Günümüz dünyasında değerlere bağlı liderlik kavramı bitti...

Günümüzde liderlik anlayışı:

Fırsatları önce kendisi için kullanmak sonra halkın hizmeti için değerlendirmek...

Oysa...

Dünyada pek çok gerçek lider yetişti...

Ve onlar:

“Halka hizmet etmek yaşamaktır” felsefesiyle çalışıp:

Değerler üzerinden siyaset yaptılar...

Meselâ Atatürk...

Nasıl mı?..

O halde lütfen 18 Ekim 2023 tarihli Dünya Gazetesi’nde yayımlanan şu muhteşem iletişim harikasını okuyun...

Sonra da...

Şu sorunun cevabını verin:

Mustafa Kemal Atatürk, yanına aldığı yaşlı anasıyla birlikte sorunlarını anlatan bir yurttaşa:

“Ananı da al git” mi derdi?..

Yoksa...

Milletinin derdini dinler...

Çözüm mü üretirdi?..

Günün sözü

“Demokrasi, özgürlük ve insan hakları üzerine kurulmuştur...”.

Abraham Lincoln

HALİL AĞA’NIN ÖKÜZÜ

Mustafa Kemal Atatürk çevre gezilerinin birinde, sabanının bir yanında öküz, bir yanında merkeple çift sürmeye çalışan bir çiftçiyle karşılaşır ve ona neden iki öküzü olmadığını sorar.

Atatürk’ü tanımayan Halil Ağa, bir önceki sene yeterince ürünü çıkmadığı için vergi borcu olduğunu, bu yüzden öküzlerinden birini vergi memurlarının aldığını anlatır.

Bunun üzerine Atatürk, Halil Ağa’ya:

“Neden muhtara, kaymakama ya da valiye gitmedin” diye sorar.

Halil Ağa:

“Beyim güldürme beni. Muhtarın, kaymakamın, valinin haberi yok mudur sanki” der.

Atatürk:

“O halde İsmet Paşa’ya gitseydin?” der.

 Halil Ağa ise Atatürk’ü de tanımamış olmanın verdiği rahatlıkla:

“Beni onun kapısına koymazlar beyim. Tutalım ki koydular, koskoca İsmet Paşa’ya benim öküzün akıbetini mi anlatacağım. Olur mu öyle şey?” der.

Atatürk sonunda dayanamaz ve:

“Mustafa Kemal koca yaz şuracıkta oturup duruyordu. Gitseydin, anlatsaydın halini” der.

Halil Ağa bu kez:

“Mustafa Kemal Paşa’mızın yüzünü görmek için peygamber gücü gerek. Hem tut ki gördük. Yiyip içmekten, işinden gücünden başını kaldırıp bizim öküzün arkasından mı seyirtecek?” diye sorar.

Bu konuşmadan çok etkilenerek çiftçinin yanından ayrılan Atatürk hemen İsmet Paşa’yı arayıp ulaşabildiği tüm bakan ve milletvekillerini toplayıp kendisine akşam yemeğine gelmesini söyler.

Yaveri aracılığıyla akşam yemeğine Halil Ağa’yı da davet eden Mustafa Kemal Atatürk, başmisafiri olarak ağırladığı Halil Ağa’ya kendisine söylediklerini aynı şekilde tekrarlamasını ister.

Atatürk’ün huzurunda olduğunu anladığı için mahcup olan Halil Ağa çok kıvransa da Ata’nın ısrarı üzerine yaşadıklarını eksiksiz anlatır.

O akşam, Halil Ağa’yı uğurladıktan sonra İsmet Paşa, Bakan ve milletvekillerinden ivedi bir şekilde bu duruma yol açan kanunların düzeltilmesini, gerekirse yerine yeni bir kanun hazırlanmasını isteyen Atatürk şunları söyler:

“Efendimizin halini gördünüz mü beyler? Devlet size böyle davransa siz ne yaparsınız? Mübarek millet bu. Şimdi bu mübarek milletin karşısında ‘Adam olmak’ bize düşer.”

MEHMET ŞİMŞEK’E ACIYORUM

Canlarım...

İktidar yargısının antidemokratik ve evrensel hukukun temel ilkelerini yerle bir eden uygulamalarını gördükçe:

Konuşmalarını beğenmediğim ama...

Uygulamalarının kimilerine destek verdiğim Mehmet Şimşek’e acıyorum...

Neden mi?

Bir örnekle anlatayım

Mehmet Şimşek’in bir holdingin finans genel müdürü olduğunu ve...

Aynı holdingin genel yönetiminin:

Kullandığı kredi borcu veya...

Satın aldığı ürünler nedeniyle imzaladığı borç senetlerini ödemediğini...

Alacaklı avukatı ve icra memurlarının cebri icraya geldiklerinde:

Onları tehdit ederek veya iterek kakarak şirket merkezinden kovduğunu varsayalım...

Bir banka genel müdürü veya bir banka şube müdürü olsanız...

Ve...

Bu şirket yöneticileri sizden kredi istemeye gelse:

Borç verir misiniz?..

Şimdi...

Örneğimizdeki şirketin yerine bir Türkiye’yi koyayım ve sorayım:

Ortağı Bahçeli olan...

Mahkemelerinde eylem ve söylemin değil kişilerin yargılandığı...

Seçilmiş bir Belediye Başkanı’nın:

Hukukun evrensel ilkelerine göre değil...

İşlerine geldiği gibi ve OHAL döneminde çıkarılmış KHK’lara dayanarak görevden alındığı bir ülkenin Hükümeti’ne:

Borç verir misiniz?..

O SEÇMENLERİN GAZABI

Türbanlı bir genç kadın, sokak röportajı yapan gazetecinin:

“AKP iktidarı ve emeklilerin durumu hakkında ne düşünüyorsunuz?” mealinde bir sorusuna verdiği cevaba:

AKP’li olduğunu belirterek başlıyor...

Tek başına yaşayan emekliler için verilen aylık 10 bin lira maaşın yeterli olduğunu söyleyerek devam ediyor...

Elbette her AKP’li kadın türbanlı değil...

Tabii ki her AKP’li kadın ya da erkek yurttaş bu kadın kadar kötü değil...

Ama...

Pek çok AKP’li seçmen:

Bu kadın gibi düşünüyor...

Her emeklinin:

Dul ve kendi evinde oturduğunu zannediyor...

10 bin lira maaş “her emekliye” yetermiş...

Neden?..

“Tek kişi ne harcayabilirmiş ki...”.

Bu kadına göre:

Türk Müslümanlarının tüm emeklileri dul...

Ve...

Hepsinin kendilerine ait evleri var...

Canlarım...

Allah, 10 bin lira maaşıyla ve eşiyle birlikte kirada oturan milyonlarca yurttaşı:

Bu kötü ruhlu seçmenlerin gazabından korusun...

Âmin...

GÖZÜN AYDIN DİYEBİLİRSİNİZ...

Anayasa Mahkemesi (AYM), emekli bir vatandaşın, eski başbakan yardımcısı Abdüllatif Şener’e:

“Çok insanlar gördük senin gibi satılmış siyonist görmedik” yorumunu, “ifade özgürlüğü” kapsamında değerlendirdi...

Gerekçe:

“Siyasetçilerin sıradan bireylere göre eleştirilere daha fazla katlanma yükümlülüğü...”.

Bugüne kadar tam sayısını unuttuğum (26 olmalı) ceza davasının sadece ikisinden mahkûm oldum...

Birincisi:

“Halkın en az yarısı sefil/yoksul” dediğim için 6 ay...

İkincisi:

“Erdoğan ve Putin dondurmayı yalayarak yediler” dediğim iddiasıyla...

“Cumhurbaşkanı’na hakaretten” 1 yıl 20 gün hapis cezasına mahkûm edildim...

AYM’nin bu son içtihadını okuyunca daha da rahatladım...

Mahkeme kararlarının ikisini de temyiz etmiştim...

İstinaftan henüz dönmedi...

Onaylanırsa:

AYM’nin bu içtihadıyla Yargıtay’a...

Orada da onaylanırsa AYM’ye başvuracağım...

İlk ikisinden siyasi ağırlıklı onay çıksa bile...

AYM, kendi kararını inkâr edemeyeceğine göre...

Bana şimdiden:

“Gözün aydın, geçmiş olsun” diyebilirsiniz...

TESADÜF MÜ?..

CHP Parti sözcüsü Deniz Yücel, Merkez Camii’nde sabah namazında okunacak dua ve Kuran için velilere, çocuklarıyla birlikte gelmeleri için davetiye çıkarılmasını:

Laik sistemin yıkılışı olarak tanımlıyor...

Bu söylemin, vicdan fukarası AKP’li kadın seçmenin söyleminden zerre farkı yok...

Çünkü...

Bu iki söylemin ikisi de düşünce değil:

Hakaret, aşağılama ve hor görme...

Siyaset dünyamıza tek kişiyle dalan (MNP Milletvekili Necmettin Erbakan) siyasal İslâm, 22 yıldır ve hem de tek başına neden mi iktidarda?..

Söyleyeyim:

Andımızın da bir tür dua olduğunu fark edemeyen...

Kökten laikçi...

Hatta...

Din ve inanç düşmanı...

Demokratik tahammül ve hoşgörüden nasibini alamamış...

Bu CHP sözcüsünün:

Köktenci zihniyetinin baskıları sonucu iktidarda...

Kendi duası (Andımız) uygulamadan kaldırıldığında (Ki bence de yanlıştı, hamasi bazı bölümleri budanarak okutulmasında millet şuuru için yarar vardı) öfkelenen ve:

Demokratik, laik hukuk rejiminin yıkıldığına inanan...

Ama...

Demokratik laik hukuk devletlerinde:

İnanç özgürlüğünün en temel hak ve özgürlüklerden olduğunu bilmeyen ya da kabul etmeyen bu CHP kafası yüzünden iktidarda...

Canlarım...

Soruyorum:

Dünyadaki bütün demokratik hukuk devletlerinin zengin...

Anti demokratik ve sadece kendi düşünce ve inançlarına özgürlük isteyen seçmenlerle iktidarların olduğu ülkelerin ise:

Fakir olmaları tesadüf mü?..

FARKINDA DEĞİL

Öğretmen, çocukların zekâlarını ölçmek için şöyle bir soru sordu:

“Söyleyin bakalım, 50 kg elmayı taşımak için ne gereklidir?..”.

Öğrencilerin en afacanı ayağa fırladı ve şöyle dedi:

“Bu elmalar özel sektöre aitse küçük bir at arabası, devlete aitse bir TIR gereklidir öğretmenim...”.

Ya işte böyle...

“Özel sektör neden kârlı?.. Devlet neden sürekli zarar ediyor?” sorularının cevabını:

Bu küçücük bir çocuk bile doğru veriyor...

Ama...

Köhnemiş bazı sol kafalar halâ:

Bunun farkında değil...