Korkusuz

2 saat 45 dakikalık işkence!

2 saat 45 dakikalık işkence!
AKP-MHP ve BBP  iktidarının başkentimiz Ankara’nın içini boşaltma; tarihi ve sembolik önemini yok etme operasyonu tüm hızıyla sürüyor. Bu operasyonun ayaklarından biri olan kamu kurumlarının Ankara’dan İstanbul’a taşınmasına ilişkin görüşlerimi cuma günü sizinle paylaşmıştım.

Yazının yayımlanmasının ardından, Ziraat Bankası’nda çalışan ve kısa bir süre sonra emekliye ayrılacağını söyleyen bir bürokrat cep telefonumdan aradı. “Barış Bey, yazınızda üzerinde hiç durulmayan sakıncaları kaleme almışsınız. Kamuoyunu uyardığınız için teşekkür ederim’’ dedi. Ardından ise kamuoyunun bilmesi gerektiğini düşündüğü bazı bilgiler verdi.

BİR BANKACININ İSYANI...

Deneyimli bankacımız konuşmasına başlarken, “İki çocuk sahibi bir babayım. Çocuklarım iş güç sahibi. Ben çocuklarımı bu banka sayesinde okuttum. Ve şimdi gözümüz gibi koruduğumuz Ziraat Bankası Genel Müdürlüğü taşınma adı altında İstanbul’a sürgün ediliyor. Bunu kaldıramıyoruz’’ ifadesini kullandı. Ardından ise özetle şunları söyledi:

“İstanbul Ataşehir’de bulunan ve Finans Merkezi denilen yere, 6 kamu kurumu taşınacak. Sadece biz değil, tüm kurumların çalışanları sizin son yazınızda işaret ettiğiniz sıkıntıları yaşıyor. Halkbank ve Vakıfbank, bizim taşınmamızı bekliyor. Onlar da bizden sonra durumu görecek ve ona göre hareket edecekmiş. Bizim taşınma işlemimizin Haziran’da başlaması, Ağustos’ta ise bitmesi planlanıyor. Şu an genel müdürlükte çalışan 1200 kişi ve aileleri ne yapacaklarını bilemez durumda... Sizin de anlattığınız üzere ciddi bir zorlama var. Siz bunları ayrıntılı olarak yazdığınız için, ben başka bir sıkıntıya dikkat çekmek istiyorum.’’



“BİNLERCE İNSAN BİR BİNAYA DOLUŞACAK’’

Bankacı kaynağım, ‘dikkat çekmek istediği’ konuyu ise şöyle dile getirdi:

“O çok övülen ve Finans Merkezi denilen binalara binlerce kişi doldurulacak. Bu insanların can güvenliklerinin nasıl sağlanacağını ise kimse bilmiyor. Banka yönetimi, Acil Durum Simülasyonu yaptırmış. Bunların üzerinde çalışıyorlarmış. Bizim öğrendiğimize göre, binalarda aşırı insan yoğunluğu olacağı için, tahliye işlemi en az 45 dakika ile 1 saat sürüyormuş.”

“GÜVENLİK RİSKİ VAR’’

Deneyimli bankacı, bu durumun ciddi riskleri beraberinde getireceğini de belirterek, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Bir başka sorun da şu: İnsanların mesai bittiğinde kullanması için tahsis edilen servis araçları o kompleksin içinden hareket ettiğinde, ilk aracın çıkışı ile son aracın çıkışı arasında 2 saat 45 dakikalık bir süre oluyor. Yani, sonuncu araçtaysanız, neredeyse 3 saat sonra binadan ayrılabiliyorsunuz. Banka yönetimi şimdi buna çözüm arıyormuş. Buldukları çözümlerden biri de havalimanlarındaki yöntemi kullanmakmış. Yani; servisler başka bir alanda tutulacak, ring yapacak ve o insanlar sıkış tıkış bir şekilde tahliye edilecek.”

Devam edelim..

Binlerce kişiyi perişan edecekler!


Doğrusu bu teknik ayrıntılar bile, 6 kamu kurumunun aynı binaya taşınmaması gerektiğini gösteren önemli bir sebep... Binlerce kişi hiçbir zorunluluk olmadığı halde sırf cumhuriyetle hesaplaşma ve tüm bankaları kolay kontrol edebilme adına bir binaya ve bir şehre toplamak, akıl dışı bir yöntemdir!

AKP-MHP ve onların destekçisi BBP yapılan tüm itirazlara rağmen, bir inat ve hesaplaşma adına hem Ankara’nın içini boşaltıyor hem de İstanbul’u yaşanmaz hale getiriyor.

CEVABINI VEREMEDİKLERİ SORU

Düşünün; 6 kamu kurumunun çalışanları, hiçbir mali, hukuki ve güvenlik kaynaklı bir zorunluluk olmadığı halde, Ankara’dan İstanbul’a adeta ‘zorla’  getirilecek. Bu kişilerin bakmakla yükümlü oldukları anne babaları, eşleri ve çocukları perişan olacak. İstanbul’a zoraki getirilen çalışanlara ise 2 yıl boyunca ayda 4000 TL gibi bir ‘telafi ödeneği’ verilecek. Ve bu zorunlu taşınma işlemi, İstanbul’daki kira ücretlerini daha da artıracak. İstanbul’a getirilen binlerce kişinin aracı da İstanbul trafiğine karışacak. İstanbul daha da yaşanmaz bir kent haline gelecek!

Peki ne uğruna?

Peki hangi amaçla?

İktidarın bu sorulara verebileceği akıllı mantıklı bir cevap yok!

Eşi benzeri olmayan bir koku...


Şair ve yazar dostum Mehmet Altun, üretmeye devam ediyor. Altun, bu kez bir şiir kitabıyla çıktı okurun karşısına. Kitabına, “Eşi benzeri olmayan koku’’ anlamına gelen Misk-i Amber adını veren Altun, “İlk benim içime yağıyor kar / en uzak en erken sabahlarda uyanan ben / dağları kavgaya suyu tenhaya bağlayan ben / dedim ki bu kalp bildiğim bir yamaçta tenhadır’’ diyerek sesleniyor okuruna...

Misk-i Amber’in yolu açık olsun...



★★★

Misk-i Amber- Mehmet Altun-İthaki Yayınları