Korkusuz
Can Ataklı

Aykut Erdoğdu, bütün sahil sitelerini yakacak

ÇOK GÜLDÜM

Aykut Erdoğdu, bütün sahil sitelerini yakacak




Aykut Erdoğdu, CHP’nin hayli aktif ve mücadeleci isimlerinden.

Erdoğdu’nun, Çeşme Ildır’da bir yazlık evi varmış.

Bu evde henüz hiç kalmamış.

Önümüzdeki yaza hazırlık için evde bazı tadilatlar yapmaya kalkışmış.

Nedense (yandaş gazetelere aksettiği kadarıyla) çoğu CHP’li olan site yönetimi “Tadilat yapamazsın” diye karşı çıkmışlar.

Sonra konuyu yandaş tetikçi medyaya aksettirmişler.

Yandaş medya Aykut Erdoğdu’nun yazlık evinin bir malikane olduğunu iddia ederek yayına başlamış.

Paniğe kapılan Çeşme Belediyesi de gidip evi mühürlemiş.

Aykut Erdoğdu da çıkan haberler üzerine “Bir santim bile kaçak varsa kendim yıkarım” demiş, yazlığına gitmiş, eline balyozu almış ve bir duvarı yıkmış.

Siyasete giriyorsanız bu tür saldırılara hazır olacaksınız.

Erdoğdu, saçma sapan biçimde direnmek yerine herkese ders olacak bir tutumla meseleyi kökünden bitirmiş.

Şimdi gelelim bazı gerçeklere.

Eğer çok lüks bir sitede değilse, neredeyse bütün yazlıklar aslında derme çatma yapılır.

Buraları alanlar da biraz daha para harcayarak evlerini daha oturulur hale getirirler.

Örneğin üstü açık sahanlıklar pergolalarla örtülür, anlamsız balkonlar odalara dahil edilir, teraslar daha korunaklı hale getirilir.

Bunlar abartılmadığı sürece, sitenin kendi evlerinde de tadilat yapan diğer site sakinleri seslerini çıkarmazlar.

Belediyeler de genellikle tadilatları önlemek yerine “usulüne uygun” biçimde kendilerine pay alırlar.

Sanıyorum Aykut Erdoğdu, milletvekili olduğu için ev aldığı sitenin “kaprisli” yönetiminin hışmına uğramış. Erdoğdu gereğini yapmanın da ötesinde ortaya bir de pimi çekilmiş el bombası bırakmış.

Bu tür tatil siteleri, evler bittikten sonra sahip olunan arsanın etrafını ve kullandıkları deniz kenarını kapatıp girişi, kontrollü tek kapıdan yaparlar.

Bu aslında tam bir usulsüzlüktür.

Hem çok geniş bir alan geçişe kapanmış olur hem de bu sitelerin sahillerinden halk artık yararlanamaz hale gelir.

Erdoğdu elinde balyoz, bir duvarı yıkarken “Buraları nizamiye kapısı ile kontrol etmek, halkın denize girmesini önlemek de yasalara aykırı, bu durumun da düzeltilmesi gerek” demiş.

Şimdi Çeşme Belediyesi etrafını çevrili sitelerin duvarını yıkmak, sadece site sakinlerinin kullanımına açık olan sahilleri de halkın hizmetine sunmak zorunda.

Tabii sadece o site değil, Türkiye’nin her yanında usulsüz biçimde etrafı duvarlarla çevrilmiş, sahili halka kapalı bütün siteler diken üzerinde olacaktır.

NOT: İstanbul ve diğer kentlerdeki “site” adı altında etrafı yüksek duvarlarla çevrili, girişi nizamiye kapısı gibi kontrollü olan bütün yerler aslında yasaya aykırı. Bu arazilerin parselasyonu yapılırken içinden yollar geçiyor. Ama kılıfına uyduruluyor ve çevre, duvarlarla örülerek o alanlar site haline getiriliyor. Bu kanunsuzluğa da güvenlik gerekçesiyle herkes göz yumuyor.

YENİ ÖĞRENDİM

Erdoğan’ın, üniversite diploması olmadığı AİHM önünde dile getirildi


Avrupa’da yaşayan Türklerin organize ettiği “Erdoğan diplomasız cumhurbaşkanı” konulu basın açıklaması Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi önünde düzenlenen bir mitingle yapıldı.

Metin Güler’in girişimiyle yapılan gösteri ve basın açıklamasında “Erdoğan’ın geçerli üniversite diploması olmamasına rağmen cumhurbaşkanı seçildiği, bunun suç olduğu, Türkiye’deki iç hukuk olanaklarının da artık tükendiği, Erdoğan’ın bu nedenle AİHM’de yargılanması gerektiği” ileri sürüldü.

Metin Güler, gösterinin tam AİHM savcı ve yargıçlarının öğle yemeği için dışarı çıktığı zamana denk geldiğini de söyleyerek “Konuyu zaten hepsi çok iyi biliyor. Kısa bir süre sonra mahkemenin kendiliğinden harekete geçerek, Erdoğan hakkında yargılama başlatacağına inanıyoruz” dedi.

Metin Güler aynı gösteri ve basın açıklamasının 19 Aralık’ta tekrar edileceğini de söyledi.



KATILIM YÜKSEK OLMADI: Strasburg’daki AİHM önündeki gösteriye 40’a yakın kişi katıldı. Basın bildirisini okuyan Metin Güler, katılımın az olmasını “korkuya” bağladı. İmza kampanyalarına binlerce kişinin katıldığını belirten Güler “Konu, sarayın çok öfkesini çektiği için herkes korkuyor ve kimse görünmek istemiyor. Bu nedenle fotoğraf çekilirken bile çok dikkatli olduk” dedi.

DİKKATİMİ ÇEKEN ŞEYLER

Muharrem İnce oturup iyice düşünmeli


SÖZCÜ’de, Rahmi Turan’ın “Saraydaki CHP’li” yazısından sonra adı çıkan ilk kişi Muharrem İnce oldu.

Herkes birbirine “Rahmi Turan’ı okudun mu, kim bu CHP’li?” diye sorarken mutlaka “olsa olsa Muharrem İnce’dir” yargısını da eklemeyi ihmal etmiyordu.

En azından konuyu bana soranların neredeyse tamamı “İnce olabileceği tahminini” de söyledi.

İşte Muharrem İnce’nin oturup düşünmesi gereken budur bence.

İnce şu sıralar çok öfkeli.

Aynı zamanda sanıyorum çok da umutlu.

Genel Merkez’in kendisine komplo kurduğuna inanıyor.

CHP yönetimini “çete” olarak niteliyor.

Öyle sanıyorum ki bu olayın kendisine genel başkanlık yolunu açabileceğine bile inanıyor.

Hırçın tavrı belki de bu yüzden.

Bana göre çok zor.

Eğer hileli hurdalı bir konuda, CHP’lilerin olduğu kadar, sıradan vatandaşların bile aklına Muharrem İnce geliyorsa, durum çok kötü demektir.

İnce, durumdan yararlanmak için öfke şovları yapmak yerine “Ben ne oldu da mitingime 3 milyon insan toplarken bu duruma düştüm?” diye kendi hesaplaşmasını yapmalı.

Ondan sonra elbette tekrar genel başkanlık yarışına girebilecektir.

BUNU YAZMAK GEREK

“Saraydaki CHP’li” olayı kimin işine yarıyor?


Haberin doğruluğu, yanlışlığı artık önemini kaybetti.

Bir CHP’li saraya çıkmış ve Erdoğan’la konuşmuş ya da konuşmamış, ne fark eder artık.

Gelinen sonuca bakın.

Türkiye’nin en önemli belediyelerini AKP’nin elinden almış, zamanında yapılması asla mümkün olmayan bir genel seçime hazırlanması gereken en büyük muhalefet partisi, kendi içinde korkunç bir kavgaya tutuşma aşamasına getirilmiş.

Bazı konuları irdelerken “kime yaradığına” bakmak gerek.

Bu olayda çok açık biçimde sarayın çok kârlı olduğu görülüyor.

CHP karışıyor, parti içi muhalefet sesini çok yükseltiyor, ama bundan bir sonuç alamıyor, CHP’de yönetim değişmiyor ama çok yıpranıyor.

Erdoğan daha ne istesin ki?

Kısa bir süre sonra kaybedeceğini biliyor Erdoğan. Tüm amaç biraz daha zaman kazanmak, Amerika ve Batı’nın desteği ile iktidarını biraz daha sürdürmek ve gidecekse bunu kazasız belasız yapabilmek.

Bu olayda “Herkes oyuna getirildi” demek de yanlış bana göre.

Farkına vararak ya da varmayarak, adı geçen herkes bir anlamda oyuna getirildi getirilmesine de suçlu arayarak vakit kaybetmenin anlamsız olduğunu belirtmek isterim.

Ancak şunu net olarak gözlemliyorum;

1- Muharrem İnce’nin bittiğini söyleyenler yanılıyor.

2- Kılıçdaroğlu’nun artık yerinde kalamayacağını düşünenler yanılıyor.

3- CHP’de ciddi bir yönetim değişikliği olacağını düşünenler yanılıyor.

4- CHP’de genel başkan olma rüyası görenler yanılıyor.

5- AKP’nin bu tezgahtan sonra kurtulacağını sananlar yanılıyor.

6- Gazetecilik yaptıklarını söyleyerek kendilerini kurtarmak isteyenler yanılıyor.

Erdoğan, kenarda “kazanmış” gibi algılanmanın ve muhalefete topyekûn bir saldırı daha yapabilmiş olmanın hazzını yaşıyor.

Tabii kısa süre için.

Sonrasının cehennem olma ihtimalini elbette saraydaki her zeki insan görüyor zaten.