Korkusuz
Can Ataklı

Saray yazarının itirafı “Erdoğan HDP olmadan kazanamıyor”

DİKKATİMİ ÇEKEN ŞEYLER

Saray yazarının itirafı “Erdoğan HDP olmadan kazanamıyor”


Erdoğan “tek adamlık” hayalini aklına ilk düşürdüğünde herhalde bugünlerin geleceğini pek düşünmemişti.

Düşünse zaten bu maceraya girmez kendisini de ülkesini de uçuruma sürüklemezdi.

Gerçi düşünmesine de gerek yoktu, çünkü çok uyarı yapıldı kendisine, tek adamlık rejisinin ucube bir rejim olduğun bunun sonunun asla iyi olmayacağı binlerce kez söylendi.

Ama Erdoğan ve çevresindeki ikbal bekleyenler  “Gelmiş geçmiş iyi sistem budur, Türk tipi başkanlık ile çağ atlayacağız” yaygaraları arasında hamhum şaralop örneği gibi tek adamlık rejimine geçiverdik.

Şimdi Erdoğan ve saray efradı kara kara düşünüyor.

Tek adamlık sistemi iflas etti.

Erdoğan’ın artık karşısına kim çıkarsa çıksın yüzde 50 artı biri bulması olanaksız.

Tek şansı muhalefet blokunda gedik açması, buradan bir siyasi hareketi olduğu gibi arkasına almasıdır artık.

Bunu denedi.

İyi Parti’ye çengel attı, Akşener’in çok yakını ile uzun bir görüşme yaptı, sonuç beklediği gibi olmadı.

Sonra HDP’ye göz kırptı.

Kesin bir ret almadı ama yeşil ışık da göremedi.

Ardından Gül’e “gül” uzattı, yaptığı gizli görüşmede cazip öneriler sıraladı.

Ama Abdullah Gül’den de ışık alamadı.

Şimdi bu yaşananları bir kenara bırakalım ve saray yazarlarından Abdülkadir Selvi’nin dünkü yazısına bakalım.

Selvi ya büyük çam deviriyor ya da saraya “Başka çare yok, bunun üzerine gideceksiniz” diyor.

Nedir üzerine gidilecek olan?

HDP’ye tekrar el uzatmak.

Selvi’nin dünkü yazısından çok hassas bir bölümü size de sunmak istiyorum.

Selvi diyor ki “Cumhurbaşkanlığı seçiminde Millet İttifakı cephesinde bütün yollar HDP’ye çıkıyor. HDP olmadan bırakın seçimi kazanmayı, yanına bile yaklaşamıyorlar.”

Yani?

Eğer HDP Millet ittifakı ile ortak hareket ederse seçimi muhalefet kazanıyor.

Tersinden okuyalım;

HDP saraya destek verirse Erdoğan yeniden seçilir.

Sanıyorum Selvi sanki gaf yapıyormuş gibi davranarak saraya bir hedef gösteriyor.

Saray yazarı konuyu muhalefet açısından ele alıp içeri nifak sokmaya çalışıyor.

Ki zaten iktidar yandaşları Millet İttifakı’nı hep bu yolla vurmaya çalışıyor.

Selvi “HDP’siz olmaz ama Millet ittifakı’nın üyeleri HDP ile yan yana gelmeye çekiniyor” diyor, saraya “işte size zayıf nokta buradan vurun” uyarısı yapıyor.

Erdoğan için çark etmek, dün dediğinin tersini yapmak, kandırıldığını söylemek çok kolay.

Önümüzdeki günlerde yeni bir açılım sinyali verilmesi kimse için şaşırtıcı olmamalı.

KAFAMI BOZAN ŞEYLER

Pes yani Metro’da bile bölücülük yaptılar


Ulaştırma işlerine bakan Adil Karaismailoğlu kendi başına karar vermiş ve İstanbul’daki metronun simgesinin “U” olduğunu açıklamış.

Oysa Metro temeli atıldığından bu yana “M” simgesini kullanıyor.

Peki “U” nereden çıktı?

Sanıyorum Ulaştırma Bakanlığı’nın “U”su.

Delirmemek işten değil, yahu Metro konusunda bile bölücülük yapılır mı?

Söz konusu AKP olunca yapıyor işte.

Halkı bölmek, arasına kin ve düşmanlık tohumları saçmak, kendilerinden olmayan herkese hain, terörist, casus, FETÖ’cü yaftası asmak AKP’nin temel zihniyeti haline geldi.

Ama Metro’da bile bölücülük yapacaklarını düşünmemiştim.

Buradan bile kendilerine pay çıkarmaya ve insanları birbirine düşman etmeye çalışıyorlar.

AKP niye Metro’nun simgesini kendi kafasına göre değiştirebiliyor?

Gayrettepe- Yeni havaalanı metrosunu bakanlık yapıyor.

Geri kalan bütün metro yatırımları ile İBB’ye ait.

İşte bakan sadece bu bölümü yaptıkları için olacak metronun tamamına sahip çıkmaya ve halkı bu konuda da ikiye bölmeye çalışıyor.

Ayıptan da öte bir durumdur bu.

HOŞUMA GİDEN ŞEYLER

Bodrum Bitez’li kedilerin Rita ablası


Bir söyleşide “Adını hemen söyleyeceğiniz okurunuz kimdir?” diye sorsalar tereddütsüz “Abdullah Cenkçiler” derim.

Adını hatırladığım ve bana sürekli yazan, destekleyen, güç ve moral veren diğer okurlarım lütfen alınmasın onların yeri de gönlümde çok ayrı, ama Cenkçiler adeta bir savaşçı gibi.

Yazılarımı didik didik eder, eleştiri noktaları bulduğunda pat diye yüzüme çarpar, ama bunun ötesinde tüm yazılarımı paylaşır, YouTube sohbetlerimi anında dağıtır.

Birkaç gün önce Abdullah Cenkçiler’den “İyi şeyler de oluyor” başlıklı bir yazı ve fotoğraflar aldım.

Bodrum Bitez’de bir hayvanseverden söz ediyordu.

Bu kadar iyi bir okurumun “Bu benim çok hoşuma gitti, sana da gönderdim Can Bey” demesi üzerine o yazıyı ve fotoğrafı sayfaya koymazlık edebilir miyim?

Buyurun Abdullah Cenkçiler’den gelen yazıyı birlikte okuyalım;



“Bodrum da konakladığım yerden her sabah düzenli olarak sahil boyunca Bitez Yalısı’na gidip dönerek yürüyüş yapıyorum. Bu yürüyüşlerin neredeyse tamamında elinde su şişeleri ve yem torbaları bulunan bir kadına rastlıyorum. Adı Rita olan bu kadın, sıcak soğuk, yağmur çamur demeden yılın 365 günü ama  her gün çok büyük çoğunluğu kedilerden oluşan ortalama 150 hayvanı beslediğini ifade ediyor.  Yanı sıra Rita’nın bu hayvanları hastalanması durumunda tedavi ettiğine, yerine göre   tüm masraflar kendisine ait olmak üzere veterinere de götürdüğüne bizzat tanık oldum. Rita, icabında  kedilerin  kısırlaştırma ameliyatını da  yaptırıyor.

Hayvansever Rita,  4 yıldır bu özverili çalışma ve yaptığı maddi manevi fedakarlıkların görenler tarafından takdir ve hayranlıkla karşılandığını ne var ki iş biraz katkı yapmağa geldiğinde köşe bucak kaçtıklarını da belirtmeden edemiyor.”

YENİ ÖĞRENDİM

Halkın Kurtuluş Partisi’nden Yargıtay başkanına suç duyurusu


Yine herkes konuşurken Halkın Kurtuluş Partisi harekete geçti ve Yargıtay binasının açılış törenindeki “anayasayı ihlal” görüntülerine suç duyurusunda bulundu.

Biliyorsunuz Yargıtay binasının açılışı dini törenle gerçekleştirilmiş, Diyanet İşleri Başkanı, AKP Genel Başkanı ve Yargıtay Başkanı ile aynı sahneyi paylaşarak Kuran ve dua okumuştu.

Bunun üzerine HKP avukatları, Recep Tayyip Erdoğan, Ali Erbaş ve Mehmet Akarca hakkında, “Anayasayı İhlal” ve “Görevi Kötüye Kullanma” suçlarını işlediklerini belirterek Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulundu.

Partinin MYK Üyesi Avukat Doğan Erkan “AKP iktidarı ve onun Genel Başkanı Tayyip Erdoğan aslında yıllardır hedefledikleri laik düzeni ortadan kaldırma hedeflerine adım adım gidiyorlar. Bu konuda ne yazık ki artık devlet olanaklarını ve devlet kurumlarını kullanıyorlar” dedikten sonra şunları ekledi;

“Diyanet İşleri Başkanı’nın Anayasamızda tanımlanan bağımsız yargıyla ne gibi bir bağı varda orada hazır bulunuyor? Tek bağı var. Size söyleyelim. Artık biz sizin hukukunuzu şer’i kurallara göre yöneteceğiz bağıdır bu. Bu şer’ilikte tabii tek mezhepçi, tekçi şer’i kurallardır. Vehhabi-Sunni kurallara göre yöneteceğizdir. Oysa Anayasa 24 ne diyor?  Devletin ve Devlet Kurumlarının kısmen dahi olsa dini inançlarla, din kurallarıyla yönetmeye kimse kalkışamaz.”

HKP avukatları suç duyurusu açıklamasında iktidarın anayasa suçu işlediğini ve eninde sonunda hesap vereceğini de ileri sürdüler.

DEDİKODU

Bakın Akşener’in soyunma odasına sokulmamasının arkasından ne çıktı


İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener voleybolcu kızlarımızın Avrupa yarı final maçına gitmişti.

Akşener maç öncesi moral vermek için soyunma odasına gitmek istemiş ama federasyon başkanı Akif Üstündağ buna izin vermemişti.

İYİ Parti Genel Başkanı aynı başkan tarafından maçtan sonra da soyunma odasına sokulmamıştı.

Bunları dün yazmıştım.

Sonra pek çok tepki aldım.

Birincisi arayanların önemli bölümü “Akif Üstündağ’a hiç de hak etmediği övgüde bulunmuşsun.

Üstündağ’ın voleybolda elde edilen son başarılarda, inanın zerre kadar payı yoktur.

O, 40 yılın birikiminin üstüne gelip oturmuştur. Tabandan voleybolcu falan bulup çıkartmamıştır. O görev zaten 2-3 kulübümüz tarafından yerine getirilmektedir” dediler.

Bunu bilemem.

Ama bir de siyasi dedikodular var.

Söylendiğine göre Akif Üstündağ MHP kökenli ama son zamanlarda AKP’ye yanaşmış. Hatta son seçimlerde milletvekili olmak için çabalamış ama aday olmayı başaramamıştır.

AKP’den umudu kesince İYİ Parti’ye yanaşmak istemiş.

Tam o sırada “Spor Bakanı olma ihtimali” ortaya çıkınca yine yön değiştirmiş ve AKP’den beklenti içine girmiş.

Soylu’nun da çok yakını olduğu ileri sürülen Akif Üstündağ  kızlarımızın yarı final maçına Akşener gelince ne yapacağını şaşırmış.

Gerçi Akşener’i Belgrat’ta iyi ağırlaması halinde İYİ Parti’de kendine bir yer edinebilirmiş ama bakanlık hayali daha ağır basınca Akşener’i soyunma odasına sokmayarak sarayın gözüne gireceğini düşünmüş.

Bunlar dedikodular tabii ama dün söylediğimi yine söyleyeyim; Başarılı (öyle değil diyorlar ama olsun) bir federasyon başkanı sırf bir kişiye yaranmak için onurunu neden ayaklar altına alır acaba?