Korkusuz

3 Kitap 3 Aydın!

3 Kitap 3 Aydın!
Yazılmış 3 kitap Cumhuriyet tarihimizin kısa özeti gibidir.

Aslında ideolojik yönlerimizin yol haritasıdır.

Bu 3 kitabı okumadan bugünkü Türkiye’yi anlayamazsınız...

★★★

İlk kitap...

“Türkiye’nin Düzeni...”

Doğan Avcıoğlu yazdı...

1968’de...

★★★

Ertesi yıl İstanbul Üniversitesi Öğretim Üyesi İdris Küçükömer, buna itiraz eden çalışması “Düzenin Yabancılaşması”yla cevap verdi.

★★★

Aynı yıl yani 1969’un sonlarında bu kez doktora öğrencisi İsmail Beşikçi’nin, Doğu sorununu ele aldığı kitabı yayınlandı. “Doğu Anadolu’nun Düzeni”ni yayınladı.

★★★

Doğan Avcıoğlu 1926 yılında Bursa’da doğdu.

Asıl adı Erdoğan’dı.

Fransa’da iktisat ve siyasal Bilimler tahsilinin ardından Amme İdaresi Enstitü’sünde asistanlık görevine başladı.

Metin Toker’in ‘Akis’ ve ‘Kim’ dergilerinde yazılar yazdı.

1961’de Yön Dergisi’ni kurdu.

Ona göre önce ülkenin yönünü belirlemek gerekiyordu.

Mümtaz Soysal ve Cemal Reşit Eyüboğlu bu dergide destek veriyorlardı.

Yön dergisi tam anlamıyla fikirsel bir ocak oldu.

Avcıoğlu sol-kemalist bir çizgi izliyordu.

Kemalizmin kazanımlarını koruyarak daha ileri bir toplum projesi olan sosyalizme ulaşılması gerektiğini savunuyordu.

Yön’ün macerası 1967 yılında bitti.

İşte tam bir yıl sonra Avcıoğlu “Türkiye’nin Düzeni”ni yayınladı.

Kitap, Yön dergisinde derlediği notların genişletilmiş halinden oluşuyordu.

★★★

“Türkiye’nin Düzeni” yayınlandığı yıldan itibaren büyük yankı uyandırdı.

Kitapta Avcıoğlu Osmanlı’dan bu yana üretim ve dağıtım ilişkilerini inceliyordu. Türkiye Cumhuriyeti’nin siyasal röntgenini çekiyor geri kalmışlığımızın sebeplerini sorguluyordu.

Avcıoğlu’na göre “Türkiye emperyalist güçlerin sömürüsü altındadır ve bundan ancak Milli Devrimci kalkınma yöntemiyle kurtulabilecektir”

★★★

Avcıoğlu neredeyse bugün AKP’ye yöneltilen suçlamaları o günden formüle etmişti.

Dış destekli tutucu güçler diye tarif ettiği kesimin hakimiyetine son verilmeliydi. Toprak reformu yapılmalı, ihmal edilen kooperatifçilik her alanda yaygınlaştırılmalı israftan kaçınan bir ekonomik model benimsemeliydi.

★★★

Avcıoğlu’na cevap yine onun dergisinde yazıları yayınlayan bir arkadaşından geldi.

İdris Küçükömer...

★★★

1925 yılında Giresun’da doğdu.

İstanbul Üniversitesi İktisat fakültesinden mezun oldu.

1962 yılında Talat Aydemir cuntasıyla ilişkisi oldu.

Sonra bu hareketinin yanlış olduğunu düşünerek özeleştiride bulundu.

Yön dergisinde yazıları yayınlandı.

İstanbul Üniversitesi’nde dersleri oldukça gözdeydi. Öğrencilerinden biri de Deniz Gezmiş’ti.

★★★

İdris Küçükömer “Düzenin Yabancılaşması”nı 1969 yılında yayınladı.

Aslında kitap Küçükömer Hoca’nın Akşam gazetesinde kaleme aldığı 4 makalenin genişletilmiş haliydi.

Küçükömer hocaya göre Türkiye’de kavramlar ters olarak oturtulmuştu.

Buna göre aslında DP-AP geleneği solcu, yenilikçi ve halka dayanıyordu.

CHP ise sırtına bürokrasiye dayamış statükocu yani sağcıydı.

(Bugünkü tartışmalara bakınca hiçbir şey değişmemiş sanki...)

★★★

Tam Küçükömer mi yoksa Avcıoğlu mu haklı derken ortaya genç bir doktora öğrencisi çıktı.

İsmail Beşikçi...

★★★

Ankara Siyasal Bilgiler Fakültesi’nden 1962’de mezun olan İsmail Beşikçi aslen Çorum doğumluydu.

Kaymakamlık stajını yapmak üzere gittiği doğu illerinde kendini Türk olarak tanımlayan ama Türkçe bilmeyen köylülerle tanışınca hayatının şekli değişti.

Doktora tezi “Alikan Aşireti Üzerine Sosyolojik Bir İnceleme” başlığını taşıyordu.

Kürtler üzerinde büyük bir baskı olduğunu anlatmaya çalıştı.

1969 yılında yayınlanan “Doğu Anadolu’nun Düzeni” Düzen serisine Doğu penceresini de açıyordu.

★★★

Beşikçi’ye göre Türkiye sadece üretim ilişkileri ve merkezdeki ittihat terakki-hürriyet ve itilaf çekişmesiyle anlatılamazdı.

Bir de Kürtler vardı.

Beşikçi Hoca’nın başı dertten hiç kurtulmadı. Yaşamının 20 yılı aşkın bir süresi hapishanelerde geçti.

Türk olmasına rağmen Kürt meselesine bu denli sahip çıkması yargılanma sırasında hakimi bile çileden çıkartmıştı. “Ulan hadi bunlar Kürt. Sana ne oluyor?”

★★★

Avcıoğlu ve Küçükömer hoca 4 yıl arayla hayatlarını kaybettiler.

1983’de kanserden ölen Doğan Bey’i yine dört yıl sonra yine aynı hastalığın pençesine düşen Küçükömer Hoca izledi.

Türkiye siyasetine yön veren bu iki aydınımızın mezarı da ilginç bir şekilde İstanbul Büyükada’dadır.

Küçükömer Hoca’nın mezar taşında yazan Yunus Emre’nin şu sözü her ikisini de anlatır inceliktedir.

“Bilmeyen ne bilsin onu, bilenlere selam olsun.” 

★★★

Bugün...

Doğan Avcıoğlu’nun fikirsel temelinden hareket edenlerin başına gelmeyen kalmadı.

Kumpasa uğradılar, bir kısmı Silivri’de yattı.

Kalanları da ülkenin nasıl bu hale geldiğine hayıflanıp, söyleniyorlar...

★★★

Beşikçi Hoca’nın açtığı yoldan ilerleyenler, devletlerini kurma hayaliyle bir Barzani’nin bir de ABD’nin ağzına bakıp duruyorlar...

★★★

Küçükömer Hoca’nın takipçileri ise öyle veya böyle hep iktidarda oldular.

Halen de iktidardalar bence...

Sağ... Merkez Sağ... Ak Parti... Hepsi...

Her geçen gün elde ettikleri ballı zaferlerin keyfini sürüyorlar...