Korkusuz
Memduh Bayraktaroğlu

14 Mayıs’tan sonra...

Biz Türkler var ya...

Acayip bir “millet” olduk...

Daha doğrusu...

Millet ile ümmet arası bir şey olduk...





Bütün gücümüzü merkezde toplamayı seviyoruz...

Oysa...

Mirasçısı olduğumuz Osmanlı’nın başarılı olduğu dönemler:

Ademi merkeziyetçilik vardı...

Güç ve yetki dağıtılıyordu...

 



Osmanlı için ahlâklı olmak normal olandı...

Kişi zaten temiz ahlâklı olmalıydı...

O nedenle...

Dükkânına alışveriş için gelen birisine:

“Ben bugün satış yaptım ama komşumun siftahı yok, ondan al” diyebilecek kadar yüce gönüllülük vardı...



Bugün böyle bir davranışta bulunan esnafa öncelikle komşusu:

“Salak” gözüyle bakar...

Osmanlı döneminin esnafı gibi davrandığını çoluk çocuğuna anlatsa:

Trump’ın, cumhurbaşkanımıza dediği gibi:

“Aptallık etmişsin” diye azarlanır...



Osmanlı tüm gücüne rağmen...

İşgal ettiği milletlerin bile değerlerine saygı duyardı...



Günümüz Türk Müslümanlarıysa:

Hiç kimseyi beğenmiyor...

Başka dinlerin...

Başka milletlerin...

Başka mezheplerin değerlerine...

Saldırıyor...

Hatta:

Kurucu Cumhurbaşkanımız Mustafa Kemal Atatürk’e bile hakaret ediyor...



İşin kötüsü...

Osmanlı ahlâkından...

Osmanlı siyasallaşmasından yana olduğunu iddia eden...

Ama...

Osmanlı ahlâkıyla da...

Osmanlı siyasallaşmasıyla da benzer hiçbir yanı olmayan bir zihniyet:

21 yıldır ülkemizi yönetiyor...



Neyse...

Az kaldı...

14 Mayıs’tan sonra:

“Osmanlıcı” olmayan...

Ama...

Osmanlı’nın ilk dönemlerindeki:

İletişimci...

Yardımlaşmacı...

Uzlaşmacı...

Ve paylaşımcı aklın geri geleceğini:

Umuyorum...



 



O Osmanlı ilk dönem aklı geri geldiğinde...

Mustafa Kemal Atatürk’ün hedef gösterdiği:

Çağdaş uygarlıklar düzeyini yakalamak da:

Kolaylaşacak...



Bilvesile...

Dini, mezhebi, inancı, etnik kökeni ne olursa olsun herkesin Şeker Bayramı’nı kutluyorum...

Gerçek bu


Rahmetli anneciğim, kötü insanı tanımlamak için bir fıkra anlatırdı...

Fıkra şöyleydi...



Bir görümce fena mı fena...

Hele bir de yeni gelin gelince eve...

Dönmüş deliye...



Kendi yanlışlarını...

Kusurlarını...

Kabahatlerini bile...

Yeni geline yüklermiş...



Bir gün yellenmiş...

“Ööff öfff” demiş dönüp de ağabeyine: “karın yellendi...”.

“Nereden anladın kız?” diye sormuş genç adam...

“Kokusundan” demiş görümce...

“İyi ama benim karın günlerdir annesinde...”.

“Olsun” demiş kötü görümce: “Anasının evinde yellendi kokusu ta buraya kadar geldi...”.





21 yıl öncesine kadar da kendimizden başkalarına pek sevdalı değildik...

Ama...

Gelişmiş Batı ülkelerine...

Bugünkü kadar:

Düşman da değildik...



Yapılan yanlışlardan hükümetlerimizi sorumlu tutar...

En azından seçimlerde onları sandıkta cezalandırırdık...



Son 15 yıldır o güzel huyumuz da gitti...

1999’da Ecevit merhumu %22.5 oyla iktidar yapan...

Sadece 3 yıl sonra ise:

Ekonomik kriz yaşattığı için...

%1.5 oy vererek cezalandıran seçmen anlayışı:

Yok artık...



Yerlerde sürünse...

Aç yatsa...

Evlâdının okul harçlığını bile veremese...

Yine de:

21 yıl önceki siyasi tercihinde direnen bir seçmen anlayışı yerleşti:

Üzerimize...



Canlarım...

Amacım “benim gibi düşünmeyen” seçmenleri incitmek değil...

Ama...

Gerçek bu...

Boğa gibi


Canlarım...

Hepimiz kabul edelim ki Türkiye:

Savaşa değil...

Seçime gidiyor...

Taraflardan biri kazanacak...

Diğeri kaybedecek...





Yani:

Yarışacakların hiçbiri savaşçı da değil...

Boğa da değil...

O halde...



Kaybeden:

Aldığı öldürücü kılıç darbesiyle sağa sola yalpalayan...

Ve...

Önüne kim gelirse gelsin (Hatta küçücük bir çocuk bile) ezip geçmeye azmetmiş bir boğaya:

Dönüşmesin...

Ekonomi uçamıyor




Hüsmen pirelerle deney yapıyordu...

Pireye “Sıçra” dedi...

Pire sıçradı...

Pirenin kanatlarını kopardı...

“Sıçra” dedi...

Pire yine sıçradı...

Raporunu yazdı:

“Pire kanatları kopunca da zıpladı...”.

Ayaklarını kopardı bu defa...

“Sıçra” dedi...

Pire zıplayamadı...

Rapora devam etti:

“Pirenin ayakları kopunca kulakları duymuyor...”.



Biliyorum...

Hiç ilgisi yok ama...

Erdoğan’ın:

“Herkes dünyada kendine göre modelden bahsediyor biz de Türkiye ekonomi modeli ile dünyaya örnek olacağız” dediğini duyunca...

Nedense bu fıkra geldi aklıma...



O da:

“Faiz sebep enflasyon netice” demiş...

Ekonomimizin uçacağınık iddia etmişti...

Ama...

Bizim ekonomi

uçamamıştı...



Aldı mı beni bir merak...

Acaba...

Erdoğan bizim ekonominin herhangi bir şeyini mi kopardı?..

Koparınca kulaklar sağır mı oldu ki: Ekonomi bir türlü uçamıyor...

Dünün tweeti




Türker Ertürk

@Orsatramola

Sedat Peker’in anlattıkları yenilir yutulur şeyler değildi. Bu iddialar araştırılmalı ve soruşturma açılmalıydı. Kimin söylediği değil neler söylendiği ve söylenenlerin suç olup olmadığı önemliydi. Ama ölü taklidi yaptılar, sustular ve susturdular.

Normal bir ülkede bu iddialar için savcılar hareket geçerdi. Ama bizim ülkemizde iktidarın yargı üzerinde ağır vesayeti vardı.

Şimdi de Diyarbakırlı Muhammed Yakut feci şeyler anlatıyor, yine susuyorlar ve susturmaya çalışıyorlar.

Ucu size dokunmuyorsa endişe etmenize gerek yoktur. Mesela benim hiçbir endişem yok!

Söylenmeye devam


Eğer Allah bir kulunu cezalandıracaksa...

Sanırım onu “eleştirmen” yapar...



Evet...

Çünkü...

En zor mesleklerden biridir eleştirmenlik...

Pek bir işe de yaramaz...



Hayat bana şunu öğretti:

Cahil, inatçı, önyargılı birini eleştirerek düzeltmek:

İmkânsızdır...

Aksine...

Eleştiri:

Cahil...

İnatçı...

Önyargılı bir insanı:

Daha dirençli yapıyor...



Eleştiri sadece boş bir eylem değil...

Tehlikeli de...

Zira:

Eleştirilen kişinin gururu kırılıyor...

Onuru zedeleniyor...

Kendinde vehmettiği önemlilik duygusu yok oluyor...

Ve haliyle:

Öfkeleniyor...

Başlıyor:

Bağırmaya...

Hakaret...

Ve...

Küfretmeye...



“Efendi, madem bu kadar zor iş yapıyorsun, yapma...” diyenleriniz mutlaka olacaktır...

Haklılar...

Ama...

Söylemek:

Yapmaktan daha kolay be canlarım...

Yapamadığım için...

Söylenmeye devam...