Korkusuz
Memduh Bayraktaroğlu

Yenileşmesi gereken sünni mezhebi 1400 yıl önceki Muaviye dönemine taşınıyor...

Günümüzde “Papa Francis” adıyla tanıdığımız Kardinal Jorge Mario Bergoglio, henüz Papa seçilmeden (Francis adını almadan) önce bakın ne diyordu:

Malların ve mülklerin adaletsiz dağılımı öyle bir sosyal günah yaratıyor ki; cennet gözyaşları içerisinde kalıyor ve birçok kardeşimizin hak ettiği gibi yaşamasını engelliyor...”.


Oysa kendisinden önceki Papa Benedict ile hiç de aynı fikirde değildi Kardinal Jorge Mario Bergoglio...

Benedict muhafazakâr...

Bergoglio ise yenilikçiydi...

[caption id="attachment_5939212" align="alignnone" width="400"] Papa Francis[/caption]

Benedict, dini sorgulamanın günah olduğuna inanıyordu...

Bergoglio ise sorgulayıcıydı...


Ve fakat sonunda ne oldu?..

Papa Benedict, kendisiyle asla aynı şeyleri düşünmeyen...

Hatta...

Katolik ilahiyatıyla ilgili, aynı şeyleri hissetmeyen Kardinal Jorge Mario Bergoglio’nun papalığa seçilmesi için istifa etmeyi göze alıyordu...


İşte burada ortaya çıkan gerçek şuydu:

Hakiki dindarlık; rakibinin kendisinden daha başarılı olabileceğini kabul etmesini...

Yenilik yapmaya inançları izin vermiyorsa eğer; yenilik vaat eden bir lidere, rakibi de olsa yerini verebilme erdemliliğini gösterebilmesi gerektiğini...


Sözün özü canlarım...

Dünya Kupası finalinde ülkesinin takımı (Arjantin) gol attığında çocuklar gibi sevinen Papa “en gerici” Hıristiyan mezhebi olan Katolik kiliselerinde devrim yapıyor...


Türkiye ise “ezmanın tagayyürüyle ahkâm da tagayyür eder” diyen ilahiyatçıları “dine hakaret ettikleri” suçlamasıyla yargılıyor...

PAPA FRANCIS DEVRİM YAPIYOR...


Papa seçilmeden önceki adıyla Kardinal Jorge Mario Bergoglio; Papa Benedict’le Vatikan’da yaptığı uzun soluklu sohbetlerinden birinde, Katolik kiliselerindeki pek çok papazın çocuk istismarlarını hatırlatıyordu...


Çocuk istismarcısı papazların görevden uzaklaştırılmak yerine görev yerlerinin değiştirilmesini eleştirdikten sonra (Mealen) şöyle diyordu:

Suçlu, günah çıkarmayla temize çıkabilir elbette ama o tramvayı yaşayanlar asla eski hayatlarına dönemezler... Suçluların suçlarının üzerini örtmek sorunları çözmediği gibi pek çok sorun daha üretiyor; suçlular aklanırken zarar görenlerin gelecekleri çalınıyor...”.


Ve canlarım...

Kardinal Jorge Mario Bergoglio, o gün “çocuk istismarı” konusunda gösterdiği hassasiyetinde Papa olduktan sonra ne kadar samimi olduğunu; geçtiğimiz hafta içinde yayımladığı bir yönetmelikle kanıtladı...

Tüm kilise görevlilerini, kendilerine ulaşan cinsel taciz ve tecavüz iddialarını bulundukları yerin polisine bildirmekle görevlendirdi...

Hatta...

Çocuk istismarına ilişkin iddialar imzasız ihbarlar şeklinde gelse bile...


Diyanet İşleri Başkanlığı ise çocuk istismarı konusunda dönemin bakanının “bir kerecikten bir şey olmaz” ilkesizliğine uyum sağlıyor...

Yenileşmesi gereken Sünni mezhebini 1400 yıl önceye, Muaviye dönemine taşıyor...

Ve...

Bir milletin geleceğine pranga vuruyor...



ELİNE, BELİNE, DİLİNE...


Haydaaaa!...

HDP Mardin Milletvekili Tuma Çelik de tecavüzcüymüş...

Seçim çalışmaları sırasında düzenlenen dernek toplantısına katılan bir kadına tecavüz etmiş...

Mardin Cumhuriyet Başsavcılığı, Çelik’in dokunulmazlığının kaldırılması için dosyayı TBMM’ye gönderince HDP, Çelik’in partiden istifasını açıkladı...


Bu erkek milleti...

Eline, beline, diline sahip olamadığı için ne işler açıyor başına...



BU FİLM İZLENİR ARKADAŞ...


Fernando Meirellesin yönettiği 2019 yapımı The Two Popes/İki Papa filmini izlediniz mi?..

(Bence) Hemen izleyin...

Tam da zamanı...

Neden mi?..


Çünkü...

O filmde tanıdığımız günümüz Papası Francis’in (Jonathan Pryce) henüz kardinalliği sırasında nasıl da yenilikçi...

Nasıl da adil olduğunu görüyorsunuz...


Filmde izlediğiniz Kardinal Bergoglio, Papa olduktan sonra:

İyi bir dindarın, haysiyetli bir dini liderin; göründüğü gibi gerçekten de hem adil hem merhametli ve hem en az eşitsizlikten yana olması gerektiğini, uygulamalarıyla kanıtlıyor.


NOT:

Filmde Papa Benedict’i Anthony Hopkins canlandırıyor.



VE... KATİNA ÖKSÜZ KALDI...


Huysuz Virjin adıyla tanıdığımız Seyfi Dursunoğlu’nu ilk defa 1980 öncesi, Taksim Belediye Gazinosu’nda, Eczacıbaşı Holding şirketlerinden olan DA-SA A.Ş./Vitra tarafından düzenlenen bir eğlencede izledim...

Ne gülmüştüm ama...


Uzun yıllar sonra bir gece, Taksim Talimhane’de, Ali Poyrazoğlu’nun işlettiği Yeşil Bar’da, dönemin Milli Savunma Bakanı Ercan Vuralhan’ı (Merhum, bir alacaklısı tarafından öldürüldü.) nasıl mahcup ettiğini gördüğümde “vaaauuuvvvv yani” demiştim...

Tabii ki bir politikacının bir sanatçıya karşı nasıl hoşgörülü olması gerektiğine de ilk kez o gece tanık olmuştum...

[caption id="attachment_5939214" align="alignnone" width="400"] Huysuz Virjin[/caption]

Vuralhan’ın eşi Hanımefendi arkadaşlarıyla birlikte gittiği tuvalette biraz uzun süre kalmış olmalıydı ki dönüşünde:

Arazöz gibi kadın maşallah” demişti Virjin...

Herkes yerlerde...

Tabii ki gülmekten...


Yaklaşık 50 yıl “Katina’nın elinde makası” diye başladığı o kantosunu gece kulübündeyse eğer nasıl da argosuyla söylerdi...


Ve artık Katina öksüz...

87 yaşındaki sanatçı, zatürreden vefat etti...

Çünkü aynı zamanda koah hastasıydı...


Allah günahlarını affetsin.

Mekanı cennet olsun...



ÇOK İYİ FİKİR DEMET


Pandemi sürecinde ara verdiği İstanbul konserlerine yeniden başlayan Demet Akalın, villasının yanındaki evi okul yapacak...

[caption id="attachment_5939215" align="alignnone" width="400"] Demet Akalın[/caption]

Harika fikir...

AKP ve MHP’li siyasetçilerin çocukları belki o zaman İmam Hatip Lisesinde eğitim görmeye razı olurlar...

SİYASİ AKLIN YOLU...


Erdoğan gerçekten de halkın ve ülkenin sorunlarını çözmek istiyorsa...

Muhalefete karşı adil olmalı...

Muhalefeti eleştirmeli ama aşağılamamalı...

Muhalefetle kavga ederek belki seçim kazanılabilir...

Ama...

Muhalefetle kavga edilerek ülke yönetilemez...


Peki bu konuda umutlu muyum?..

Hayır...