Korkusuz
Memduh Bayraktaroğlu

Atatürk, Keynes'le kavga mı etti?..

John Maynard Keynes Amerika’yı 1929 büyük ekonomik krizinden çıkarırken parasal genişleme, yani para basma yöntemini kullanmıştı...

Parayı doğru yerde doğru gruplar için kullanınca Amerika krizden dünyanın en güçlü ekonomisine ve ordusuna sahip ülkesi olarak çıkmıştı...



Atatürk’ün o süreçteki politikalarına gelince...

Tabii ki dış borçlanmaya karşıydı...

Elbette “denk bütçe” diyordu ama...

Karma ekonomiden (Keynes) yana olduğu konusunda sanırım hiçbirimizin kuşkusu yok...



Ve fakat...

1929 krizinden etkilendiğimiz o günlerde Rusya’dan getirilen planlamacılarla da desteklenen bir “Devlet ağırlıklı (Devletçi değil) karma ekonomi politika olduğunu da unutmayalım...

Çünkü Atatürk de Keynes’in ekonomi politikalarının doğruluğuna inanıyordu ancak...

Türkiye’de ne sanayi vardı ne de borsa...

Haliyle henüz parasal genişlemeye gidilebilecek kadar derin değildi ekonomi...

O günlere bakarak, “Atatürk denk bütçeden yanaydı, Devletçiydi” demek pek de doğru olmasa gerek...

ATATÜRK VE DOKTRİN...

Atatürk 1929 büyük ekonomik krizine kadar piyasa ekonomisinden yanaydı.

O süreçte Devlet eliyle özel sektöre kaynak yaratmak ve sanayici/büyük tüccarlar yetiştirmek için nasıl çabaladığını hepimiz biliyoruz...

Sümerbank’ın ana sözleşmesine “Gelecekte müessese (Sümerbank) hisselerini halk arz edebilecektir” maddesini koydurması “Devletçilik” midir yoksa “piyasa ekonomisi” mi?..



Atatürk yaşamının hiçbir döneminde doktrin insanı olmadı...

Aksine, hep gelişimden değişimden yanaydı...

Yakup Kadri (Karaosmanoğlu), Cumhuriyet Halk Fırkası’nı (Partisi) kuran Gazi Mustafa Kemal’e (Atatürk) şöyle diyor:

“Bu partinin doktrini yok Paşam...”...

“Bu bir halk fırkası çocuk” diyor Gazi Mustafa Kemal ve devam ediyor... “Halk fırkalarının doktrini olmaz, olursa donar kalır...”...

NOT: (Ş. Süreyya Aydemir. İhtilalin Mantığı. Sayfasını unuttum, kitabım da köyümüzde olduğu için bakamadım.)...



Ekonomilerin doktrini olursa dine dönüşürler...

Dine dönüşünce de hiçbir sorunu çözemezler...

Liberal düşünce ekonomileri statükodan kurtarmak, sürekli yenileşmelerini sağlamak içindir...

Hâsılı...

Neo Liberalizm de dinleştiği için ekonomik krizlere reçete üretmekte zorlanıyor...

ÖNEMLİ OLAN HANGİSİ

KORKUSUZ’daki mail adresime lütfedip elektronik posta gönderen ve “Durgunluk yaşayan ekonomilerde bütçe açıkları şarttır” görüşüme itiraz edenlerin sayısı çok fazla...

Tabii ki onlarınki gibi benimki de bir görüş, bir fikir nihayet...

Ekonomi yönetimi, enstrümanlar arasında inanılanı tercih etme sanatıdır.

Benim tercihim böyle...

Çünkü ve bilirim ki dünyadaki bütün büyük ekonomik krizlerin temel sebebi piyasalardaki likidite eksikliğidir.



Likidite eksikliğini giderme yöntemi de bir tercihtir.

Doğrudan para basarak giderilebileceği gibi bütçe açıklarıyla yani kamu yatırımlarını ve harcamalarını arttırarak da durgunluktan çıkılabilir.

Önemli olan...

Bu süreçte bütçe açıklarının veya basılan paranın nasıl ve kimler lehine kullanıldığıdır.

BULURLAR YENİ BİR YALAN


Haber kanallarının müzmin konukları (Ünlü Komplo Teorisyenleri) birer bilim insanı kesilmiş neler anlatıyorlardı neler?..

Hepsi koronavirüsten sorumlu olan ülkeyi bulmuştu:

“Emperyalist Amerika Birleşik Devletleri...”...



“Yankiler” Çin’i kıskandıkları için laboratuvarda koronavirüs üretmişler, Çin’in üzerine salmışlardı...

Çünkü bu ufak tefek, sarı benizli, çekik gözlü insanlar; Amerika’ya meydan okuyorlardı...

Birleşik Devletler, laboratuvarda bir virüs üretip Çinlilerin üzerine saldılar...

Amaçları, kendi işine yarayanları hariç bütün Çinlileri öldürmekti...



Fakat yalan tutmadı zira bizzat Amerikalı bilim insanları koronavirüs denilen mikrobun insan eliyle üretilmesine imkân olmadığını açıkladılar...

Bir süre sonra gördük ki virüs, Çin’den çok Amerika ve Avrupa’da etkili...

Ve dün Çin’den gelen açıklama artık iyice gösterdi ki; virüs ABD’de ve laboratuvarda üretilmemiş...

Hedefte Çin de yok...

Çünkü, ABD’de ölümler artarken Çin’de ise salgından ölen sayısı son günlerde “sıfır...”...



Bakalım bizim komplocular bu durumu nasıl açıklayacaklar...

Bulurlar yeni bir yalan ve üflerler...

SÖZÜN ÖZÜ CANLARIM...


Benim “bütçe açığı şart” deyişimin “Durgunluk yaşayan, işsizliğin acımasız boyutlara ulaştığı ekonomilerde” diye başladığını görmezden gelerek eleştirmek, çok da insaflı olmasa gerek...

Bir ülke eğer salt bütçe açığı vermemek için işsizliğin toplumsal patlamaya dönüşmesini göze alıyorsa...

O ülkenin; denk bütçede ısrar edenler tarafından bir tür iç savaşa sürüklenmek istediğini tahmin etmek komplo teorisyenliği değildir...



Bektaşi, Hocanın birine diyor ki:

“Kuran’da okudum; ‘namaza yaklaşmayınız’ yazıyor...”...

Hoca itiraz ediyor.

“Göster bakayım hangi ayet...”...

Bektaşi Nisa Suresi 43. ayetin bitişindeki iki kelimeyi okuyor:

“Namaza yaklaşmayın...”...

Hoca gülümsüyor...

“Be mübarek” diyor... “Tamamını okusana...”...

Ayet mealen şöyle:

“Ey iman edenler! Sarhoş iken namaza yaklaşmayınız”...



Benim “Bütçe açığı şart” deyişimi; “Bir ekonomi durgunluk yaşıyorsa...

İşsizlik oranı yüzde 14’e kadar çıkmışsa; o ekonomi ‘felâketi yaşıyor’ demektir...” cümlelerimi görmezden gelerek ve acımasızca eleştirmek işte bu fıkradaki Bektaşi gibi yapmaktır...