Korkusuz
Can Ataklı

Yepyeni bir çözüm önerisi: “Vatandaşlık temel geliri”

DİKKATİMİ ÇEKEN ŞEYLER

Yepyeni bir çözüm önerisi: “Vatandaşlık temel geliri”


Konuyu yeni öğrenmedim aslında.

2018 seçimlerinden önce CHP’li bir grubun kurduğu “Bir Şey Yapmalı” Platformu, proje üzerinde çalışıyor, zaman zaman aralarında benim de olduğum bazı gazetecilere konuyla ilgili brifing veriyordu.

Özellikle platform adına konuşan Ali Mutlu Köylüoğlu’nun anlatımlarından öğrendiğime göre sistemin özünü, “başta teknoloji olmak üzere, her alanda gelişen ve iş gücüne ihtiyacı giderek azalan dünyada, herkesin yaşayabilmesi için ödenmesi gereken para” olarak anlatabilirim.

Köylüoğlu ve arkadaşları bunları özellikle CHP’ye ısrarlı biçimde anlattılar.

Muhtemelen üzerinde zaten çalışılıyordur.

Koronavirüs olayı bu projeyi doğal olarak yeniden gündeme getirdi.

Şu anda binlerce iş yeri kapalı.

Binlerce şirket çalışanlarına ya ücretli ya yarı ücretli izin verdi.

Yüz binlerce çalışan, bir ay sonra tek kuruş geliri olmadan açıkta kalma tehlikesi ile karşı karşıya.

Ekonominin çarklarının döndürülmesi bir süre sonra iyice zorlaşacak.

İktidar; şirketlerin, esnafın, bireysel vergi mükelleflerinin “vergi ve bazı borçlarını” erteleme çabasında.

Ama kısa bir süre sonra milyonların derdi saracak ortalığı.

Korona, muhtemelen önümüzdeki dönemde “sosyal güvenlik” konularının sil baştan ele alınmasına yol açacak bir virüs gibi geliyor bana aynı zamanda.

Devletler, bu tür beklenmedik korkunç durumlara hazırlıklı olmak için yeni çareler üretmek zorunda.

Bu açıdan bakınca “Vatandaşlık temel geliri”, bir seçim vaadi olmaktan çıkıp demokratik sosyal hukuk devletlerinin ve tabii ki Türkiye’nin de düşüneceği bir çözüm olabilir.

Şimdi size bu sistemle ilgili bilgiler sunmak istiyorum.

Ali Mutlu Köylüoğlu ve arkadaşlarının bu konudaki hazırlıklarından edindiğim bilgileri size de sunuyorum:

İnsanlar, yaşamlarını sürdürebilme kabiliyetlerini, özellikle ekonomik anlamda maalesef kaybediyorlar. Her şey komple değişiyor/değişecek. Bunlar; teknolojik gelişmeler, otomasyon, robotlar, otonom sistemlerle bağlantılı olarak zaten değişiyordu. Covid -19, sadece süreci çok hızlandırdı, farkındalık yarattı, düşündürttü, hissettirdi.

Peki buna çözüm önerisi olarak getirilen “Vatandaşlık temel geliri” nedir?

Tüm vatandaşlara, her bir bireye, herhangi bir sınırlama, ayrım veya şart olmaksızın, temel ihtiyaçlarını karşılayabileceği miktardaki parasal büyüklüğün, koşulsuz bir şekilde ve başkaca gelirlerinden bağımsız olarak, devlet tarafından, ömür boyu düzenli olarak ödenmesidir.

Böyle bir gelirin dağıtılması halinde işsizlik, yoksulluk, toplumsal refah, sosyal adalet ve gelir dağılımındaki dengesizlikler, bireysel ve organize suçlar, terör, eğitim, sağlık ve kısaca insanlık ile ilgili birçok konuda, günümüzdeki ve gelecekteki problemlerimizin birçoğunun çözümüne önemli katkılar sağlayacak, hatta çözebilecek niteliktedir.

Tabii bunun nasıl sağlanacağını düşünüyor ve soruyor insan.

Cevabı zor değil.

Çünkü devletler pek çok düzenleme yapabilmek için akıl almaz maliyetlerin altına giriyor.

Oysa ayrım yapmadan herkese dağıtılacak asgari bir para ile bu maliyetlerin çoğu ortadan kalkacaktır.

Ayrıca herkesin (varsa) diğer gelirleri de duracağı için vergilendirme ve vergilerin toplanması, bunların doğru kullanılması, hesabının verilmesi de kolaylaşacaktır.

Korona olsun olmasın, yakın bir gelecekte işsizlik daha da büyüyecek, açlığa mahkum kalan insan sayısı artacaktır.

Bu noktada Ali Mutlu Köylüoğlu diyor ki; “Tüm ekonomik sistemimiz, ekonomik hareketlerin durmaması üzerine kurulu ve şu anda da ekonomik sistem durma noktasına geliyor. Hükümetin ciddi müdahalesi olmazsa, sayısız insan acı çekecek, işletmeler kapanacak, işsizlik patlayacak ve ekonomi dik bir uçuruma ve hatta muhtemelen ikinci bir Büyük Buhran’a girecektir.

Hükümetlerin acil evrensel TEMEL GELİRİ yürürlüğe koymasının tam zamanıdır; kendi yetki alanlarındaki herkesin, hayatta kalabilmeleri için gereken yiyecekleri ve diğer temel ihtiyaçlarını satın alabilmeleri için yeterli paraya sahip olmalarını sağlayacaktır.”

Bir gazete sayfasında böyle bir konunun bütün detaylarını anlatmak zor.

Konuyla ilgilenenlerin internette “vatandaşlık temel geliri” yazmaları yeterli. Ekibin bu konuda yaptığı bütün çalışmaların detaylarına ve konu hakkındaki farklı yorumlara ulaşabilirler.

YENİ ÖĞRENDİM

Ataköy’deki Çin Seddi gibi binalar için kötü haber


İstanbullular tabii ki daha iyi biliyorlar; Ataköy sahilini “Çin Seddi gibi” kapatan devasa binalar var.

Eskiden halkın denize girdiği yere AKP iktidarı gökdelen yapma izni vermişti.

Burayı parselleyen müteahhitler de “kılıfına uydurulmuş bir sahil şeridi belgesi” ile denize sıfır bloklar yapmışlardı.

Zamanında bu konuyu defalarca dile getirdim.

Hatta yerel seçim öncesi “Oyumu buraların yıkılacağını söyleyen belediye başkan adayına vereceğim” bile demiştim.

Peki bu konuda bir gelişme oldu mu?

Olmamıştı.

Şimdiye kadar.

Bu oldubittiye ilk günden beri karşı çıkan ama inşaatları durdurmaya güçleri yetmeyen Ataköy 1’inci Kısım Koruma ve Güzelleştirme Derneği’nden aldığım bilgiye göre, Danıştay 6. Dairesi, İstanbul Valiliği’nin yanı sıra, davaya daha sonra müdahil olan Özyazıcı İnşaat ve Karadeniz Örme Sanayi ve Dış Ticaret A.Ş’nin temyiz talebini reddetti.

Karar şu anlama geliyor;

Bu binaların yapılmasını sağlayan kıyı kenar çizgisi yanlış. Buraya yapılan binalar da yasa dışı.

Sonuç ne olacak?

Bir hukuk devletiysek, bu binaların yıkılması gerek.

Yıkılabilir mi?

Şu anda burayı imara açan iktidar zihniyeti bütün gücüyle durdukça bana zor gibi geliyor.

Ama Ataköylüler Ordu, Samsun ve Bodrum’u örnek gösteriyorlar.

Benzer durum buralarda söz konusu olmuş, kıyı şeridinin yeniden düzenlenmesi sonucu, aralarında gökdelen gibi büyüklerin olduğu binalar “bakan şov eşliğinde” yıkılmıştı. Ataköylüler “Çevre Bakanı’nı şimdi burada görmek istiyoruz” diyor.

BAŞIMDAN GEÇENLER

Sokak yaşamımız bu şekilde sürüyor




Evde üç kişiyiz.

Eşimle ben ve 7 yaşındaki kızım.

Son 15 gündür sokağa bir tek ben çıkıyorum.

Sabahın altısında Tele1’e gitmek üzere çıkıyorum.

KORKUSUZ Gazetesi yazılarımı da programdan sonra burada yazıyorum.

Ardından varsa evin ihtiyaçlarını alıp doğru eve dönüyorum.

Eve girerken ayakkabılar dışarıda çıkarılıyor, naylon torbaya konup balkona götürülüyor.

Aynı şekilde üstümdeki pardösü, ceket ve pantolon da hemen çıkıp balkona asılıyor.

Kapıdaki dezenfektanla eller ovuşturuluyor.

Elbette dışarı her gidişimde ve dönüşümde elimde eldiven, yüzümde de maske var.

Arabaya biner binmez de direksiyon kolonya ile temizleniyor.

Yeni hayat biçimi benim için de milyonlarca kişi için de böyle işte artık.

Elbette bu hayatın çekilir tarafı yok ama çekeceğiz, başka çare yok, “Çekmeyelim” dersek çekeceğimiz öyle başka bir dert var ki, hafazanallah.

Bu yaşam biçiminin tek tesellisi ne biliyor musunuz?

Galiba biraz daha az para harcıyoruz.

CANIMI SIKAN ŞEYLER

Belçika’dan gelen haberi duy da canın sıkılmasın


Koronavirüsü şu an ülkemizde çok konuşuyoruz ama hepimiz biliyoruz ki, dünyanın birçok ülkesinde daha feci durumlar da yaşanıyor.

Şu İtalya’nın haline bakın.

Fransa öyle.

Almanya felaket.

Koskoca Amerika’da askeri birlikler sokaklarda dolaşıyor artık.

Dünyanın her yanından tatsız haberler geliyor sürekli.

Ama bir tanesi canımı çok sıktı.

Belçika’nın Genk kenti de koronanın etkisi altındaymış.

Genk şehrinin eski Belediye Başkan Yardımcısı Ali Çağlar, Facebook’ta paylaştığı videoda, Belçika’da koronavirüsün hızla yayıldığını vurgularken, Genk ve Hasselt hastanelerinde yatan hastaların yarısının Türkiye kökenli olduğunu söylemiş.

Haberi ilk okuduğumda “Belçika’nın bazı kentlerinde Türk sayısı çok fazla. Hatta bazı yerlere sadece Türkler var, Genk ve Hasselt de öyle olmalı” diye düşündüm.

İşin can sıkıcı tarafı da burada.

Çünkü Genk’teki Türk nüfus, toplam nüfusun yüzde 10’uymuş.

Ama koronaya yakalananların yüzde 50’si Türk. Bu da kurallara nasıl uyulmadığının tipik bir kanıtı.

Türkiye’de “Bana bir şey olmaz” diyenlerin kulağına küpe olsun diye yazdım.

ÖNERİ

TV platformları, film kanallarını üç ay parasız yayınlasın


Şu ana kadar aralarında yapanlar var mı bilemiyorum.

Devletin Teledünya televizyon kanalı, dini bayramlarda, platformun içindeki film kanallarını herkese açık hale getiriyordu.

Benzer şekilde D-Smart ve Digitürk’ün içinde de paralı sinema kanalları var.

Şu sıralar 65 yaş üstündekiler zorunlu, diğerleri de gönüllü biçimde evlere hapis durumundayız.

Pek çok kişinin tek eğlencesi veya vakit geçirme aracı da televizyon.

O halde herkes “sosyal fedakarlık” yapıyorsa, bu televizyon platformları da buna katkı sağlasın. D-Smart, Digitürk, Teledünya, Tivibu; bünyelerindeki paralı sinema kanallarını herkese açık hale getirsin.