Türk futbolu idari açıdan tarihin en başarısız günlerini yaşıyor. Akla, bilime, hukuka ve futbolun gerçeklerine göre alınması gereken kararlar lobicilerin masadaki gücüne göre alınıyor. Futbolun paydaşları yerine lobicilerin telkinlerini dinleyerek hareket eden Nihat Özdemir TFF’sine duruş sergileyemediği için artık siyasetten de tepki var. Süper Lig’in yabancı kuralı değişikliği, alt liglerde pandemi sebebiyle verilen kararlar akılla açıklanabilir bir durumda değil. BAL Ligi’nin bitimine 4 hafta var, 1 puan farkla lider olan takım şampiyon oluyor. Süper Lig’de de aynısını yapsaydınız ya! Prosedür, “3 takım düşer” diyor. Sen sadece 1 takımı küme düşürüyorsun. Her şeyi geçtim kul hakkı var, ayıptır! Yabancı kuralına, oyunun işletmecisi teknik direktörler isyan ediyor. Kulüpleri yöneten daha doğrusu yönetemeyip eline yüzüne bulaştırıp siyasetten gelecek paraya muhtaç olan yöneticiler tam destek veriyor. Müteahhit zengin etmekten başka bir işe yaramayan stadyum yatırımlarını, “Türk futbolunu uçuruyoruz” diye açıklayan siyasetin futbol simsarları altyapılara tesis yapmanın önemini akıllarından bile geçirmiyorlar. Tesis yok, sistem yok, okul sporları yok ama yabancı sınırı gelince altyapıdan futbolcu yetiştireceğiz. Bu sistemi akıl eden kimse çıkıp bu ülkenin insanlarına sebeplerini futbolun gerçekleri üzerinden anlatmak zorundadır. Milletin federasyonu, ülkenin futbolu sizin babanızın çiftliği değil.
