İnsan garip bir canlı. Gerçeği araştırmaktansa başkalarının söylediğine inanmayı daha güvenli buluyor. Bu tarih boyunca böyleydi, bugün de değişen pek bir şey yok.

Yıllar önce Aristoteles hakkında anlatılan bir hikaye durumu çok iyi özetler.

Aristoteles, M.Ö. 4’üncü yüzyılda yaşamış bir Yunan filozofudur. Platon’un öğrencisi, Büyük İskender’in hocasıdır.

Mantık, siyaset, etik, metafizik, biyoloji ve zooloji gibi pek çok alanda ilk sistemli düşünceleri ortaya koymuştur. Modern bilimin temeli sayılan gözleme dayalı yöntemin öncülerinden biri kabul edilir. Kısacası, insanlık tarihinin en etkili isimlerinden biridir.

Rivayete göre Aristoteles’in hayvanlarla ilgili gözlemlerine bir hayranlık duyulur ve söylediği her şey tartışmasız doğru kabul edilir.

Yıllar sonra, bir manastırda papazlar Aristoteles’in sözlerini tartışırken genç bir papaz sıkılır ve dışarı çıkar. Avluda bir at görür. Aristoteles’in “Atın ağzında 28 diş vardır” dediğini hatırlar ve merak edip atın ağzını açar. Dişleri sayar. Sayı 28 değildir.

Genç papaz içeri dönüp durumu anlatınca diğerleri alay ederek onu azarlar. Tartışma büyür ve birlikte dışarı çıkıp atın ağzına bakarlar. Gerçek açıktır. Gerçek ortadadır. Aristoteles’in söylediği sayı yanlıştır.

Fakat buna rağmen papazlar Aristoteles’in yanılmış olabileceğini kabul etmez, dolayısıyla yanlış olması gerekenin ‘at’ olduğuna karar verirler.

Gerçeği kabul edip otoriteyi sarsmak onlara tehlikeli gelir. Hakikat gözlerinin önündeyken bile kendi inançlarını korumayı seçerler.

★★★

Buna koyu gelenekselcilik denir. Yani insanların eskiyi, alışılmışı ve otoriteyi sorgulamadan doğru kabul etme eğilimi.

Gelenekselcilik, gerçeği değil alışkanlığı korur. Bu yüzden çoğu zaman ilerlemenin önündeki en sessiz, en güçlü engeldir.

Günümüzde de bu zihniyet kılık değiştirmiş devam ediyor. Bugün körü körüne inanılanlar sadece din adamları ve tarikat şeyhleri değil. Siyasetçiler, sözde uzmanlar, fenomenler ve sosyal medya yıldızları da aynı etkiyi yaratıyor.

Biri çıkıp “Böyledir” dediğinde insanlar düşünmek yerine hemen teslim oluyor. Çünkü düşünmek zahmetli, kanıt aramak yorucu, karşı çıkmak ise riskli. Bu yüzden toplum, kendisine gösterilenleri çok da sorgulamadan hakikat sanmaya devam ediyor.

★★★

Enerji içeceğinin her derde deva olduğuna, bir taşın tüm sorunları çözdüğüne, sosyal medyada gördüğü her cümlenin mutlak doğru olduğuna inanan milyonlar böyle çoğalıyor.

Başkasının düşüncesi ve fikirleriyle yaşayan bir topluma dönüşüyoruz ve bu durum sadece bireyleri değil, siyaseti, eğitimi, sağlığı ve gündelik hayatın her alanını etkiliyor.

Bilgiyi ölçmek yerine ezberlemek, gerçeği araştırmak yerine başkasının cümlesini sahiplenmek, mantığa değil otoriteye yaslanmak... Bu zihniyet yüzünden bilim ilerlese bile akıl aynı hızla ilerlemiyor.

Sözün kısası, otoriteyi kutsadığımız her yerde hakikat zarar görüyor. Aristoteles’in yanılmaz olduğunu düşünmek ne kadar saçmaysa, bugün herhangi bir otoriteyi sorgusuz sualsiz doğru kabul etmek de o kadar yanlış.