Korkusuz
Ümit Zileli

Yeni Türkiye’nin yargısı: Ak-Yargı!..

Yıllardır, hep “Eski Türkiye” diye suçlamalarda bulundular...

Övünerek, eskiyi yerin dibine sokarak “Artık Yeni Türkiye var” diye yüzlerce, binlerce konuşma yaptılar!

Neredeyse 20 yıllık “Tek parti”, son 3 yıldır ise “Tek adam” rejimiyle yönetilen Türkiye’de, bugün canhıraş bir şekilde şikayet edilen, insanları canından bezdiren en önemli konuların başında ne geliyor dersiniz?

-Hukuksuzluk, adalet yoksunluğu ve bağımlı yargı!

Tanımaktan, dostluğundan onur duyduğum değerli kardeşim, Cumhuriyet Savcısı, Yargıtay eski Savcısı Ruşen Gültekin, yeni çıkan ve bu dönemi anlatan kitabına gayet kestirmeden giderek şu başlığı uygun görmüş:

-Ak-Yargı!

Kitap ise tam bir ders niteliğinde bir “başucu” kitabı! Ruşen, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e ithaf ettiği kitabında adaletin ne demek olduğunu, geç kalan adaletin nasıl işe yaramaz bir “hiçlik” anlamına geldiğini, hukukun olmazsa olmaz, ekmek kadar, su kadar, hava kadar yaşamsal olduğunu, hukukun, adaletin olmadığı bir ülkenin nasıl ayakta kalamayacağını kendine has üslubu ile tek tek anlatıyor...

-Anlayana, özümseyene tabii!..

Yargı bağımsızlığı!..


Ruşen Gültekin, Türkiye’de yargının niçin caydırıcı olamadığını şöyle anlatıyor mesela:

-Cezaların kat kat artırılmasına karşın, 2000-2019 arasında, hırsızlık suçu yedi kat, adam öldürme suçu yedi kat, cinsel suçlar on kat, uyuşturucu suçları on bir kat, kaçakçılık suçları dokuz kat, sahtecilik beş kat, yağma 11 kat, trafik suçu 15 kat arttı! Çünkü, caydırıcılık, kanunda yazan cezaların artırılmasıyla olmaz. Caydırıcılık için, toplumda; verilen cezaların uygulandığına dair inanç olmalıdır!

Gültekin, bu inançsızlığa örnek olarak, iki yılda bir çıkarılan infaz iyileştirmelerini, afları göstererek, bu durumun cezanın uygulanacağına dair inancın ortadan kaldırdığını belirtiyor ve sonuçta ne olduğunu da şöyle açıklıyor:

-Böyle olunca da, adalete inanç kalmıyor!

Gazeteciler hakkında yazılan iddianameleri, açılan davaları da ele alan Gültekin, hukukun hangi noktaya gerilediğini de şu sözleriyle açıklıyor:

-Türkiye’nin bir suç ve ceza politikası yoktur!..

Daha çok şeyler anlatıyor sevgili Ruşen; 15 Temmuz sonrası hukukun nasıl çiğnendiğini anlatıyor, 16 Nisan referandumu sonrası yargının hal-i pürmelalini anlatıyor, yargıda liyakatin nasıl ayaklar altına alındığını anlatıyor, yargıda reform komedisini anlatıyor!

Cumhuriyet savcılığının ortadan kaldırılma çabalarının ayyuka çıktığı, mafya-siyaset-ticaret kepazeliklerinin apaçık ortaya serildiği şu günlerde, Ruşen Gültekin, bir Cumhuriyet Savcısı olarak, bir Cumhuriyet yuttaşı olarak görevini layıkıyla yerine getiriyor. Ruşen’in, efsane adalet bakanı Mahmut Esat Bozkurt’tan yaptığı alıntı ile bitirelim:

-Cumhuriyet savcıları! Meriç kıyısında çalışan Türk köylüsünün kaybolan sabanından tutunuz da, bu yurtta uğrayacakları en ufak haksızlıktan, hatta Bingöl dağlarının ıssız kuytularında nafakalarını bekleyen öksüzlerin gözyaşlarından siz sorumlusunuz!

Kalemine, y üreğine sağlık sevgili kardeşim...

(Kırmızı Kedi Yayınevi)