Korkusuz

Yüzyıl Önce Bir Bayram Sabahı

Yüzyıl Önce Bir Bayram Sabahı
Tam 100 yıl önce...

Bugünkü gibi bir Kurban Bayramı sabahı şehit düştü Enver Paşa...

Tarih yazımımızda haksızlık ettiğimiz isimlerden biri olduğunu düşünürüm.

Tam kötülenmez ama hayalperestliği, maceracılığı çok sert sözlerle eleştirilir.

Sarıkamış’da yaşanan askeri kayıpların bütün faturası doğal olarak ona yüklenirken...

Kahramanlıkları askeri başarıları Edirne’yi geri alışı mesela hep göz ardı edilir.

Sonuçta ülkesi için çarpışarak 41 yaşında şehit düşmüş bir komutandan söz ediyoruz...

Bu kadar sert ifadeler çok hoyrat değil mi?

★★★

Enver Paşa’nın sürgün macerası başlı başına bir roman bir film senaryosu olacak niteliktedir.

Halen tartışmalı olan bir tarihte İstanbul’dan ayrıldılar.

Tartışmalı diyorum, çünkü kimi tarihçilere göre 31 Ekim gecesi kimi tarihçilere göre 1-2-3 Kasım gecesi ayrıldılar.

Neyse...

1918’in Ekim ayının sonunda Kasım ayının başında İstanbul’dan yol aldılar.

Enver Paşa’nın 3 yıl 10 ay süren sürgün hayatında başına gelmeyen kalmadı.

Suikaste uğradı... Sağ atlatmayı başardı.

2 kez uçağı düştü.

Sağ kurtuldu.

(Bu arada Enver Paşa’nın oğlu Ali Enver beyin de yıllar sonra bir akrobasi uçağının düşmesiyle hayatını kaybettiğini ekleyeyim)

Geçimini sağlayabilmek için portre resim çizip satmaya çalıştı.

Tabi cepheden cepheye hep savaştı hep çatıştı.

★★★

Bu arada sürgünde ve savaş halindeyken aklından çıkmayan tek tutkusu eşi Naciye Sultan’dı.

Sürgünde geçen 3 yıl 10 ay içerisinde tam 417 mektup yazdı Naciye Sultan’a...

Naciye Sultan ise o kadar fazla cevap vermedi. Bulunabilen mektup sayısı 50’yi geçmiyor.

Belki Enver Paşa’nın ordan oraya süren günlerinde kaybolmuş mektuplar olabilir.

Ama Paşa’nın yazdıklarını okuduğumuzda Naciye Sultan’ın da mektup yazma konusunda Enver Paşa kadar istekli olmadığını anlıyoruz.

Bu arada Enver Paşa ile Naciye Sultan arasındaki mektupları yazar Murat Bardakçı derli toplu halde bir kitaba dönüştürdü.

Meraklısı edinebilir.

(Naciyem, Ruhum, Efendim... - Türkiye İş Bankası Yayınları Nisan 2016)

[caption id="attachment_365211" align="alignnone" width="600"] Enver Paşa ile Naciye Sultan[/caption]

★★★

Paşa’nın, Naciye Sultan’a hitapları romantiktir.

“Naciyem... Ruhum... Efendim...”

“Naciyem... Aslancığım...”

“Canım efendim...”

Naciye Sultan bu yüksek romantizme üst perdeden cevap vermez.

Mektuplarda hep bir umut hep geleceğe dair büyük beklentiler vardır.

Savaşın biteceği...

Türk yurdunun kurtulacağı...

Ve birlikte eski mutlu mesut günlerine döneceklerine dair hayalleri vardır...

★★★

Enver Paşa’nın Naciye Sultan’a yazdığı son mektup ölümünden 9 gün öncedir.

26 Temmuz 1922 günü yazılmış.

Bolşevik birlikleriyle dip dibedirler.

Mektup şu cümlelerle başlar...

“Sabah erkenden ne olacağını görmek üzere kışlağın garbındaki tepeye çıktım. Bizimkilerde karşıki sırtta saklanmış askerleri gözlüyordu.”

“Ruslar’a da beyhude telef olmayıp teslim olmaları ve bize kaçmaları için yazdım.”

Enver Paşa için Prof. Yalçın Küçük hocamız ‘yenilmeyi kabul etmeyen adam’ derdi.

Gerçekten de Enver Paşa’nın kitabında yenilgi sözcüğü yoktur. Koşullar ne olursa olsun mücadele etmeyi ve moralini hep yüksek tutmayı başarır.

Pamir dağı eteklerinde Rus birlikleriyle eşit olmayan bir savaştayken bile durum aynıdır.

Son mektubunun son cümlesi şöyledir.

“Seni tekrar tekrar öper Hüda’nın (Allah’ın) birliğine emanet ederim sevgili Naciyeciğim.”

★★★

Naciye Sultan bu satırları okuyamadan Enver Paşa vuruldu.

Atı Derviş’in sırtında Bolşeviklere taarruz ederken bir tüfekten çıkan kurşunla atından düştü.

‘Ayy’ dediği duyuldu.

Göğsünden yara almıştı.

Oluk oluk kan akıyordu.

Kısa sürede ruhunu teslim etti.

★★★

İşte bundan tam 100 yıl önce...

Tıpkı bu sabah gibi...

Kurban Bayramı’nın ilk gününde şehit düştü Enver Paşa... (4 Ağustos 1922)

Kurban Bayramınızı kutlarken bu topraklar için şehit düşmüş tüm kahramanlarımıza Allah’tan rahmet dilerim...

Ve...

Enver Paşa için son sözü...

Hep bir mücadele içinde oldukları ama iki eski yol arkadaşı iki eski dost oldukları ulu önderimize bırakayım.

Atatürk...

Enver Paşa’nın ölüm haberini aldığında önce durgunlaşır. Gözleri dalar... Sonra şu kelimeler dökülür ağzından...

“Enver... Bir güneş ihtişamıyla doğmuş bir gurub ihtişamıyla batmıştır. Arasını tarihe bırakalım.”