“Gerçek erdem, ahlâksızlıktan kaçınmak değil, ahlâksızlık yapmamaktır zira ahlâk duygumuz ihtiraslarımızı kontrol eder...”.

★
Filozofumuz bu özlü sözüyle demek istiyor ki:
“Muhteris insanlar, ahlâkî duygularını kontrol edemeyen insanlardır...”.
★
Meselâ akrep ahlâkı:
Kendisinin de öleceğini bildiği halde...
Kötülük yapmak...
Bir başka canlıyı:
Zehirlemektir...
★
Akrep ahlâkıyla ilgili bir kıssayı sizlerle paylaşmak istiyorum...

★
Kurbağa taş üstünde güneşleniyordu...
Bir ara gözlerini açtığında hemen yanı başındaki akrebi gördü...
Canhıraş kendini suya attı...
Akrep bozuldu ama belli etmedi...
“Kurbağa kardeş” dedi... “Ne o, yoksa benden mi korktun?..”.
“Senden korktum ya” diye cevapladı Kurbağa, “beni zehirlemenden korktum...”.
Tatlı bir gülümseme yayıldı akrebin dudaklarına...
“Kurbağa kardeş; sen bana ne kötülük ettin ki seni zehirleyeceğim ancak bana lütfen yardımcı ol... Derenin karşısına geçmem lâzım... Beni sırtına alıp karşıya geçirir misin?..”.
“Daha neler?” dedi kurbağa telâşla, “beni sokup öldürmeyeceğinden nasıl emin olabilirim?..”.
“Seni öldürürsem biliyorsun ki ben de ölürüm; deli miyim ben?..” dedi akrep...
Kurbağa biraz düşündü ve ikna oldu...
Az önce pineklediği taşa döndü...
Akrebi sırtına alıp suda yüzmeye başladı...
Yolun yarısına geldiğinde, boyun kısmıyla iki ön bacağında bir sızı hissetti...
Derken sızı:
İki arka bacağa ve bütün vücuduna yayıldı...
Bacaklarında derman kalmadı...
Sırtındaki akreple beraber suya batmadan önce:
“Hani beni zehirlemeyecektin akrep kardeş?” diye sordu...
Akrep, son derecede mahcup ve hatta...
“Masum” bir ses tonuyla cevap verdi:
“Ne yaparsın kurbağa kardeş; ben akrebim, huyum bu...”.
★
Keşke bu kıssadaki akrep gibi olmasa insanlar...
Ama...
Bilhassa...
Siyaset...
İş...
Sanat...
Spor...
Ve...
Medya dünyasında: Yarış (Rekabet) ahlâkı değil...
Spor ahlâkı da değil:
Akrep ahlâkı hâkim...
Azim ve inat

“Kılıçdaroğlu kazanamaz” kehanetiyle Kemal Bey’i istemeyenler gerekçelerini şöyle açıklıyorlar:
“Erdoğan karşısında 7 kez kaybetti...”.

★
İyi de efendiler...
Recep Bey, Kemal Bey’e karşı 7 defa seçim kazandı da ne oldu?..
Türkiye:
“İsveç” mi oldu?..
Kişi başına yıllık milli gelirde:
Güney Kore’nin çok çok önüne mi geçti?..
★
Hayır canlarım...
İnsanî gelişmişlik ve demokrasi açısından İsveç açık ara önümüzde koşarken...
20 yıl önce bizimle aynı kişi başına milli gelire sahip Güney Kore’de kişi başına milli gelir 45 bin dolara çıktı...
Bizde ise halen 8.500 dolar düzeyinde...
★
Demek istemem o ki...
Bir politikacı için seçim kazanmak elbette çok önemli...
Ama...
Değerli olan...
O politikacının...
Seçimi kazandıktan sonra başarılı olup olamayacağı...
★
Erdoğan’ın seçim kazanma ihtimali yine var mutlaka...
Ancak...
Başarılı olabilme ihtimali sıfır...
★
Kemal Bey’in ise hem seçim kazanma ihtimali var...
Hem de...
Başarılı olabilme olasılığı çok yüksek...
★
Sözümün özü:
Azimle inat arasındaki fark şudur:
Akılla direnme azim...
Akılsız direnme inattır...
Önce dereyi geçelim

2002 seçimlerine gidiliyordu...
Cem Uzan henüz Yeniden Doğuş Partisi’ni...
Genç Parti’ye dönüştürmemişti...
★
DYP Genel Başkanı Prof. Dr. Tansu Çiller’in danışmanıydım...
“Hem ekonomik gücü var hem medya gücü var ve etkili biri; milletvekili adayı gösterirsek çok katkısı olur” dedim...
“Kendisiyle görüşüldü, dışişleri bakanlığını vermemizi şart koşuyor” dedi...
Güldüm:
“Verin gitsin...”.

★
Tansu Hanım sanki iktidar olmuş gibi...
Uzan’a dışişleri bakanlığı görevini vermeyi:
Kabul etmedi...
★
Uzan, Genç Parti’yi kurdu...
Seçimlere girdi...
%7.5 oy aldı...
★
DYP de...
SP, ANAP, MHP ve DSP gibi:
Barajın altında kaldı...
★
Bu olayı:
İYİ Parti Genel Merkezi’ni ziyaret eden Yavaş ve İmamoğlu’nun, Meral Akşener ile görüştüklerini...
Akşener’in, Kemal Bey’den:
İki başkanın seçimden sonra:
Cumhurbaşkanı yardımcıları olmalarını teklif ettiğini...
Teklifi kabul edilirse...
Dün akşamüzeri yapılacak toplantıya katılacağını öğrenince hatırladım...
★
Kemal Bey, Meral Hanım’ın bu teklifine inşallah:
“Tamam” der...
Çünkü...
Henüz olmayan bir makamı vermek...
Olduğu zaman vermekten:
Daha kolaydır...
★
NOT:
Bu yazı da:
Meral Hanım’ın toplantıya katılacağını bildirmesinden önce yazıldı.
Nasıldı?..
Canlarım...
Yaş ilerledikçe hafıza geriliyor...
Fıkra arşivimizde...
Ağa ile kâhyasının...
Kasaba yolculuğu...
Ve...
Bir iddiaya tutuştuklarına ilişkin bir fıkra:
Var mıydı?..
Nasıldı?..
★
NOT:
Bu fıkra da:
Meral Hanım’ın toplantıya katılacağını bildirmesinden önce yazıldı.
Aynı yerden bağlanır mı?

Harika bir otomobil ürettiler...
Tam yola çıkacaklar...
Motoru üretmeyi unuttuklarını:
Fark ettiler...
★
Ellerinde...
Hiç kullanılmamış...
Sıfır km bir motor vardı...
Ama...
Ortaklardan biri:
“O olmaz... O, bu otomobili yürütemez... Daha önce hiç denenmedi” diyerek...
Otomobile elinde bulunan iki motordan birinin monte edilmesini istedi...
★
Diğer ortaklar:
“O senin elindeki motor da aslında bu sıfır kilometre motorun lisansıyla üretildi...
O halde en iyisi:
Asıl lisans sahibi motoru yükleyelim” diyerek itiraz ettiler...
Ama itirazları kabul edilmedi...
★
O tek ortak:
İpi kopardı...
★
Sonra ne oldu?..
Söyleyeyim:
★
Siz bu satırları okurken...
Büyük ihtimalle barışmış...
İpi koptuğu yerden bağlamış olacaklar...
★
Bu bir bilgi mi?..
Değil...
Tahmin mi?..
Değil...
Sezgi mi?..
Hayır, o da değil...
★
Bu bir:
Temenni...
Barışmalılar...
★
NOT:
Bu yazı, Meral Hanım’ın toplantıya katılacağını bildirmesinden önce yazıldı.
10 günlük

Suudi Arabistan, T.C.M.B ile 5 Milyar dolarlık mevduat anlaşması yaptı...
★
Soru şu...
Ve çok önemli:
“Dolar” mevduatı mı yaptı?..
KKM hesabına mı yatırıldı?..
Yoksa doğrudan:
TL faiziyle mi yatırıldı?..
★
TL faizi ile yatırıldıysa...
Vadesi ne?..
Ne kadar faiz ödeyeceğiz?..
★
Bu soruların cevabı:
“Çok önemli...”.
★
Neyse...
Zaten:
Çok küçük bir para...
10 günlük cari açığı anca karşılar...