Korkusuz
Can Ataklı

Anketlerde Erdoğan şişirilmeye başlandı

ANALİZ

Anketlerde Erdoğan şişirilmeye başlandı


Tahminimde yanılmadım.

Geçtiğimiz yılın eylül aylarında sizlere yazmıştım.

Şöyle demiştim: “Aralık ayına kadar anketlerin hiçbirini ciddiye almayacağım, ancak yılbaşından sonra yapılacak anketler biraz daha gerçeği gösterecektir.”

Yıl başına geldiğimizde ise şöyle yazmıştım: “Ortalıkta bazı anketler dolaşıyor, ancak benim asıl merakım Erdoğan’a sunulan anketler. Çünkü Erdoğan hiç kimsenin bilmediği kişilere yaptırıyor anketleri. Sonuçların da ne olursa olsun gerçeği yansıtmasını istiyor, moral verici anketleri kesinlikle istemiyor.”

Tabii işin doğrusu da budur.

Bazı anket şirketlerinin araştırma yaptıkları siyasi partilerin hoşuna gidecek sonuçlar verdiği bilinen bir gerçek.

Bu nedenle yapılacak bir araştırma eğer gerçek sonucu değil de istenilen sonucu veriyorsa bunun hiçbir anlamı yok.

İşin bir başka yönü de şu: Anketler rakiplerin moralini bozmak için de kullanılabiliyor. Erdoğan elbette bunlara izin veriyor. Kendisi gerçeği bildiği için yayılan sahte anketler eğer karşı tarafın moralini bozuyorsa hiç sesini çıkarmıyor.

Bu saptamaları yaptıktan sonra gelelim günümüze.

Bir ay kadar önce yapılan bazı araştırmalarda Kılıçdaroğlu’nun yüzde 57’ye kadar çıktığı görülüyordu.

Sonra bu anketler bıçak gibi kesildi.

Ardından bir şeyler oldu ve anket şirketleri “AKP sanıldığı kadar çözülmedi, eski oy oranını aşağı yukarı koruyor” başlıklarını görmeye başladık.

Daha önce yüzde 15/17’lerde gösterilen İYİ Parti’nin hızlı bir düşüş trendine girdiği ve hatta barajı bile aşamayacağı söylenmeye başladı.

Memleket Partisi bir anda “hatırı sayılır” oranlarda gösterilir oldu.

Adı büyük bazı anket şirketlerinin sahipleri “Araştırma henüz tamamlanmadı ama durum kafa kafaya görülüyor” türü açıklamalar yaptılar.

Ama en önemlisi bir ay içinde “Kılıçdaroğlu yüzde 50’yi geçiyor” diyen anket şirketleri şimdi Kılıçdaroğlu’nu yine önde ama yüzde 50’nin altında gösteriyor.

Tele1 internet sitesinde dün 7 araştırma şirketinin verdiği sonuçların ortalaması yayınlandı.

Buna göre Kılıçdaroğlu’nun oyu yüzde 48.3 olarak görülüyor.

Erdoğan ise yüzde 43.8’de.

Araştırma ortalamalarında Muharrem İnce yüzde 5.5, Sinan Oğan ise yüzde 2.2 çıkmış.

Her ne kadar Muharrem İnce “Bana oy verecekler, Kılıçdaroğlu’na vermeyecektir” dese de eğer İnce aday olmazsa Kılıçdaroğlu’nun ilk turda yüzde 50’yi geçeceğini söylemek yanlış olmaz.

Sonuç olarak şunu söylemek istiyorum;

Türkiye’de seçmenler çok farklı bir eğilime girdiler aslında.

CHP’nin genel başkan ve diğer isimlerle yaptığı mitingler bile bunun bir göstergesi.

Anket şirketlerinin büyük bölümü iktidarın baskısı altında.

Buna rağmen hiçbiri, sarayın en sadık anketçisi Optimar bile bir takım tuhaf analizler yapmadan Erdoğan’ın oy oranını yüzde 50’nin üzerinde gösteremiyor.

Buna karşı durum sanki “kıl payı” kadar azmış gibi göstererek özellikle muhalif seçmeni olumsuz etkilemeye çalışıyorlar.

Anketlere dikkat edin. Fazla da etkisi altında kalmayın. Bildiğinizi yapın.

CANIMI SIKAN ŞEYLER

Dünyanın her ülkesine vatandaşlık dağıtmışlar ve bunlar oy kullanacak


Geçen hafta yazdığım “Yurtdışında yaşayanların oy kullanması çok mu gerekli?” yazım hayli ilgi gördü.

Özellikle aralarında Afganistan, Pakistan gibi ülkelerin olduğu 15 yeni ülkede daha oy kullanılacak olması hem herkesi çok şaşırttı hem de öfkelendirdi.

“Ne oldu da bugüne kadar oy sandığı kurulmayan bu tür ülkelerde de seçim kararı alındı?” sorusu kafaları karıştırıyor.

Ciddi bir araştırma kuruluşu olan Polimetre’nin yurtdışında oy kullanacakların dağılımı raporunu inceledim.

14 Mayıs’ta yurtdışında yaşayan 3 milyon 286 bin 786 Türk vatandaşı oy kullanacak.

Bu seçmenlerin büyük bölümü Türkiye’den başka ülkelere gitmiş, orada çalışan ve yaşayan kişiler.

Bir de Türkiye’de doğmayan seçmenler var.

İncelemeye göre

Yurtdışı doğumlu seçmen sayısı 2 milyon 544 bin 29’dur.

Bunların yaklaşık yarısı yurtiçinde yarısı da yurtdışında oy kullanacak.

Şimdi gelin son olarak seçimde sandık kurulacak bazı ülkelerdeki Türk vatandaşı olanlara göz atalım:

Suudi Arabistan’da doğmuş, Suudi Arabistan’da oturan 4 bin 434

Afganistan’da doğmuş, Afganistan’da oturan 1 bin 292

Afganistan’da doğmuş, BAE’de çalışan 939

Afganistan’da doğmuş, Suudi Arabistan’da çalışan 770

Suriye’de doğmuş, Almanya’da çalışan 2 bin 522

Suriye’de doğmuş, Suudi Arabistan’da çalışan 1.902

Suriye’de doğmuş, Lübnan’da oturan 1.768

Rusya’da doğmuş, Rusya’da oturan 2 bin 648

Rusya’da doğmuş, ABD’de oturan 539

Irak’da doğmuş, Irak’da oturan 1.440

Kanada’da doğmuş, Kanada’da oturan 3 bin 813

Çin’de doğmuş, Çin’de oturan 2 bin 223

Toplam rakam 64 milyon seçmen içinde küçük gibi görülebilir.

Ancak burada iki sorun var: Bu iktidar dünyanın geri kalmış birçok ülkesinde vatandaşlık dağıtmış. Bu gelecek için bir sorun olacaktır.

İkincisi ise bunlar seçimde de oy kullanacak. Büyük ihtimalle de hepsi AKP’ye oy verecekler.

O halde yurtdışı seçmenlerle ilgili şunu sormak gerekmiyor mu?

Türkiye ile hiçbir ilgisi olmayan bunca insanın Türkiye’nin kaderini etkileyecek seçimlerde oy kullanmasına razı mısınız?

NOT: Resmi kayıtlara göre Suriye doğumlu Türkiye’ye gelmiş ve vatandaş olmuş 1 milyon 268 bin 331 kişi de oy kullanacak.

BUNU YAZMAK GEREK

Listelere öfke, yanlış kararlar aldırtmasın


Seçime doğru son aşama olan partilerin milletvekili listeleri doğal olarak gürültü çıkardı.

Her seçimde bu yaşanır.

Ancak bu kez ittifakların söz konusu olması ve Millet İttifakı’ndaki partilerin bütün yükünün CHP üzerine binmesi, CHP seçmeninde burukluk yarattı.

Oysa bunun böyle olacağı başından beri biniliyordu.

Buna karşı CHP’nin başka partileri meclise taşıma işlevini üstlenmişken yaptığı birkaç hata can sıkıcı oldu.

Açık söyleyeyim: CHP’nin listesinin tümüne baktığımda içime sinmiyor.

Ancak bu seçim bildiğimiz gibi bir seçim değil.

Demokratik olarak parlamentoyu belirlemeyeceğiz.

Ucube bir rejimin gidip gitmemesini oylayacağız.

Bu nedenle kendini muhalif hisseden herkesin iyi düşünmesi gerek.

Adaylara veya CHP sırtından Meclis’e taşınacak olan isimlere bakarak toptan bir karar vermek yanlış olacaktır.

Muhaliflere tavsiyem şudur: Öfkeniz ne olursa olsun, bu sistemin bitmesi için cumhurbaşkanı adayına kesinlikle oy vermek ama parlamento seçiminde dilediği partiye evet demektir.

DİKKATİMİ ÇEKEN ŞEYLER

CHP’ye bu kadar yüklenmek doğru mu?


Listelerin açıklanması özellikle CHP’de sıkıntı yarattı.

Eleştiriler hatta hakarete varan söylemler peşi sıra yapılıyor.

Ekrem İmamoğlu’nun danışmanlarından Bülent Akköse dün bir bilgi notu göndermiş.

Size de sunmak istedim.

Akköse şunları dile getirmiş;

Dün listeler belli olduğundan bu yana Millet İttifakı listeleriyle ilgili yüzlerce olumsuz görüş, eleştiri, iftira ve hakaret yapıldı.

Acaba Cumhur İttifakı adayları bu kadar detaylı inceleniyor, araştırılıyor ve irdeleniyor mu?

Sol, sosyal demokrasi veya aydın dediğimiz kesimler neden hep bardağın dolu tarafını değil de boş tarafını görmeyi tercih ediyor?

Mesela;

- Listelerin gençleştiğini

- Her konuda alanında uzman kişiler eklendiğini

- Vekillerin yarısının aday gösterilmediğini 

- İktidar olmak uğruna listeden 50 kontenjan verildiğini

- 10 gündür yapılan mitinglerin tarihi kalabalıklarla geçtiğini

- 20 yıldır ilk defa anket şirketlerinin büyük çoğunluğunun Millet İttifakı’nı kazanıyor gösterdiğini

- Daha önce hiç vekil çıkaramayan illerde ortak liste özverisine giderek vekil çıkarma olasılığının çok yüksek hale geldiğini

- Bürokraside Millet İttifakı’na bilgi akışının hızlandığını

- Birçok siyasi partinin değişim uğruna aday çıkarmayarak dolaylı destek vererek özveride bulunduğunu neden görmüyoruz?

Oysa DSP, HÜDA PAR, Yeniden Refah 5 dakika konuşulup unutuluyor veya AKP’nin bütün bakanlarını neden vekil yaptığı konuşulmuyor bile.

Muharrem İnce veya ATA İttifakı’nın neden sürekli Millet İttifakı’nı eleştirdiğini beş dakika konuştuk mu?

İktidarı değiştirmek görünürde ortak amaç iken sürekli muhalefete yüklenmenin mantığını sorguladık mı?

Sadece ve sadece CHP ve listelerindeki 8-10 kişi hakkında dönüp dolaşıp farklı açılardan olumsuz haberler yapılıyor.

Adaletli olmak, büyük resmi görmek ve her şeyden önce yapılan fedakarlıklar ve çalışmaları da takdir etmek gerektiğine inanıyorum.

Akköse’nin söyledikleri yanlış mı?

Bence değil.