Korkusuz

Yorumsuz-2

Yorumsuz-2
Dünden devam edelim.

10 Mayıs 2016’da Türkiye İsrail’in OECD’ye katılmasına ve 4 Mayıs 2016’da İsrail’in NATO merkezi Brüksel’de daimi temsilcilik açmasına onay verdi.

Yani veto hakkını kullanmadı.

Şubat 2012’de Malatya Kürecik’te kurulan Amerikan üssü İsrail için en büyük jest oldu. O tarihte çıkan haber ve yorumlara göre üs başta İran olmak üzere bölge ülkelerini dinleyecek ve İran’dan fırlatılacak füzeleri önceden İsrail’e bildirecek.

Yine 2012’de Türkiye ve Katar Sünni Hamas’ın lideri Meşal’e ‘Senin ne işin var Alevi Esad’ın yanında derhal ofislerini kapat ve ayrıl’ denildi o da öyle yaptı sonra da bazı militanlarını IŞİD, NUSRA ve ÖSO saflarında Suriye devletine karşı savaştırdı.

Oysa Suriye olmasaydı Hamas ve Filistin davası çoktan bitmişti.

Şimdi tekrar geriye gidelim.

8 Eylül 2007’de Suriye’nin Deyrezor kentinde askeri tesis olduğu gerekçesiyle bir binayı bombalayan İsrail savaş uçakları dönüş yolunda Türk hava sahasına giriyor ve boş yakın tanklarını Hatay bölgesine bırakıyor.

Ankara protesto etti ama konu kısa süre sonra kapandı.

Başka!

1955 yılında ABD’nin isteği üzerine Türkiye-Suriye sınırına döşenmiş bir milyon kadar mayınların temizlenmesi için Mayıs 2009’da İsrailli bir şirket ile anlaşma imzalandı.

Medyadaki tepki, CHP’nin itirazı ve Şam’ın karşı koymasıyla proje iptal edildi.

Mayıs 2005’te Galata Port ihalesi büyük tartışma yarattı.

Yahudi şirketi olan Ofer Kardeşler’e verilmesi kararlaştırılan ihale yolsuzluk iddialarının yaygınlaşması ve Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener’in istifası üzerine iptal edildi.

2003-2010 yılları arasında İsrailli ya da Amerikan Yahudi şirketlerinin GAP bölgesinde, Konya ovasında ve Türkiye’nin başka yerlerinde arazi satın almaları ya da şirket kurmaları için birçok yasa çıkarıldı.

İsrail menşeili GDO’lu tarım ürünlerinin ve tohumlarının Türkiye’ye ithal edilmesini kolaylaştıran AKP hükümetleri, İsrail ile var olan ticaret hacminin yükselmesi için de elinden gelen her şeyi yaptı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın oğlu Burak Erdoğan’ın sahip olduğu büyük yük gemileri ve tankerlerin İsrail’e Kuzey Irak Kürt petrolünü ve farklı malları taşımasıyla ilgili olarak Türk, İsrail ve dünya medyasında çok sayıda yazılı ve görüntülü haber yayımlandı.

Bütün bu gelgitler içinde İsrail’in Türkiye ile olan ticari ilişkileri hiçbir zaman etkilenmedi. 2002’de 2 milyar dolar olan ticaret hacmi 2018 sonu itibarıyla 5,608 milyar dolar oldu.

2018 yılında Türkiye’ye gelen İsrailli turist sayısı bir önceki yıla göre yüzde 18 artarak 443 bin oldu.

Olup biten her şeye rağmen dolaylı-dolaysız yapılan görüşmelerle Ankara İsrail’den Türkiye’de doğal gaz borularının döşenmesi ve bu borularla İsrail ve Kıbrıs gazının taşınması için çok uğraştı ama olmadı.

Tam da Arap Baharı’nın bölgeyi ve özellikle Doğu Akdeniz’in en önemli ülkesi Suriye’nin ve dolayısıyla komşusu Lübnan’ın perişan edildiği dönemde.

Hem de Türkiye ve Arap ülkelerinin eliyle.

Şimdi Katar hariç o Arap ülkeleri Türkiye’nin düşmanı ama olsun çünkü olup bitenden bir tek ülke kârlı çıkmıştı o da İsrail.

Herkes dolaylı-dolaysız ya da bilerek-bilmeyerek İsrail’e hizmet etmişti.

İsrail de Suriye’de savaşan teröristlere her türlü yardımda bulunmuştu.

Koparılan yaygara hiç önemli değil.

6 Aralık 2018’de Trump Kudüs’ü İsrail’in başkenti ilan edince Cumhurbaşkanı Erdoğan dönem başkanı olarak İslam İşbirliği Örgütü liderlerini İstanbul’a davet etti ama yalnızca 19’u geldi.

Geri kalan 47 ülke daha alt düzeyde temsilci gönderdi.

13 Aralık’ta yapılan bu toplantıda ve 18 Mayıs’ta tekrarlanan ikinci zirvede ‘çok sert’ kararlar alındı ama hiçbir ülke ne ABD ne de İsrail’e karşı bir tek davranışta bulunmadı ve bulunamadı.

Ankara ise tüm tehdit ve hakaret dolu mektup ve twitlerine ve PYD/YPG’ye olan ‘aşkına’ rağmen Trump ile ‘dost ve müttefik’ kalmaya özen gösterdi.

Son olayda olduğu gibi.