...

İlk dubleyi parlatacak keyifle... Aklına bi fotoğraf çekmek geliyor.

Attır bi zafer işareti...

Koy facebooka...

Eniştem... Yeni araba aldı... Direksiyona kuruldu...

Al sana “Victory”

★★★

Kavramların içi böyle boşalıyor.

Siyasi nitelik böyle kayboluyor.

Kuşaktan kuşağa devredilmesi gereken kültürel miras böyle eriyip gidiyor.

Dünya’nın Nazi faşizminden kurtulmayı başardığında yaptığı bir işaret...

Blue Jean alma geyiğine indirgeniyor.

★★★

Kendini ifade edemeyen...

Kelimelerin engin deryasına açılmayıp, sadece kıyısında takılmayı tercih eden bir insanlık...

Hızla bütün değerlerin içini boşaltıyor.

Tükete tükete gidiyoruz.

★★★

Yakın zamanda...

Bir söyleşi de...

Burada olduğu gibi... Zafer işaretinin hikayesini anlatmıştım...

Toplantı bittiğinde gençler etrafımı sarmış, bir daha bu işareti olur olmaz kullanmayacaklarını söylemişlerdi.

Anlattıklarımdan etkilenmişlerdi.

Söyleşi bittiği halde 5-6 gence özel seans yapıyordum.

Aslında Churcill’den birkaç yıl önce BBC’nin bu işareti direnişin bir sembolü olarak duyurduğunu filan anlattım. V for Victory’nin 2. Dünya Savaşı’nda nasıl kampanyaya dönüştüğünü söyledim.

Ve ekledim...

‘Siyasi tarih okumadan günümüzde yaşananları anlayamazsanız’ “gençler.”

Hepsi başlarıyla onayladı. İçlerinden en atak olanı atıldı.

“Aynen hocam!”