Yirmi üç yıllık AKP iktidarının sekizinci Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin, milli eğitim sistemini 18’inci kez değiştirmek istediklerini söylemiş.
Böylece 12 yıllık zorunlu eğitimi 3 yıl kısaltacaklarmış...
Üniversitelerdeki lisans eğitim süresini de 4 yıldan 3 yıla indirmeyi planlıyorlarmış!
Uygulamaya önümüzdeki yıl geçilecekmiş.
Bence zorunlu eğitim tamamen kaldırılmalı...
Kız çocuklarının okula gitmesi de yasaklanmalı...
Kızını okula gönderenler şehir meydanında darağacına çekilmeli...
★★★
Latin harflerinden de vazgeçmeliyiz zaten...
Herkes okuyor da ne oluyor sanki?
Bu ülkeye bir “baş” yeter...
O bizim için düşünür ve gereğini yapar; gerisi israf!
Oysa okuyanların hepsi “baş” olmak istiyor.
Yetmiyor, iş istiyor, aş istiyor...
Taş üstüne koyacak taş istiyor.
Aza kanaat, lidere biat etmiyor!
Devlet nasıl yetişsin tüm bunlara?
O yüzden kahrolsun eğitim, yaşasın karanlık...
★★★
Hem karanlıkta çirkinlikler görülmez...
Öğrenim görmeyen insan da soru sormaz... Her şeyi kabullenir. Hiç itiraz etmez, dayılanmaz, sokaklara çıkıp hak aramaya falan kalkışmaz...
Peki; öğretmenler ne diyor bu işe?
Ne diyecekler, “Hayır” diyorlar...
Münkir ve münafık hepsi...
Ama sekiz Milli Eğitim Bakanımız var ya...
Hiçbiri göz açtırmadı bunlara...
Her sistem değiştiğinde bir bardak suda fırtına koparan bu yaygaracı öğretmenlerin tam 400 bini hakkında inceleme ve soruşturma yapıldı çok şükür...
34 bin 393’ü de meslekten ihraç edildi.
★★★
12 yıllık eğitimin 3 yıl kısalması, lisans öğreniminin 3 yıla inmesi yetmez.
Sadece okuma, yazma öğretin öğrencilere... Bir de dört işlem!
Gerisine ne gerek var?
Mühendisi de yurtdışından getiririz, doktoru da hakimi de avukatı da... Hem iş bekleyen o kadar çok mülteci var değil mi?
★★★
Hem siz, “Şu okullar olmasa, bu maarifi çok güzel idare ederdim” diyen Osmanlı Maarif Nazırı Haşim Paşa’dan daha mı iyi bileceksiniz neyin ne olduğunu?
Adam doğru söylemiş:
En iyi stat, seyircisiz olandır. Hiç olay çıkmaz!
En iyi adliye, davasız...
En iyi hastane hastasız...
En iyi eğitim de okulsuz, öğrencisiz ve öğretmensiz olandır.
Kapatın okulları; görün o zaman nasıl iyi yönetiyorlar Milli Eğitim Bakanlığı’nı...
★★★
23 yılda 18 kez değiştirmeniz yetmez; yılda sekiz kez değiştirin sistemi!
Maksat kafalar karışsın, millet okuma sevdasından vazgeçsin...
Okumak-yazmak, Ezidiler’deki gibi sadece “ayrıcalıklı” sınıfın hakkı olsun.
Hem öyle çocuğunuzu okutacaksınız da ne olacak?
Bir Aziz Sancar daha mı çıkaracaksınız başımıza?
O da her fırsatta çıkıp “Atatürk” falan diyecek...
Yok, yok...
Kapatın iyisi mi?
GÜNÜN SORUSU
Yandaş gazeteci Emin Pazarcı, gizli olması gereken İstanbul Büyükşehir Belediyesi İddianamesi’yle ilgili tüm detayları yazdı. Aynen şunları söyledi:
“İddianame gelecek salı günü hakimliğe sunulacak. Birincisi 2 bin sayfayı aşacak, ikincisi daha hacimli olacak. Tuğla gibi, ciltler dolusu. Bu ay sonu en geç Kasım ayı başında açıklanacak. Mahkemede okunmaları bile günler alacak. ‘Delil yok’ diyenler dinlerler, ne varmış görürler!”
Sorum İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı’na:
Bu “sızıntı”nın kimler tarafından hangi amaçla gerçekleştirildiği araştırılmayacak mı? Sorumlular hakkında işlem yapılmayacak mı?
‘Devlet Bey sürprizleri!’
Ekrem İmamoğlu tutuklandığında, “Erdoğan darbeyi kendine yaptı” diyen ve bu yüzden partiden ihraç edilen AKP eski İzmir Milletvekili Hüseyin Kocabıyık, ilginç bir iddiada bulunmuş:
“Devlet Bey bugün Erdoğan’a ‘Gidemezsiniz, cumhurbaşkanı olarak kalmalısınız’ diyor ya, hiç belli olmaz. Yarın sabah çıkar, ittifakı bozar ve Türkiye’yi seçime götürür. Ben Devlet Bey’i yakından tanıyorum. ‘Devlet Bey sürprizleri’ diye bir kategori var siyasi hayatımızda...”
★★★
Hüseyin Bey’e katılmıyorum...
Devlet Bey’in sürprizleri, sadece size, bize...
Erdoğan’a kesinlikle ama kesinlikle bir sürpriz yapmaz, daha doğrusu yapamaz...
Erdoğan nasıl Trump’ın koşulsuz yanında oluyorsa...
Devlet Bey de aynı nedenlerle koşulsuz Erdoğan’ın yanında olmak zorunda...
Yoksa...
Şınanay da yavrum şınanay!
İki orta bir sade...
Her gün, her gün kafayı...
Kadersiz kurbanlara, katledilen hayvanlara, kesilen zeytinlere, yakılan ormanlara, maden sahası yapılan tarlalara...
Hayasız yalanlara, dost sanılan hainlere, dağlar gibi rüşvetlere, babalar gibi satışlara...
El ayak öpmelere, gittikleri yerlerden süklüm püklüm dönmelere...
Yalancı tanıklara, uydurulmuş belgelere, yargıyı sopa gibi kullananlara...
Kadınları katledenlere, giyimlerine dil uzatanlara, kendileri lüks içinde yaşayıp vatandaştan tasarruf yapmasını isteyenlere...
Oğullarını düzmece sakat raporuyla askere göndermeyip bizim çocuklarımıza şehitlik vaat edenlere...
Dünün bebek katiline bugün “kurucu önder” diyenlere...
Ve ayrıca...
Tüm alçaklara, kalleşlere, kötü niyetlilere...
Bu arada elbette her şeye rağmen direnenlere...
“Konuşma” diyenlere inat konuşanlara...
Umudu hiç kaybetmeyenlere...
Taka taka...
Düştük kafa takılacak hallere...
Çok değil üç-dört gün izninizi rica ediyorum.
Motoru sıfırlayıp gaza daha iyi basmak için bakıma girmem gerek!
★★★
Kısacası... İki orta, bir sade...
Pazartesiye kadar bana müsaade!